İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rusya arşivlerinde uzun süre araştırma yapan Doç.Dr. Ekrem Önen Taner Akçam’ın “ilk gece hakkı” iddialarını değerlendirdi

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

May 1, 2021

Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1915 Ermeni olayları tartışmaları ABD Başkanı Biden’ın olayların yıldönümünde “soykırım” tanımlaması ile yeni bir boyut kazanırken, 1915 olaylarında Kürtleri suçlayan tartışmalar da yeniden gündeme geldi.

Şu son günlerde Prof. Dr. Taner Akçam’ın, “Feodal Kürt bölgelerinde Kürt ağaları, evlenen Ermenilerin ilk gece hakkına sahiplerdi” ifadesi Kürt kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı. Akçam gelen tepkiler üzerine sözlerine kaynak olarak Mihail  Semenoviç Lazerev’in ‘Kürdistan ve Kürt Sorunu’ isimli kitaba dayandırdı.

Ancak, birçok Kürt tarihçi Lazerev’in ‘Kürdistan ve Kürt Sorunu’ isimli kitabında böyle bir ifadenin olmadığı görüşünde. Taner Akçam’ın bu tespitine karşı tepki gösteren bir grup tarihçi, yazar ve aktivist bir bildiri yayımlayarak Kürt ve Ermeni toplumunda bu tür geleneklerin olmadığını dile getirdi.

Rusya arşivlerinde uzun süre araştırma yapan ve Lazerev ile uzun süre dostluğu bulunan Doç.Dr. Ekrem Önen de ‘Kürdistan ve Kürt Sorunu’ isimli kitabında böyle bir ifadenin olmadığını söyleyenler arasında.

Doç. Dr. Ekrem “Lazerev benim çok yakın dostumdu.  Allah rahmet eylesin. Aynı zamanda benim doktora tezimin oponetiydi. Kitabında Prof. Dr. Akçam’ın ‘ilk gece hakkı’ şeklindeki bir ifade yer almamaktadır” diyor.

“Lazerev yaşarken de milliyetçi Ermeni akademisyenler ile hep kavgalıydı” diyen Doç. Dr. Önen, Ermeni milliyetçilerin Lazerev’i sürekli hedef aldığını ve Kuzey Kürdistan tanımına bile tahammül göstermediklerini şöyle örneklendiriyor: “Ermeniler Lazerev’in ”Batı Ermenistan” yerine “Kuzey Kurdistan” tanımını kullandığı için tepki gösteriyorlardı. Hatta, Ermeni Bilim Akademisi’nde görevli Kürt akademisyen Prof. Dr. Şakiro Hudoyevic’in doktora tezinde “Kuzey Kurdistan” ifadesi yer aldığı için 5 yıl doktora savunma tezine müsaade etmediler. En sonunda Şakiro Hudiyevic Moskova’da Lazerev’in başkanlığındaki Bilim Kurulu’nda tezini savundu.”

Ayrıca, daha önce de, Türkçe’ye çevirilen bir çok kitapta tahrifat olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Önen, “Ben daha önce de yazmıştım. Türkçe’ye çevirilen belge ve kitaplara dikkat edilmelidir. Birçok kitap ve belge revize ediliyor. Daha önce Dostoyevski’nin Bratya Karamazov “Karamazov Kardeşler” adlı kitabının ilk baskısında Osmanlıların Balkan halkına karşı uyguladığı baskı politikalarını anlatan tüm bölümler çıkarılarak kitap basılmıştı. Üstelik çevirileri yeniden gözden geçirme iddiasındaki ‘anlı şanlı aydın’ ve yayın evileri de bu tahrifatı yapmadan imtina etmedi.

Ben Lazerev’in kitabının Rusça orjinalini okuyan biri olarak diyorum ki, o kitapta Akçam’ın bahsettiği iddialar kesinlikle yok. Türkçe çevirisini okumadım. Lazerev’in Türkçe’ye çevirilen kitabında Dostoyevski’nin kitabında olduğu gibi revize edilerek basımı yapılmış olabilir. Ancak dediğim gibi kitabın Rusça orjinalinde kesinlikle böyle bir ifade bulunmuyor.

Kürtler ve Ermenilerin Ortadoğu’nun komşu kadim iki milleti olduğunu, bazı münferit olaylar dışında tarih boyunca barış içerisinde yaşadığını belirten Önen, “Her iki milletin tarihi birbirine çok benzemektedir. Özellikle sömürge ve ulusal kurtuluş tarihleri benzerdir” diyor.

Doç. Dr. Ekrem Önen Kürt ve Ermeni sorunun esasta toprak sorunu olduğuna dikkat çekerek, “Rus arşivlerinde, Kuzey Kürdistan’da Ermeni nüfusunun %18’i geçmediğine dair belgeler olmasına rağmen bazı Ermeni akademisyenler, Kuzey Kürdistan’ın %80’ini “Batı Ermenistan” olarak tanımlamaktalar. Esas mesele toprak meselesidir, gerisi bu meselenin örtbas edilmesi için uydurulmuş bilinçli tarihin çarpıtılmasıdır” tespitinde bulunuyor.

