İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya –ı Kebir Camii

Yavuz Ataç

Faralya, Kelebekler vadisi üstünde“Likya-Osmanlı-Yörük-Salaş” tarzında kurulu yarı açık bir kahvenin önünde arkadaşlarıyla çay içiyordu. Yanlış anlaşılmasın. Muhteşem eseri çözemediğim için bu dörtlemeyiuygun buldum.Ancak göreneğe aykırı olan bu yapının hangi mimari üslup, stil veya biçim olduğu öğrenmek için izni veren kuruluşta çalışan bir arkadaşı bulup, soracağım.

Adının Ehvel Sigar oldugunu söyledi. Ama yanındakigözlüklü,kirli sakallı ve armut vücutlu üç kişinin Ehval, Ervah, Erval, Eyvah hatta Ervah-ıEzel abi diye hitap ettiklerini duydum? Viski içer gibi çay bardağından bir yudum alıp, “Ayasofya’nın tekrar Camii olması iyi oldu. Keşke açılışta olabilseydik” dedi.

Mekanın uçkısmında kurulu mutfak-kahve ocağından elindeki tepsiyle çıkan saçı boncuklu çaycı, “Tavşan kanı bunlar, buyurunuz” diyerek masalarına yaklaşarak, “Istanbul sadece 1 saat uzak. Tatilinize kısa bir ara verip gidin, görün.” dedi.

Tepsiye boş bardakları doldururken de, “Beyler bizim tarihimiz 1453’den sonra başlıyor. Ayasofya Camii Sultan Süleyman tarafından yapıldı. Mimarı ise Şirin için dağları delen Ferhad idi” diyerek mutfak-kahve ocağının içine girdi.

Tarihimizin 1453’de başlaması ilginç?. Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, Atatürk’ün kurmuş olduğu Türk Tarih Kurumu 1983 yılında(12 Eylül 1980 darbesi sonrası, Millî Güvenlik Konseyidöneminde), devletleştikten sonra 1071’den önceki kültürleri önemsemediler diye yazıyor..

Şaşkın halde etrafını süzen Ehvel Sigar Güneydoğu, Amerikan-İngilizcesi karışık şivesiyle, “Ben de bir şey söyleyecek sandım. Bu çaycı maniac (Türkçesi: manyak). Ne Sultan Süleyman. Ayasofya’yı Fatih Sultan Mehmet yaptırdı diye söyleyince dayanamayıp lafa girdim.

Adam manyak falan değil. Muhtemelen üniversite mezunu. Hatta sanat tarihi okumuş bile olabilir. Söylediği sözlerEvliya Çelebi’nin seyahatnamesinde yazılı Ayasofya bölümünden. Yalnız Hz. Süleyman ile Sultan Süleyman’ıkarıştırmış dedim.

Ehvel Sigar ise yok Fatih Sultan Mehmet diye diretince, Google’de ilk çıkan seyahatnamenin, “Ve ekâlîmi seb‘adan gûnâ-gûn nakşı bûkelemûnı ibret- nümûn ebrî ruhâmlar keştîlerle taşın- dı. Ve üstâdı Ferhâd-pîşe sengtırâşların tîşeleri aşındı” bölümünü gösterdim.

Sanki İbranice bir yazıya bakar gibi bakıyordu. Ayasofya-i Kebir Camii, İmparator Justinianos tarafından 532-537 arası o dönemin iki önemli mimarı olan Tralles’li Anthemios ile Miletos’lu İsidoros’e yaptırılmış dedim.

Sakin olun! Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi veya Ayasofya’nın Kilise, Camii, Müze, Camii mevzularına girmeyeceğim. Bu görevi üstlenen görkemli medyamız 7 gün 7 gece, özellikle1453 sonrasınılise talebelerine anlatır gibi anlatmışlar.

HerhaldeEhvel Sigar ve arkadaşları ile saçı boncuklu çaycı benim gibi televizyon ve gazete özürlü oldukları için takip edememiş.

Ama haber programlarını hiç kaçırmayan bir arkadaşım, “Dün bilmem ne kanalının ana haberini izledin mi?” diye sormuştu. “Maalesef izleyemedim” diye söyleyince. “Abio sarışın, dudakları palyaço gibi boyalı kadın yok mu? 532’den 1453’ e kadar geçen 921 seneye 7 saniyede. 1453’den 2020 ye kadar olan 567 seneye ise tam 7 dakikada anlattı” diyor.

Yahu, bırakın artık politika yapmayı.O sarışın, dudakları palyaço gibi boyalı dediğin kadın, İstanbul’un 7 tepe üzerinde kurulu olduğunu anlatmak istiyor.. Nazım Hikmet bile”Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü”diye yazmıyor mu?.Hem de Moskova’dan. Tarih ise Mart 1956. 

Şuna geleceğim Vera ile tanışmasından tam bir yıl sonra.. Vera’da sarışın mı sarışın ama dudakları palyaço gibi boyalı değil.Kayınların arasında. Bir pencere, sarı, sıcak.. Nazım`ı suçlamıyorum. Vera’nın resimlerinegöz attım. Kim olsa bırakırdıyedi tepeli şehirdeki gonca gülünü..

Ehvel Sigar ve arkadaşları Ayasofya-i Kebir Camii’nin açılışına gitti mi bilmiyorum? Amakafama takılan iki konu oldugunu söyleyip fotoğraflamalarını rica etmiştim.

Birincisi güney galerinin batı duvarında Deisis sahnesinin yer aldığı mozaik panosunun karşısındaHenricus Dandolo diyekazılmış mermerin yanına konulmuş.4. Haçlı Seferleri sırasında İstanbul’a gelen ve burada ölen Latin komutanın mezarı diye yazılı tabelanın akibetinin ne olacağı?.. 

Kazılmış mermerin ne zaman ve kimin tarafından konulduğu açıklanmıyor. Fossati kardeşlerin hatırası olabilir. Çünkü mezar falan olmadığını biliyorum onu geçin fakat o tabelayı çok merak ediyorum.

Zaten tabeladaki yazı artık her kimin aklına geldiyse daha sonradan 4. Haçlı Seferi (1204) sırasında İstanbul’a gelen ve burada ölen Venedik Doju’nun mezar taşı diye değiştirdi.

İkinci konu ise galeri katına da acaba halı serilecek mi?

Sultan Abdülmecid tarafından Ayasofya’nın bakımı ve onarımı ile görevlendirilen Fossati kardeşlerAyasofya’daki işlerini tamamladıktan sonraLondra’da 1857’de Sultan Abdülmecid’in desteğiyle bastırılan kitaptaki resimlerde, üst galeride halı olmadığı gözükmekte. Camii de turist ziyaretine açıktır.

Mozaikler konusunu merak edenler için şunu ekleyeyim. Fatih Sultan Mehmet tarafından kiliseden, camiye dönüştürülürken hiç bir mozaik örtünmemiştir. Bu örtme konusu çok daha sonraki dönemlerde başlamış. 

Hatta Sultan Abdülmecid bile mozaiklerin örtünmesini istememiş. Yalnız Gaspare Fossatı mozaikleri saldırılardan koruma amaçıyla alçı ile kaplanmasını önermiş. Sultan Abdülmecit’de bu öneriyi kabul etmiş. 

Ama Ayasofya’nın ilk figürlü mozaik olan Apsis Mozaiği her zaman sorun olmuştur!

Ehvel Sigar ise liseli kızlar gibi kıkırdayıp o Güneydoğu, Amerikan-İngilizcesi karışık şivesiyle, “Beni kızdırmak için bunları mahsus anlatıyorsun ama, kızmayacağım.. “dedi

Sayıları 15 bini aşan Turist Rehberleri kızar mı, bilmiyorum?.

https://www.turizmgazetesi.com/yazi/ayasofya-i-kebir-camii/3460

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın