Din adamı kavramı sorunludur…Potansiyel güvensizlik içerir. Bu yüzdendir, tanımlayanlar da bunu
taşıyanlar da doğallıklarını yitiriyor…
Bu kavramın “din bezirganlığı, dinden geçinen…” gibi olumsuz anlam cağrışımları vardır…Bu
olumsuz çağrışımlar, dinimizde yeri bulunmayan ruhbanlığı da hatırlatıyor.
İnsanın, bazı sıfatları üzerinde layıkıyla taşıması zordur. Hele bir ömür boyu bunun hakkını vermek.
Eskiden toplumda hacı olmanın böylesi bir ağırlığı vardı. Bu yüzden hacca gitmeye kendisini hazır
hissetmeyenlerin ömürlerinin sonlarına doğru bunu ertelemeleri yaygındı. Bu yüzden de toplumca
hac kafilelerimiz diğer ülke toplumlarına nazaran oldukça yaşlı insanlarımızdan oluşuyordu.
Kutsal topraklarda hayatını kaybedenlerimizin sayısı da fazlaydı. Şimdilerde geçmişe kıyasla hacı
yaş ortalaması düşmüş müdür? Sorusu bu bağlamda bir araştırmayı hak ediyor doğrusu…
Haccın ileri yaşlara ertelenmesinin imkanlarla ilgisi yadsınmamakla birlikte haccın hac
sonrasındaki sorumluluk yükünden kaçmanın da bunda çok etkili olduğunu düşünüyorum.
Çünkü bir kez hacı oldunuz mu artık sosyal kontrol mekanizmasını harekete geçiren
denetleyici gözlerin ve sözlerin odak noktasındasınızdır…Hatadan, günahtan azade herkese
örnek olmalısınız…Artık namaz abdest oruç, cami cemaatinin müdavimi, sözü dinlenen
birisiniz…Camilerimiz bu yüzden herkese karışan, herkesi hizaya çeken, abdest namaz usül adab
bildiren, aksi, yaşlı hacı amcalarla doluydu. Şimdilerde durum biraz değişse de…
Türk tarzı dindarlığın kutsal kişi kurum ve mekanlara olan algısının bu tür bakış açılarını beslediği
de bir gerçektir. Bu öyle bir bakış açısıdır ki, Mevlana dolayısıyla Konya’lıdan; peygamberler şehri olması hasebiyle Urfa’lıdan; Medrese ve türbeleriyle meşhur Siirt’liden ve özellikle Tillo’ludan ekstra dindarlık beklentisi üretmektedir. 3 kez Konya görmüş birisine Hacı muamelesi çeken hatta bu muameleyi görmek için 3 kez Konya ziyareti yapanlarımız da vakidir. Dini sıfatlar bu yüzden toplumsal kontrol mekanizmalarının asli unsurları olarak belirebiliyorlar.
Bu değerlendirmeler bir tarafa din adamlığı pozisyonunun da toplumda asimettik ciddiyette bir karşılığı vardır.
Din adamlarının güvenilirlik testi 7/24 Sürüyor…oysa başka kategoriler örneğindeki İşadamı ya
da siyaset adamından yana böyle bir beklenti sürekli değil… Din adamı olmak her iki tarafta da
korkunç bir tutarlılık beklentisi oluşturuyor…Başka hiçbir kategorinin böyle bir ağır yükü yoktur…
Siyaset adamında da, öğretmende de benzer bir yük var fakat bu derecede değildir…Bu yüzden
şizofrenik ruh halleri, rol çatışmaları boldur bu kategoride yaşayanlarda…Bir tarz meslek hasarı
durumu…
Bu yük yüzünden İHL öğrencilerinin çoğu imam, vaiz, müftü gibi din adamı çağrışımlı mesleklere
yönlenmek istemiyorlar…Gençler, ergenlik döneminin merak, ilgi, deneme cesareti ve enerji
döneminde bu tarz mesleklerin hakkını teslim edememek gibi bir kaygı hali yaşarlar…Bu
liselerde fen ya da sosyalbilimlere ilgi heves çok daha fazladır…Bundan kaçış çoğu için mümkün
olmayınca da istemedikleri bir kimlik ve onun yükü ile bir ömür boyu yaşamak durumunda
kalıyorlar…
Din adamlarına güven derecesini test eden anketlerde bu sorulara cevaplar belki de bu yüzden
de olumlu karşılıkla sonlanmıyor… Keza, Din adamı ruhbanlık ya da meslek erbabı olmak gibi
olumsuz anlam içerikleri de barındırıyor Din adamı kavramı, temsiliyet, örneklik sorumluluğunu belli bir grubun üzerine yıkmayı da beraberinde getiriyor. Geri kalan kitle de sanki bu sorumluluktan kendisini azade olmuş gibi hissediyor…
Buna benzer mevzuları ele alan Calvary filmi bu konuda konuşmamız gerekenlerin ciddiyetini
fazlası ile gösteriyor…
LİBERAL DÜNYADA DİNİN HALİ PÜRMELALİNİ ANLATAN FİLM: CALVARY (İTİRAF)