Ermenilerin katledilmesinde Kürtlerin parmağı olduğunu iddia edenlerin pek masum olmadığına dikkat çeken Önen’e göre; “Ermenilerin katledilmesinde “Kürtlerin parmağı var” iddiasını daha çok Türkiye ve İran’daki Ermeniler dillendirmektedir. Bu ülkelerdeki Ermeni aydınlarının bunu dillendirmesi akıllara Türkiye ve İran’ın katliamdaki rolü gizlenmek mi isteniyor? şüphelerini güçlendiriyor. Çünkü Ermenistan hükümeti resmi olarak Ermeni katliamında Türkleri suçlamaktadır” şeklinde yorumluyor.

“Kürt siyasi iradesi ile ‘Muhammed ümmeti” adı altında Osmanlı ordusu ile birlikte Hristiyan toplumlara karşı savaşan Kürtler birbirinden ayrıştırılırsa resmi daha net görebiliriz” diyen Önen şunları dile getiriyor:

“Kemalistler Türk devletinin yaptığı katliamı, planlı bir şekilde Kürtlere yıkmaya çalışmakta. Bana göre bu sorun 3 başlık altında incelenirse daha net bir sonuca varılabilinir.

Birincisi; Ermeni katliamına Kürtlerin çoğunluğu katılmamıştır. Her ne kadar bazı aşiretler “Muhammed ümmeti” adı altında Osmanlı ordusu saflarına Ermeni katliamına katılmış olsalar da Kürt siyasi iradesi bu katliama karşı çıkmıştır. Kürtlere ilişkin tarihi belgelerde bu çok net bir şekilde yer almaktadır.

Ancak maalesef Kürtler ve Ermeniler arasındaki ilişkileri inceleyenler birçok kez bilinçli ya da duygusal bir yaklaşımla Kürt siyasi iradesinin tavrını göz ardı ediyor veya görmezlikten geliyorlar.

O dönemki Kürt siyasi iradesi, Ermenilere karşı zulüm ve katliama, Osmanlı saflarında Ermenilere karşı savaşan aşiretlere karşı çıktılar. Osmanlı sultanlarının Kürtler ile Ermenileri karşı karşıya getirmekle suçladılar. Kürt arşivlerinde bunlar mevcuttur.

İkincisi ise; ‘Muhammed ümmeti” adı altında Osmanlı saflarında savaşan Kürt aşiretlerinden yola çıkılarak tüm Kürtler suçlanamaz! Bu aşiretler ümmetçilik adı altında sadece Ermenilere karşı değil, Ezdi, Zaza, Alevi Kürtlere karşı yürütülen katliamlara da ortak olduklarını unutmayalım. Üstelik bazı Ermeni grupları bu aşiretler yüzünden Kürt köylerine saldırmışlardır.

Şüphesiz Ermeni ve Kürtler arasında dini farklılıktan kaynaklı karşılıklı istenmeyen olaylar yaşanmıştır. Ancak bu olaylardan yola çıkarak, birbirini katliam yapmakla suçlamak bilimsel bir yaklaşım olmaz.

Üçüncüsü; bu tür suçlamalar bilinçli veya bilinçsizce Türk devletinin katliamda kendi rolünü örtmek için Kürtlere yıkma politikasına hizmet etmektedir.Beğenelim veya beğenmeyelim, Kürtler ve Ermeniler iki komşu millettir, her iki taraftan da iki milleti karşı karşıya getirmektense, birbirine yakınlaştıracak noktalara yoğunlaşılmalıdır.”

“Ortak yanları öne çıkarırsak ne İran ne de Türkler, Kürtler ve Ermenileri birbirine karşı kışkırtamaz. Ancak maalesef bugün Ermeniler içerisindeki bazı akademisyenler “Kürtfobi”yi körüklemektedir” diyen Doç. Dr Önen sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu çerçevede Prof. Dr.Taner Akçam neden  bu dönemde bu tür iddialarda bulunuyor? Ben daha önce de birçok kez yazmıştım. Ermeni ve Kürt milletini birbirine düşmanlaştırmak isteyenler, daha çok diasporadaki Ermenileridir.

Özelikle İran, Türkiye, ABD, Lübnan ve Fransa’da yaşayan Ermenilerdir. Bunlar kendi fantazileriyle Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin de başını bela olacak açıklamarda bulunmaktalar. Bu kesimlerin  arkasında Türk Kemalistleri ve İran milliyetçilerinin olduğu aşikârdır.

Son dönemlerde yapılanların  iki amacı  var: Bir;  Kürtleri Ermeni katliamına ortak etmek.

İki;  Kuzey Kürdistan’ı  “Batı Ermenistan” olarak  göstermek. Beni inciten ne yazık ki, Taner Akçam’ın  tüm bunları bilim adına yapmasıdır.”


İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın