İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İstanbul’un Ayasofyası!

Nilhan Nur Kışlalı

Kilise olarak inşa edilen ve Bizans İmparatorluğu’nun simgelerinden olan Ayasofya, Osmanlı tarafından camiye dönüştürülmüş ve Türkiye’nin seküler aydınları tarafından müzeleştirilmişti. Ve şimdi, tekrar değiştirilerek cami oluyor.

Bir zamanlar Yunan egemenliği altında olan Trabzon dâhil olmak üzere, Türkiye genelinde Ayasofya’ya adanmış en az beş Bizans kilisesi bulunmakta. Geçtiğimiz 10 sene içerisinde dört tanesi camileştirilmişti bile. Trabzon’da bulunan ve turistlerin gözdesi olan kilise de 2013’te aynı kaderi paylaşmıştı. 

İşçiler tarafından köşesine tahta minber, avlusuna ise mihrap yerleştirilmişti. 13. Yüzyıldan kalan göz kamaştırıcı tarihi Hıristiyan fresklerini gizlemek için paneller ve ekranlar çizilmiş ve mermerin üzerini kaplamak için kırmızı bir halı çıkarılmıştı. Şimdi aynı son, aralarından en önemlisi olan Ayasofya’yı bekliyor.

10 Temmuz’da İslamcı bir örgütün talebi üzerine, Danıştay 10 Dairesi 1934 yılındaki Ayasofya’yı müzeye çevirme kararını yürürlükten kaldırdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kısa bir süre sonra müzenin camiye çevrilmesi için kararname imzaladı. Geçen yıl Erdoğan, Ayasofya’nın müze olarak kullanılmasının “büyük bir hata” olduğunu dile getirmişti. Şimdi Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde 24 Temmuz’da Cuma namazı ile ibadete “resmen” başlanıyor. Aslında Ayasofya’da özel bir bölümde imam da vardı, ezan da vardı, namazda vardı. 

Bizans İmparatoru I. Justinian tarafından, Konstantinopolis’in kurucusu Konstantin için yaptırılan Ayasofya, 537’den beri Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihi başkenti olan İstanbul’da inşa edilmişti. Kilise, milyonlarca parıldayan altın çini ile kaplıdır. Kiev’de Rus elçiler onuncu yüzyılda Ayasofya’dan bahsederken, “Cennette mi yoksa yeryüzünde mi, nerede olduğumuzu bilmiyorduk” diyorlardı. 

Haçlılar 1204’te, katedrali yağmalamıştı, aldıkları altın ve gümüşlerin çoğu Venedik’e gönderilmişti. Benzer sahneler, dünyanın sonundaki “kırmızı elma” olarak adlandırdıkları İstanbul’u 1453’te Osmanlı ordusu ele geçirdiğinde yaşanmıştı. 21 yaşındaki Padişah Fatih Sultan Mehmet, katedrale yürümüş, saygının bir işareti olarak başının üzerine toz dökerek, kilisenin hemen bir camiye dönüşmesini emretmişti. Yaklaşık beş asır sonra türbeyi müzeye dönüştüren modern Türkiye’nin laik kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tü. Alçı ile örtülü Hıristiyan mozaikler, Osmanlı fethinden bu yana ilk kez gün ışığını bu sayede görmüştü.

Erdoğan’ın kötüleşen ekonomiden ve partisinin düşmekte olan popülaritesinden dikkati çekmesi için gündem değiştirmeye ihtiyacı var. Kadir Has Üniversitesinden Soli Özel “boş kasası olan bir hükümetle yaşıyoruz” diyor; “Şu an yapabilecekleri tek şey milliyetçiliğe ve dine oynamak.”

Araştırmalar her ne kadar Türklerin çoğunluğunun kararı desteklediğini gösterse de, bir grup için bu yalnızca gündem değiştirme çabası ve arka planda başka değişiklikler olmakta. Kimi seçmen ise Erdoğan’ın iki yıl sonra beklenen seçimleri erkene alacağından şüpheleniyor. 

Erken seçim, Türkiye’nin covid-19 süreciyle beraber giderek baskılaşan rejimini açıklayacaktır. Geçtiğimiz ay üç milletvekili ve iki gazeteci casusluk ve terör suçlamalarından tutuklanmıştı. Bu insanların ikisi Uluslararası Af Örgütü Raporunda yer almakta. Yetkililer kısa zaman önce iki muhalif kanala karartma cezaları vermiş ve günümüzde Erdoğan’a karşı parti kuran eski Başbakan’a bağlı bir üniversiteyi de kapatmışlardı. 

Erdoğan’ın destekçileri Atatürk’ün cumhuriyetine “reklam arası” dememişler miydi? Tepav’dan Selim Koru’ya göre Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi onlara göre bu aranın sonu niteliğinde. Washington Üniversitesi’nden Soner Çağatay, “Atatürk Ayasofya’yı seküler Türkiye’ye bağlılığını göstermek adına müzeleştirmiş ve din ile siyaseti ayırmıştı. Erdoğan şimdi tam tersini yapıyor” diyor. 

Bütün bunlar, Türkiye’nin nispeten açık bir Müslüman toplumu olarak yurtdışındaki itibarına ve müttefikleriyle ilişkilerine yüksek bir maliyet getirmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Erdoğan’ı Ayasofya’yı müze olarak korumaya çağırdı. Geleneksel olarak ayrılmış Konstantinopolis Ekümenik Patriği Bartholomew bile, statüsünü değiştirmenin “dünyadaki milyonlarca Hristiyanı İslam’a karşı çevireceği” konusunda uyarıda bulundu. Rus Ortodoks Kilisesi’nin üst düzey bir yetkilisi, hareketin “Orta Çağ’a dönüş” sinyalini vereceğini söyledi. Öte yandan Ruslar, her zaman “ikinci Roma” dedikleri İstanbul’a kendilerini yakın görmüşlerdir. Moskovalılar kendi kentlerine “üçüncü Roma” derlerdi. 

Diğer ülkelerde zıtlaşmak, Erdoğan’ın planının bir parçası olabilir. Bugünlerde Türkiye’de yabancı güçlerle ters düşmek AKP seçmeni tarafından iyi sonuç verebiliyor. Ancak, Erdoğan kararından geri adım atmayarak ülkesine vereceği zarar geri döndürülemez olabilir.

https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/1126379/istanbulun-ayasofyasi.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın