İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Pınar Çekirge “Diana Chilingaryan ile Johnny …”

Magazinin Kalbi : Semra Tekin

Tiyatro Hangardz yapımı, William Saroyan’ın yazdığı Yeğya Akgün ve Tara Demircioğlu’nun yönettiği ” Yüreğim Dağlarda ” adlı oyunda, sergilediği üstün performansla bir anda yıldızlaşan Diana Chilingaryan, yaşar kıldığı Johnny kimliğiyle belleklerde yerini aldı…ve belki de hiç farkında olmadan, sadece bu yorumuyla bile tiyatro tarihimize geçti.

Diana Chilingaryan, hiç kuşkusuz Arusyag Papazyan, Kınar Hanım, Mari ve Roza Felegyan, Toto Irma (Felegyan) Karaca, Ani İpekkaya, Anta Toros ve daha nice önemli oyuncudan devraldığı bayrağı gururla taşımaya devam edecek, inanıyorum.

– Tiyatro oyuncusu olmaya ne zaman, nasıl karar verdin ?

– Çocukluğumdan beri hep sahnede olmak, sahneye özellikle şiir okumak için çıkmak istemişimdir. Etrafımda herkes tarafından “Sahneyi bırakma, sahneye çok yakışıyorsun” gibi cümlelerle büyüdüm. Sanırım bu bir şekilde bilinçaltıma işlemiş ama ne zaman fark ettiğimi sorarsanız buna verebilecek net bir cevabım yok. Her çocuk gibi büyüyünce öğretmen, doktor vs. olmak gibi hayallerim vardı. Sonra bunların hepsinin birarada gerçekleşmesinin imkansız olduğunun ayırdına vardım. İşte o zaman oyunculuğun sınırların ötesindeki renkli dünyasıyla tanıştım. Oyuncu olunca hayal ettiğim her şeyi olabilirdim, bunu bilmek öyle güzel bir his ki. Çok sihirli bir meslek gerçekten.

– Ailenin tepkisi ne oldu ?

– Ailemde sanatçı hiç yok. Aslında çok kıymetli değerler var ama hiç buna bir isim koyma ve de ilerletme fırsatı bulamamışlar. Ama ailem bana bu fırsatı tanıdı. Hayallerime ulaşmam için çok destek oldular. Özellikle annem. Eğitimli, iyi bir oyuncu olmam için çok çabaladı. Türkiye’ye yeni gelmiş, daha derdini bile anlatmaya yetecek kadar yerel lisanı olmayan onbir yaşındaki bir çocuk düşünün. Ve onu her fırsatta, yorgunluğuna rağmen geç saatlere kadar provalara götüren, veya gecenin üçünde eve gelmesini bekleyen bir anne düşünün. Daha ne diyebilirim ki…

– Doğru biliyorsam, TİDA’dan oyunculuk eğitimi aldıktan sonra, Pera Güzel Sanatlar lisesi tiyatro bölümünden mezun oldun. Ya sonra ?

Kino Kong, Drama Kumpanya

Inger Tiyatro dönemini sorsam…

-Sahneye ilk kez Inger Tiyatro Grubu ile çıktım, dernek tiyatrosuydu, küçük Diana için çok heyecan vericiydi. Herkes benden yaşça büyüktü ve onlardan çok şey öğrendim. Her biri çok kıymetli benim için.

TİDA / Drama Kumpanya ise oyunculuk serüvenimde eğitim aldığım ilk durak oldu. Hala da yanımda bana destek olan çok kıymetli hocalarım var. Oyunculuğun sadece ekranlardan ibaret olmadığını anladığım bir süreç oldu. Kino Kong’un kısa filmleri ile ilk kamera önü oyunculuk deneyimimi yaşadım.

– Ve bir lise…

– Pera Güzel Sanatlar Lisesi oyunculuk kariyerim açısından hayatımdaki en büyük adımlardan biri oldu. Bir imkansızı başardım, çünkü Ermenistan’dan buraya gelip okuyabilen tek kişi oldum, maalesef! Maalesef diyorum çünkü gerçekten keşke eğitimin hiçbir yerde hiçbir sınırlaması olmasa ve kimse bundan mahrum kalmasa. Üstüme düşen sorumluluk büyüktü ve çok büyük bir fırsattı benim için, o yüzden onu layıkıyla ilerletmek zorundaydım. Tam olarak ne istediğimi ve neden istediğime çok daha emindim. Pera’nın eğitimi çok başka, tabi kimin ne almak istediğiyle de çok alakalı, keza ben bütün hocalarımdan her şeyi almaya çalıştım. Onlar da bütün birikimleriyle bana çok şey kattılar. O yüzden ne kadar teşekkür etsem az. Ve tabii hiç şüphesiz Pera’dan aldığım eğitimin de Kadir Has Üniversitesi Tiyatro bölümünü %100 burslu birincilikle kazanmamın katkısı çok büyük.

– Nesrin Kazankaya ve Tiyatro Pera desem….

– Bölüm başkanımız ve aynı zamanda Tiyatro Pera’nın da kurucusu Nesrin Kazankaya çok kıymetli biri benim için gerçekten. Daha yolun çok çok başında, eğitim aşamasındayken bana Tiyatro Pera’da, çok kıymetli usta oyuncularla beraber aynı sahneyi paylaşma fırsatı verdi. Ne kadar teşekkür etsem az.

– Bir de İKSV Tiyatro Festivali var değil mi özgeçmişinde…

– Tiyatro festivaline bilet alabilmek için kapısında sabahladığım İKSV binasına bu sefer seçmeye katılmak için gittim. Ve seçildim. Kibarlık Budalası Remix, festivalin açılış oyunuydu, Mehmet Binay ve Caner Alper yönetiyorlardı. Onlarla tanışmak ve çalışmak çok keyifliydi, çok güzel bir tecrübe oldu.

– Ve Tiyatro Hangardz…

– Hangardz bağımsız tiyatro topluluğuna asistan olarak dahil oldum. Hayran kalmıştım, anadilimizle, yani Batı Ermenicesi ile var olmak, üretmek ve bu dili büyük topluma ulaştırıp, görünür kılınmasını sağlamakhayranlık vericiydi. Giderek büyüyen rengarenk bir dünya kurduk. İçindeki her rengin sesini duyurabildiği, bağımsız ve özgür olan bu ekibin anlatacağı daha çok hikaye var ve eminim hangardz yıllar yıllar sonra hala anlatıyor ve anlatılıyor olacak. Buranın bir parçası olmak, burada öğrenmek ve beraber keşfedip büyümek beni çok gururlandırıyor.

– Seni bambaşka bir yere taşıyan, hiç kuşkusuz oyuncu

olarak başarının her sahnesinde onaylandığı “Yüreğim Dağlarda “için ne söylemek istiyorsun ?

– Yönetmenlerimizden Yeğya Akgün bu oyunu yapmak istediğini söylediğinde, çok heyecanlandım. Çok sevmemin ve beni bu kadar heyecanlandıran bir metin olmasının sebebi belki de oyunda kendim ile bağdaştırdığım yerler olmasıydı. 1938 yılında yazılmış bir metnin, yaşanmış bir hayatın günümüzde hala yaşanıyor olması çok ilginç değil mi? İnsanların kurduğu ya da en azından kurmaya çalıştığı hayatlarını küçük bir bavula sığdırmak zorunda kalmaları ve çıkarlar uğruna yok edilmeye çalışılmaları kabul edebileceğim bir şey değil. Savaşın olmadığı, yaşanılabilir bir dünya olması temennim.

– Kim bu Johnny ?

– Evet, en sevdiğim konuya geldik. Anlata anlata doyamadığım ve bazen de kelimelerimin anlatmaya yetmediği konuya: Johnny’ye. Babası ve büyükannesiyle yaşayan, her çocuk gibi içinde bir sürü renk barındıran, zaman zaman parlak renklerin arasında griyle karşılaşan, oyunbaz, babasını hayatının merkezine koymuş, onun için her şeye hazır bir çocuk Johnny. Bir oyuncu olarak çocuk rolünü oynamak biraz tehlikeli. Çok klişe çocuk taklidine kaçmaktan ve sadece fiziksel olarak çocuğu göstermekten hep uzak durmaya çalıştım. Tabii ki bu konuda yönetmenimiz Tara Demircioğlu’nun tecrübesinden (ki kendisi uzun yıllar çocuklarla çalışmalar yürütmüştür) ve çocuk dünyasına hakimiystinden çok faydalandım. Bana çok keşif alanı tanıdı. Çok saçmaladım, çok oyun oynadım. Büyüdükçe içimizdeki çocuğu unuturuz. Ama benim için çocukluğumun hisleri hala çok taze. Bundan dolayı belki de Johnny’i anlamak, anlatmak benim için çok zor olmadı.

– 2044 – 2045 Tiyatro sezonunda Johnny’i yorumlayacak genç oyuncuya neler söylemek istersin ?

-Merhaba arkadaş, sana 2024 yılından yazıyorum. Johnny ile tanışmana çok sevindim, eminim çok şey öğreneceksin. Kaç yaşında olduğun fark etmeksizin, içindeki çocuğa kulak ver. Ancak bu şekilde Johnny’yi anlayabilirsin. Keşfet, saçmalamaya devam et ve çocuklarla bol bol vakit geçir. Bir de oyun oynamayı ve eğlenmeyi sakın unutma. Umarım Johnny’yi senin gözünden izleme şansım olur. İyi eğlenceler, arkadaş.

-Buğulu bir pencere camına ilk ne yazardın ?

– Hayaller gerçek olmak içindir!

Magazinin Kalbi : Semra Tekin

https://magazininkalbi.com/haberler/pinar-cekirge-diana-chilingaryan-ile-johnny/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın