İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya ve Müze Tartışması !!

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Hüseyin ATAMAN

Kültürü tanımlarken, uzun bir süreçte toplumların kendi töre ve inançlarının sentezinden oluşan kendilerine özgü gelecek nesillere bıraktıkları maddi ve manevi her şeydir, diye tanımlarız.
Bizim oluşturduğumuz Türk-Islam kültürü, zengin, asil, insan odaklı, Atatürk’ün deyimiyle “temeli yüksek Türk kültürü ” olan diyerek başlayan konuşmalarında anlatılandır.
Bu kültürde, dünya sulhu için “Cihan hakimiyeti ülküsü” vardır. Işgal ve sömürü yoktur. Batılı devletlerin sömürgecilik faaliyetlerinin önündeki en büyük engel, her dönemde, Türk Devletlari olmuştur. Bu nedenle Türkler her dönem batılıların gözünde yok edilmesi gereken bir “düşman” olarak görülmüştür. Istenmememize rağmen cumhuriyet tarihi boyunca, batı ile birlikte olmayı,1959 yılından itibaren de Avrupa Birliğine girme umuduyla onur kırıcı bir bekletilme süreçini yaşıyoruz maalesef,
Bizim kültürümüzde ve inancımızda Istanbul’un fethi Hz.Peygamberin hadisinde belirtilmiş, bu nedenle tüm Islam hükümdarları “ne güzel asker, ne güzel komutan” olabilmek için defalarca bu şehir kuşatılmış ama bu Fatih’ nasıp olmuştur.
Istanbul’un fethi sonrası, Fatih’in yerli Bizans halkına tanıdığı dini ve kültürel özgürlüklerle bu insanların kalplerini de feth etmiştir. Bu dini özgürlüklerin hristiyanlara tanınmasını duyan papa; “Istanbul şimdi feth edilmiştir” diyecektir.
Fetih sonrası islam hukuku ve töreye uygun olarak, Ayasofya kilisesi fethin sembolü olarak ve ihtiyaçtan camiye çevrilmiştir. Fatih, vakfiyesinde, “bu eserin camii dışında başka amaçlarla kullanılamıyacağı, değiştirenlerin lanetlendiği, Allahın azabı onlaradır” diye yazılıdır. bazı kaynaklar, beddua kısmının olmadığını söylesede, genelde vesiyetlern böyle yazıldığını biliyoruz.
Vakfiyelerde, vakfedilenlerin hangi amaçlı kullanılacağı vakfeden tarafından kadı huzurunda yazılır ve bu değiştirilemez.
Bu ara, 1934 yılında müzeye çevrilen Ayasofya camisinin durumu tartışılıyor. Farklı görüşteki uzmanlar aynı belgeyi farklı yorumluyor. Müze kararnamesindeki Atatük imzasının sahteliğinden, farklı muhür ve farklı kararname numaraları, farklı kurum kaşesi gibi, sonuçta ortada bir müze kararnamesi var ve bu Fatih’in vakfiyesindeki vesiyetiyle çelişiyor.
Benim şahşi kanatim, Atütürk’ün burasını müzeye çevirirken aynı zamanda ibadete de açık olması kaydıyla olur vermiştir. Bir başka kanaatim, yeni kurulan Türk Devletinin Hristiyan dünyasındaki meşruluğunu güçlendirmek, o günün politik ortamında ülke lehine düşünülmüş siyasi bir karardır. Diyorum.
Burada Fatih’in vesiyetnamesi ile Atütürk’ün müze kararnamesini karşı karşıya getirmenin bir anlamı yok, nasıl ki, o dönemin siyasi karar vericileri o günün şartlarında ülke için öyle uygun görmüşlerse, şimdiki siyasetçilerde bu günün siyasi şartlarında bir müze kararnamesiyle camiye dönüştürülebilir. Bu konu ile ilgili anketlerde toplumun büyük bir çoğunluğunun buranın eski haline dönmesini istemektedir. Ana muhalefet lideri Sayın Kılıçdaroğlu, “sizi tutan mı var? camii yapacaksanız yapın” dedikten sonra, hdp dışında mutabakat sağlanmış, tartışma bitmiştir.
Hristiyan dünyası ne der? Yunanistan ne der ? Hiç umurumuzda olmaz. Egemen bir devlet, kararını verir. Herkeste buna saygı duyar.
Beni rahatsız eden diştan gelecek eleştirilerden çok, içimizdeki Yunansever, batıçı, kendine yabancı aydın geçinen kriptoların tutumu olacak,
Ayasofya sıradan bir yapı bir bina değildir.
Camii ötesi egemenlik simgesidir.
Bağamsızlığımızın sembollerinden biridir. Adeta bir bayraktır.
Fatih’in hatırasıdır. Kültürümüzün bir parçasıdır.
Herhangi bir camii değildir. Fethin sembolüdür.
Karşı olanlar, bu incelikleri hissedemeyen materyalist kültürden gelen kesimlerdir. Ne diyelim?

https://www.caykaragazetesi.com/kose-yazilari/ayasofya-ve-muze-tartismasi-53673/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın