Küçük Ayasofya deyince akıllara ilk İstanbul gelir değil mi? Ancak kimse Kırklareli’ndeki Küçük Ayasofya, yani Gazi Süleyman Paşa Camii’yi bilmez. İşte İstanbul’a 3 saat uzaklıktaki Kırklareli’nde bulunan Küçük Ayasofya’nın hikayesi…
Küçük Ayasofya veya Gazi Süleyman Paşa Camii, Kırklareli’nin Vize ilçesinde bulunan bir camidir. Roma İmparatoru I. Justinianus döneminde inşa edilen 6’ncı yüzyılda bazilika tarzında kilise olarak inşa edilmiş, 15’inci yüzyılda Vize’nin kesin bir şekilde Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra camiye çevrildiği düşünülmektedir. Caminin yapısı Ayasofya ve Aya İrini’ye benzetilmektedir. Cami, 2007’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.
Mermer olan bu sütunların başlıkları korint stildedir. Sütunlar gibi hali hazırda mevcut olmayan mozaikler, şekil itibariyle Ayasofya ile St. İrene arasındaki kazıda bulunanlarla benzeşmektedir.
Asıl binaya narteksten, tamamen Bizans stilindeki üç mermer söveli kapı ile girilmekteydi. Bir zamanlar kırık yazılar ve kadın heykellerinin yer aldığı bina, taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Kubbe çapraz ve beşik tonozludur. Mihrap sonradan beton ilavedir. Minberi bulunmamaktadır.
Küçük Ayasofya hikayesi
Caminin Vizeli Meryem’in kabrine ev sahipliği yapması onu Hristiyanlar için de cazibe merkezi haline getirmektedir. Efsaneye göre Meryem, 800’lü yıllarda İstanbul’a göçen Ermeni asilzadesinin kızıdır ve Vize’deki bir komutanı olan Nikeforos ile evlendirilmiştir. Ancak Meryem, Nikeforos’un sefere gittiği sırada hizmetçisiyle ilişkisi olduğu iftirasına uğramış, kocası tarafından dövülerek öldürülmüştür ve bu kilisenin bahçesine gömülmüştür. Ancak Meryem’in cesedi aylar geçmesine rağmen çürümemiştir. Nikeforos’un rüyasına giren Meryem, kendisi için bir şapel yaptırmasını ister. Meryem’in naaşı, yaptırılan bu şapele nakledilir. Ancak, kocasının ölümünün ardından Meryem’in cesedi çocukları tarafından tekrar Küçük Ayasofya’ya nakledilir.
İlk yorum yapan siz olun