“Calvary” enteresan bir film. Ülkemizde, “İtiraf” adı ile gösterime girmiş bu filmde dehşet
derinlikte diyaloglar var…Bu filmde, bir yandan modern dünyada Hıristiyanlığın geçirdiği
yozlaşma, kilisenin kokuşmuşluğu anlatılıyor öte yandan, dürüstlüğü ve samimiyetiyle ayakta
kalmaya, dini hayatta tutmaya çabalayan bir pederin portresi yansıtılıyor. Din sosyojisi ile ilgili
çalışmalara referans gösterilebilecek bir film. Orjinal adı “Calvary” olan film, bir İrlanda yapımı…
Karısını kaybettikten sonra kiliseye adadığı ömrü ile yaşlanmak üzere olan Peder; görev yaptığı
kasabada sevilen, sayılan, hazır cevaplılığı, zekası ve nüktedan kişiliği ile oldukça karizmatik bir
tip…Yeşilçam filmlerindeki bildik tiplemelerin aksine, karşımızda çirkin suratlı, ahlaksız köy imamı
yok ve üstelik bu Peder, oldukça sempatik ve karizmatik…
Film, modernleşme, sekülerleşme süreçlerini azdıran liberal öğretilerin ve hayat tarzlarının,
dinin gündelik hayata etkisini nasıl zayıflattığını anlatıyor… Ötenaziye, eşcinselliğe, kadın
şiddetine; alkolizm, madde bağımlılığına, fuhuş ve pedofili gibi sapkınlıklara din adamlarının
etkisiz, pasif yaklaşımının muhasebesi de var bu filmde…din adamlarının ve kilisenin eksik ve
yanlış rol modelliğinin bu zayiflamadaki rolleri ile de hesaplaşılıyor…Sorunu salt şartlara da
bağlamıyor…Suçu, suçluyu sadece dışarıda aramıyor…
Kilise kurumunun arkaplanındaki çarpıklıklar, kirli para ve yönetimi ile çürüyen bir toplumda kilise
kurumunun sadece bağış toplayan yüzünün halktaki olumsuz algısı cesaretle işlenmiş…Günah
çıkartma usüllerinde mahremiyetin sınırları ve kilisenin modern hukuk ile sınırlandırılan müdahale
gücü tartışılıyor…
Film, sekülerleşmenin kilise kurumu ve aktörlerine onların işlerini icra etme tarzlarına etkilerini
dolaylı olarak anlatırken bunu rahatsız edici bir şekilde, doğrudan, didaktik bir tarzla da
yapmıyor…
Filmin bu yönüyle İzleyiciyi, seçimleri ve algısıyla başarıyla başbaşa bırakan bir havası var…
Kilisenin kurumsal olarak özel hayatlara müdahil bir görüntü vermek istememesi ve bundan
dolayı da kolunun kanadının kırıldığı hissiyatı, inançlı Peder’in çaresizliği üzerinden yansıtılmış…
Bu arada, ortama uygun yetişmiş yeni tip rahiplere Peder’in kızının tepkisi oldukça akılda kalıcıdır:
“-Rahiplerin geleceği bunlar mı baba?”
Liberal değerlerin hakimiyetinin kiliseyi ve din adamlarını nasıl pasifize ettiği, olan biten
karşısında da insanlara sadece tavsiyelerle ya da itiraf kültürü ile meşruiyet kazandırdığı
yansıtılmış. Kendi kızının intihar meyline ve bunalımlarına çare olamayacak denli çaresiz bir peder
portresi üzerinden din ne işe yarar? Sorusu etrafında dönen diyaloglar…
Bir papazın Pedofilisine uzun yıllar maruz kalmış ve bunun intikamını temiz, dürüst bir rahip
öldürerek almak isteyen gizemli bir katilin bunun için seçtiği bizim Peder’i bir hafta içinde
öldürme tehdidi ile başlayan film, bu bir haftada Peder’in ontolojik hesaplaşmaları ile ilerliyor…
Bu süreçte Peder, inançlısından ateistine; eşcinselinden katiline bir çok tiple varoluş, Tanrı, irade,
kader gibi konular üzerinden iyi düzenlenmiş diyaloglarla tartışmalar yapıyor ki, gerçekten bu
diyaloglar filmin en güçlü tarafı…
Filmin ülkemizdeki dini temsil eden kişi ve kurumlara, din ile irtibatlı irtibatsız herkese ciddi
mesajları var…Özellikle liberal öğretiler ve yaşam tarzlarının egemenliğinde yetişen insan
tiplerinin; din, din adamları ve Allah algısına ilişkin mevcut ve gelecekteki yaklaşımlarını,
mesafelerini öngörmemiz için izleyicisine sunduğu malzeme çok zengin…
FİLMİN KÜNYESİ: Yönetmen: John Michael McDonagh
Oyuncular: Gillen, Brendan Gleeson, Chris O’Dowd, Kelly Reilly
Yapım Yılı: 2014
https://www.adayorum.com/makale/9445267/aydin-aktay/din-adamligi-muessesesi
İlk yorum yapan siz olun