İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya neyi temsil ediyor?

Fatma Tuncer

Dini ve kültürel dinamikleri sembolize eden mekanlar, toplumun değerleri ile kurdukları bağın bir göstergesidir. İnsanların bu mekanlara olan sevgi ve muhabbetleri ise inanç ve değerlerden beslenir. Müslümanlar Mescid-i Aksa’nın özgürleşmesi için dua eder, şiirler yazar, maniler düzer ve bu kutsal mekan üzerinden Yaratıcılarına olan teslimiyetlerini gösterirler. Kâbe’yi severler ve her namazda yönlerini buraya dönerek kulluklarını ikrar ederler. Zira bu mekanlar taş ve topraktan örülmüş donuk ve ruhsuz mekanlar değildir. Bu mekanlar mimari özellikleri ile dikkat çeken yapılar da değildir. Aksine taşıdıkları misyon ve içerdikleri mana itibarıyla Müslümanların inanç ve değerlerini sembolize eden manevi dinamiklerdir. Yakın tarihte ibadete açılan Ayasofya da taşıdığı tarihi misyon itibarıyla önemli bir değer ve kültürel bir mirastır. O nedenle Ayasofya’nın ibadete açılması hepimizde büyük memnuniyet uyandırdı.

Hatırlayacağınız üzere Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun yapmış olduğu bir kilise idi ve üç kere inşa edilmişti. O dönemde siyasi ve kültürel çalkantıların merkezinde olan Ayasofya birçok kere yıkıma uğramış ve imparator Justinianos döneminde yeniden inşa edilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle Ayasofya, camiye çevrilmiş ve camiye medrese, kütüphane, aşevi de eklenerek halkın hizmetine sunulmuştur. Ayasofya, Sultan Ahmet Camii inşa edilinceye kadar Osmanlı Devleti’nin en büyük ve en önemli camisi olarak görülmüştür. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra halkın asli değerleri aşındırılmaya, yoksullaştırılmaya başlanmış, bu durumdan Ayasofya da nasibini almış, 1931 tarihinde kapatılmıştır. 1997-2002 tarihleri arasında ise Ayasofya yeniden restore edilmiş ve UNESO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Fakat kültürel bir miras olan bu mekanla bağımız gün geçtikçe güçlenmiş ve Ayasofya’nın ibadete açılması meselesi gündemden hiç düşmemiştir.

Kabul etmeliyiz ki, Ayasofya’nın ibadete açılmasında Milli Görüşçü kardeşlerimizin büyük emeği ve etkileri oldu. Nitekim Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Ayasofya kararının ilk dakikalarında yaptığı açıklamalarda bu emeğe vurgu yapmış ve  “Danıştay’ın bu kararını takdirle karşılıyorum, bu karar milletimizin uzun yıllardır var olan arzusu yönünde alınmıştır” dedi.

Fakat ne yazık ki, bu önemli kararı sulandırarak, kutuplaşmalara sebebiyet veren ve bunu siyasi bir şova çevirmek isteyenlerin çatışmaya zemin hazırlayacak paylaşımlar yaptıklarını görmekteyiz. Bunu bir imkan olarak görüp şükretmek yerine,  “Biz yaptık, yaparız, her şeyin üstesinden geliriz” tarzında hamasi bir yaklaşım sergileyen kişiler ne yazık ki bu tarihi olayı doğru okumaktan gafiller. Görmekteyiz ki bu gafiller verilen bu kararın kültürel ve siyasi arka planını kavrayabilecek yeterliliğe hiç sahip değiller.

Ayasofya bizim için önemli bir değer, tarihi bir mirastır ki, bu mirası yeniden eski kimliğine kavuşturabilmek için maddi ve manevi bir donanıma sahip olmamız şart. Yani bizim için önem arz eden bu mekanlara sadece fiziki olarak sahip olmak yetmez, bunun yanında ne olduğumuzu ve nerede durduğumuzu gözden geçirmek ve bizi pasif kölelere dönüştüren küresel zihniyetlerin efendiliğini reddedip, ekonomik, siyasi ve kültürel çıkmazlarımıza köklü çözümler bulmak zorundayız. Yoksa iman, şuur ve cihat ruhumuzu kaybetmişsek ne attığımız sloganların ne de aldığımız kararların bir anlamı olacaktır öyle değil mi?

https://www.milligazete.com.tr/makale/5038151/fatma-tuncer/ayasofya-neyi-temsil-ediyor

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın