İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ŞEHİR İÇİNDE BİR DOĞA PARÇASI: ZEYTİNKÖY VADİSİ

Şehirlerde yaşayan insanlar birçok konuda şanslıdırlar. Yaşamsal gereklere ulaşmaları kolaydır, hızlıdır. Şanslıdırlar; sosyal hayatın nimetlerinden daha kolay, çok ve hızlı yararlanırlar.

Şansızlıkları ise doğaya, doğallığa uzak oluşlarıdır. Özlemleri vardır bu noktada, “ah keşke” dedikleri…

İşte o şansızlık ve keşkelerin başındaki doğaya kolay ulaşma,  çabucak doğanın içinde olma özlemi konusunda bazı şehirler çok şanslıdır. Coğrafi yapı gereği doğa adeta bu şehirlerin yaşayanlarının arka bahçesi gibidir. 

Yaşadığımız kent Denizli, işte böylesi şanslı şehirlerdendir. Evinizden çıkıp yürüme mesafesinde kendinizi ormana bırakabilir, doğal ortamlarda yürüyüp spor yapabilir güne güzel bir başlangıç yapabilirsiniz yahut günün yorgunluğunu buralarda atarak dinlenebilirsiniz.

Kenti çepeçevre saran dağlık ve ormanlık alanlar bunun basit göstergesidir.

İşte tam bu noktada bir soru ile nefes almak gerekir. Peki, biz bu değerlere ne kadar hak ettikleri önem derecesinde koruyor, bakıyor ve yarınlarda sonraki nesiller yararlansın diyoruz. 

İşte bu soruyu başta kenti yöneten yerel ve merkezi idarenin sorumluları ile sivil toplum örgütleri cevap vermeli kendilerini sorgulamalıdır

BURASI ZEYTİNKÖY VADİSİ

Denizlinin içine girmiş gibi duran bir vadiye doğru yola çıkaracağım şimdi sizleri… Denizli Antalya yolunda ilerlerken PAÜ Yerleşkesinin bitişiğinde bir vadi ağzı göreceksiniz. Daha teleferik bölgesine ulaşmadan. İşte orası Zeytinköy Vadisi/Kanyonu…

Çok ilginç, çok güzel, vahşi hayatın halen sürdüğü, tarihsel kalıntıların işaretlerinin görüldüğü, yakın tarihe kadar oralarda çobanlık yapanların mekânlarının izlerinin olduğu ve hatta bu gün onların bir kısmı ile çocuklarının Zeytinköy Yaylası’nda bağı bahçesi olduğunu bilir misiniz?

Bu yazı dâhil 3 ayrı bölüm halinde sizlere bu bölgeyi anlatmaya çalışacağım. Önce “Zeytinköy Vadisi” sonra “Zeytinköy Kanyonu 1. Kısım” ve “Zeytinköy Kanyonu 2. Kısım”

Şimdi çok genel hatlarıyla Zeytinköy Vadisi’ne doğru gidip Çamlık üzerinden kente dönmeye ne dersiniz?  Mevsime göre çok soğuk sayılmayacak bir pazar gününün sabahıydı. Şehrimin çalışkan ve yorgun insanları hafta sonunun keyfi hürmetine güzel uykusunda ya da günü keyifli geçirmenin planlarıyla meşguldü. Bizler ise bir grup doğaya tutkulu insan olarak kentin merkezi sayılacak yerde; Zeytinköy Vadisi’nin girişinde toplanmış yürüyüş hazırlığındaydık. Amacımız Zeytinköy Vadisi’ne bakan yamaçlardan yürüyüp, Çamlık tarafından şehre geri dönmekti. Planı buna göre yaptık.

Hep olduğu gibi heyecanla Zeytinköy su deposunun olduğu yerden tırmanmaya başladık. Tırmanmak hep zordur. İlk başlangıçta terletir, fazlalıklar atılır, ilk molada ve devam edilir. Sık ama kısa molalar vermek gerekir bu durumlarda.  Biraz tırmanıp Denizli’yi tepeden bakacağımız noktalara ulaştığımızda geri dönüp manzaranı keyfini çıkartmaya çalıştık.

Hem dinlenme hem sıcak bir şeyler yudumlama ve ekipmanı kontrol ederek patikadan vadi içine doğru tırmanarak yürüyüp gidiyorduk. Yürüdüğümüz cephenin batı kısmında mağaralar, sarp kayalıklar ve dipte vadi tabanı zar zor seçiliyordu. Ufukta ise Karcı Dağı’nın doğudaki zirveleri karlı halleriyle bize bakıyorlardı.

Grup olarak yürümek zaman zaman kolay olsa da bazı durumlarda zorlu ve risklidir. Bunu en çok Zeytinköy Yaylası’nın kanyona yakın yerlerindeki kayalıklarda yaşadık. Bir tarafımız uçurum diğer tarafımız kayalık, ayakkabılarımız ıslak ve kaygan olunca korku da kaçınılmaz oluyordu. Böylesi bir halde süren yürüyüşümüzün Zeytinköy Yaylası’ndan gelen suların şelale oluşturarak aktığı noktalarda işin keyfini almaya çalışıyorduk.

Onlarca metre yüksekten akan su bir yanımızda ve karşımızda da güney yönünden gelen suların oluşturduğu başka-başka şelalecikler… İşte buralarda doğanın tadını alıyor doğada olmanın ayrıcalığını yaşıyorduk. Öğle saatlerine doğru indiğimiz Zeytinköy Vadisi’nin içi… Doğrusu kanyonun tabanı bizim için ödül saati oluyordu. Burada küçük ateşler yakıp ısınıyor, ekmek ve yemeklerimizi çıkartıp kimimiz pişirip kimiz ısıtarak yiyorduk.

Buradan kanyonun içlerine doğru suya girmeden ilerleyip etrafa bakıyoruz. Ama mola zamanı dolduğu için bu kısa süreli bir göz atmadan ileri gitmiyordu. Kalkış saati işareti verildiğinde çoktan sofralar toplanmış,  çöpler poşete konmuş, ateşler söndürülmüş ve terli kıyafetler değiştirilerek yenileri giyilip yola koyulunmuştu. Şimdi hedefte Çamlık Bölgesi üzerindeki tarihi kalıntılar ile çoban evlerinin olduğu bölge var.

Ancak ne olduysa oldu, patikalar biraz karıştırılınca önce zorlu bir tepe çıkışı sonra çalılıklar içinden doğru patikanın bulunması süreci yaşandı. Çok zorlu ve uzun sayılacak bir tırmanış ile bir tarafı Çamlık üzerinden Denizli’yi gören, diğer tarafı ise Zeytinköy Yaylası’nı gözler önüne seren noktadaki “Kilise Kalıntısı” olduğu söylenen ve çevresi de yine sur kalıntıları ve diğer tarihi kalıntılarla çevrili tepeye ulaştık. Burada biraz dinlenip çevreye göz attıktan sonra dönüş yoluna girdik. Bundan sonrası kolaydı artık. Çalılıklar arasındaki patikadan hızlı bir şekilde inerek (şimdiki inşaat sahasından) Çamlık Mesireliğine doğru yorgun ama keyifli şekilde ulaştık.

İşte şehrin içinde sayılacak yerde, coğrafyanın şehir insanına bir lütfu olan rotada kısa ama keyifli bir yürüyüşün notlarını paylaştım siz okurlarımla… Yaşadığımız coğrafyanın kıymetini bilen, doğayı seven, insana değer verenlerle beraber olmak adına sonraki yazımda ‘Zeytinköy Kanyonu’nun 1. bölümünde yaşadığımız macerayı ve kanyonu sizlerle paylaşmayı diliyorum. Sağlık, güzellik ve doğallıkla…

https://www.denizligazetesi.com/sehir-icinde-bir-doga-parcasi-zeytinkoy-vadisi-makale,79205.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın