İra Tzourou
Vahram Manavyan, yazar ve öğretmen Dikran Manavyan’ın (1841 – 1888) altı çocuğundan biri olarak İstanbul’da 1880 senesinde Yenikapı semtin’de doğdu. Fakir bir ailenin dördüncü oğlu olan Vahram, erken yaşamı zorluklarla geçti. Yaklaşık sekiz yaşındayken babası öldü ve ağabeyi Harutyun ile birlikte yetimhanede yaşamak zorunda kaldı. Yetimhanede kaldığı süre boyunca sanata olan eğilimi fark edildi. Tanınmış bir Osmanlı Ermeni manzara ve portre ressamı olan Samatyalı ressam Simon Hagopyan’dan (1857-1921) resim dersleri almaya başladı. 1895 civarında İstanbul Güzel Sanatlar Okulu’nda (Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane) resim eğitimi derslerine girdi. Aynı zamanda bulunduğu yetimhanede resim öğretmeni oldu. Aynı dönemde yetkililerle yaşadığı bir çatışma, Osmanlı hükümeti tarafından Rodos adasına sürgün edilmesine yol açtı. Zorla sürgün edildiği Rodos’ta sanat eğitimi yarıda kaldı. Aynı dönemin ressamları gibi Avrupa’da sanatsal bakış açısını ve sanatını geliştirme şansından mahrum kaldı. Manavyan, sanat hayatının geri kalanında İstanbul Güzel Sanatlar okulunun bağnaz akademizminin inatçı bir kölesi olarak kaldı. Bu nedenle, iyi bir ressam olmasına rağmen, çok sayıda Armeno-Mısırlı sanatçı tarafından kabul edilmedi ve ciddi çalışmalarında onu ve sanatını görmezden gelen pek çok eleştirmen tarafından sert bir şekilde eleştirildi.
Örneğin, Aimé Azar 1961 senesinde yayımlanan “Mısır’da Modern Resim” kitabında Manavyan’a yer vermedi. Ohannes Avedissyan 1959 Kahire baskısı “Ermeni Ressamlar ve Heykeltıraşlar” kitabında Manavyan hakkında sadece birkaç satır yazdı.
1906 civarında Manavyan Rodos’tan kaçmayı başardı ve İskenderiye’ye geldi. Boğosyan Ermeni Okulu’nda resim öğretmeni oldu. Muhtemelen aynı yılın Ağustos veya Eylül aylarında küçük bir grup genç aydınla, Kilikya’da Adana’ya gitti ve Ermeni Okulunda resim öğretmeni olarak çalıştı. Adana katliamını yakından yaşayan ressam, ülkeden ayrılmadı ve 1910’dan 1913’e kadar Alman “Bağdat Demiryolu Şirketi” için topografik ressam olarak çalıştı. Şirketteki çalışmalarına paralel olarak genç Manavyan, çalışanların karikatürlerini çizerek mesayi arkadaşlarını sık sık sevindirdi. 1913’ün ilk yarısında sanatçı işini bırakıp birkaç aylığına İstanbul’a gitti, ardından annesi Anna ile İskenderiye’ye taşındı.
İskenderiye’de “Photo Modern” adlı bir fotoğraf stüdyosu kurdu. Buna paralel olarak, 1916-1917’de “Mısır Mizahı” başlığı altında yarattığı mizah niteliğindeki karikatürleri tasvir eden bir dizi kartpostal yayımladı. Bu alaycı karikatürler Mısır’daki çağdaş yaşam hakkındaydı.
Yaklaşık 1918’den 1929’un sonlarına kadar Boğosyan Okulu’nda resim öğretmeni oldu. Annesi Anna’nın 15 Şubat 1931’de ölümünden sonra, fotoğraf stüdyosunu sattı ve hayatının sonuna kadar Shubra semtinde yaşadığı Kahire’ye taşındı.
5 – 30 Mart 1933 tarihleri arasında Manavyan, arkadaşı Yervant Demirciyan ile Kahire’de iki kişilik bir sergi düzenledi. Az ilgi gösteren sergi ardından 1932’den 1936’ya ve yine 1939’dan 1941’e kadar Kalusdyan Ermeni Okulunda resim öğretmeni oldu. 1941 – 1945 yılları arasında Maady İngiliz Askeri Kampının Harita Departmanında çalıştı (Survey Department of the Maady British Military Camp). Orada, tesadüfen meslektaşları iki genç öğrencisiydi. Jirayr Palamoudyan ve Hovannes Dengciyan.
Aralık 1951’de Manavyan, Kahire Sanat Müzesi’nde kişisel bir sergi açtı. Başarısız sayılan bu sergi Gabriel Boctor (1910–1970) tarafından ciddi şekilde eleştirildi. Gazeteci ve sanat eleştirmeni Boctor, Dar al-Hilal tarafından yayınlanan iki haftalık bir Fransız dergisi olan Images’ın editörüydü. Kalbi kırılan sanatçı, ertesi yıl 9 Nisan 1952’de vefat etti.
Manavyan sadece 20. yüzyılın sanatsal yeniliklerini görmezden gelip karşı çıkmakla kalmadı, aynı zamanda onlara her durumda gülünç bir şekilde saldırdı. Bu yüzden diğer sanatçılar ve eleştirmenler tarafından beğenilmedi ve göz ardı edildi. Her türlü eleştiriye rağmen Vahram Manavyan, bugün göz ardı edilemeyecek ya da inkar edilemeyecek başarılara sahipti. Basılı karikatürleri, İskenderiye ve Kahire’de sanat öğretmenliği kariyeri, ressam olarak ince zanaatkarlığı göz ardı edilemez. Modern zamanların ikinci Armeno-Mısır sanatçı nesillerinin danışmalığını yapması Ardavast Yozgatlyan, Jirayr Palamoudyan, Anahid Artinyan gibi başarılı öğrenciler yetiştirmesi ardında bıraktığı mirasıdır.
Manavyan’ın ölümünden yarım asır sonra, Mayıs 2004’te Margaret “Peggy” Drower (1911-2012), Mısır Keşif Cemiyeti’ne bir yağlı boya tablo bağışladı. Panorama tarzı tablo, ön planda, orta zeminde kerpiç ve saman bir ev olan çorak bir çölü tasvir ediyor. Arka plan da Nil nehri taşkın yatağından ve gökyüzüne doğru uzak dağlardan oluşuyor. Tablonun sağ alt köşesindeki imza V. Manavyan 1937.
Bu resim sanatsal değeri nedeniyle takdir edilse de, Lahun’dan bir balıkçı ile İstanbul’dan genç bir yetimin yollarının bir şekilde kesiştiğini de gösteriyor. Ali Mohamed Suefi (Ali es Suefi, Aly es-Swefy)*’nin evi Manavyan’ın bu eserinde ölümsüzleşti. Belki de yalnız bu resime bakarak iki değişik kültürün insanlarının Mısır çölünde yaşadıkları hikayeleri bulabilmek ayrı bir araştırma gerektirir.
*Ali es Suefi ( 1890-1938) Ali Mohamed Suefi’nin (Ali es Suefi, Aly es-Swefy) erken yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. 1890’da çiftçi ve balıkçı olarak yaşadığı ve çalıştığı Lahun’un Faiyum köyü yakınlarındaki Meidum’daki kazılarda William Matthew Flinders Petrie (1853-1942) için çalışmaya başladı. Petrie, genç Ali’nin çalışmalarından açıkça etkilendi ve onu ertesi yıl Tell el-Amarna’daki (1891-92) kazılara getirdi. Ali Suefi’nin adı, Petrie’nin kazı raporlarında ara sıra geçiyor, ancak Stephen Quirke’nin EES (Egypt Exploration Society) ve Petrie Müzesi arşivlerinde yaptığı araştırmalardan, Ali’nin hem Petrie’nin hem de diğer arkeologların arkeolojik kazılarında inanılmaz derecede önemli bir rol oynadığını kanıtlanıyor.
Kaynaklar
The Egypt Exploration Society
Armenian General Benevolent Union,Kahire
©ARCHIVES CEALEX/CNRS, RAWI’s ISSUE 8, 2016
The East-West: The Art of Dialogue- SHAFIK GABR FOUNDATION
Egyptian Humour, 1916 – Caricatures and cartoons
İlk yorum yapan siz olun