İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

8 dil konuşan, günde 10 saat çalışan bir saylavımız

AKŞAM Gazetesi 15 Şubat 1935 senesine ait bir röportaj

Bay Keresteciyan  diyor ki: 

Memlekette muhalefet fırkalarının katiyen aleyhindeyim. Türkiye el ele vererek çalışılacak bir yurttur

Afyon saylavı bay Keresteciyan fevkalâde dürüstlüğü, fazileti, hoş sohbetliği, güzel sanatlara,  bilhassa Türk edebiyatına derin  vukufu ile tanınmıştır. Bundan başka yeni saylavımız başta Türkçe olmak üzere, ermenice, rumca, ingilizce, fransızca, italyanca gibi altı dili son derece iyi konuşur, iyi yazar. Bundan başka Almanca ve İspanyolcayı da konuşur. Yani yeni Afyon saylavımız tamam sekiz dil konuşuyor demektir.

Zaten bay Keresteciyanın ailesinde bir çok dil âlimleri vardır. 9 dil konuşan meşhur «İştikak» müellifi Bedros (Keresteciyan) efendi kendisinin amcasıdır. Bay Keresteciyana evvelâ tercümei halini sordum mütevazi saylav kısaca anlattı:

Babam gümrükte şube müdürü idi. Mıgırdiç efendi.. Büyük babam Kayserili Kevork efendidir, mimardı. Dolmabahçe sarayını yapan mimarlardan biri de odur. Valde tarafından büyük babam ise Tophanede bangerlik eden Artin ağa imiş. Amcam Bedros efendi bana hakikî bir babalık etmiştir. Kendisi 9 dil bilirdi. «İştikak» müellifi.. Maliye tercüme kalemi müdürü idi. Türkçesi fevkalâde idi. Maliye ve banka işlerine pek ziyade vakıftı. Bana yalnız babalık değil hocalık da etmiştir. Galatasarayda ve Robert kollejde okudum. Uzun müddet tamam 38 sene bankacılık ettim. Hilâliahmerde gayet iyi arkadaşlarla çalıştım.

Bay Keresteciyanın Hilâliahmere pek büyük hizmetleri dokunmuştur. Kendisi bu hizmetleri ağzına almaz. Sorulsa da bahsetmez. Fakat herkes bilirki bay Keresteciyan mütarekenin son senelerinde İngiliz ordusu İstanbuldan giderken 300,000 İngiliz liralık malı Hilâliahmere devrettirmekte pek büyük bir rol oynamıştır. Millî mücadele seneleri sırasında ise Osmanlı bankası müdürü ve Hilâliahmer fahrî veznedarı olan bay Keresteciyan Anadolu ordusuna elinden gelen para hizmetini yapmıştır.

Millet vekili olmanızı nasıl karşıladınız ?

Bu bana sevgili yurddaşlarım tarafından gösterilen büyük bir onurdur. Bunu pek büyük bir minnetdarlıkla telâkki ediyorum. Memlekette eskiden belki bir din ve isim farkı vardı. Fakat bugün böyle bir mesele mevzuubahs değildir. Bir katolik monsenyörü bir gün bana demişti ki:

— Dünyada her din müsavidir. Elverirki onu taşıyan iyi bir insan olsun..

Ben monsenyöre bu meselede yerden göğe kadar hak veriyorum. Din farkı olmadığı gibi son dil inkılâbile memlekette ad farkı da kalmamıştır.

Gençlikten bahs açıldı. Sordum:

— Gençliğimizi nasıl buluyorsunuz ?

Ben 10 yaşımdan beri senelerimi sonsuz bir çalışmak ile geçirdim. Günde muntazaman 10 saat çalışırdım. Yalnız tatil günlerinde sporla meşgul olurdum. Memleketimin gençliğini de tabiî böyle görmek emelimdir. Genç nesle can ve yürekten tavsiyem şudur: Spora ehemmiyet vermekle beraber fikir ve kültür işlerinde de meşgul olsunlar. Sonra daima bir aile sahibi olacaklarını, bir yuva kuracaklarını akıllarından çıkarmasınlar. Bunu daima göz önünde bulundursunlar ve ona göre hazırlansınlar. Gene adamlar bir gün âiIe geçindireceklerini unutmamalıdırlar. Gene kızlar da dudak ve tırnak boyalarına verdikleri ehemmiyet derecesinde bir gün valde olacaklarım düşünmelidirler. Çocuklarını memleketin menafine, refahına hadim olacak bir şekilde yetiştirmelidirler. Çünkü iyi çocuk büyütmek bu memleketin esas temellerindendir. Gençlere Lafontenin ağustos böceği ile cırcır böceği hikâyesini hatırlatırım. Bu masalı hiç akıllarından çıkarmasınlar. Kışın eğlenmek için yazın çalışmak, evlendikten sonra rahat etmek için de bekârken hazırlanmak lâzımdır.

— Mecliste nasıl çalışacaksınız, şimdiden tasavvurlarınız var mıdır?

Şimdilik bütün gayem memlekete hizmettir. Fakat işe başlamadan evvel şimdiden şunu yapacağım, bunu yapacağım demeği doğru bulmayorum. Evvelâ gidib vaziyeti yakından görmek lâzımdir. İşleri yakından takip etmek gerektir. Tabii memleketin iyiliği için lüzumlu gördüğüm şeyleri dostane bir surette söyliyeceğim. Bu memlekette muhalefet fırkalarının katiyen aleyhindeyim. Türkiye el ele vererek çalışılacak bir yurttur. Bu memlekette ne akalliyet meselesi vardır, ne de muhalefet fırkasına lüzum. Ben de azlık saylavı değil, bu ulusun saylavıyım.

Bay Keresteciyanın pek hoş sohbet bir zat olduğunu yukarıda söylemiştim. Kendisinin hayatından biraz bahsettik:

Şimdi Adadayım. Millet vekili olmadan eveline kadar – bankadan ayrıldıktan sonra  orada münzevî bir hayat sürüyordum. Çünkü şehirde beni cezbedecek bir şey yok. Adada sporla, kayıkla, çamlar arasında münzevî yaşıyordum. Sanayii nefiseye, musikiye ve edebiyata merakım fazladır.

Bir aralık hatırladım: Bay Keresteciyanı bir kaç kere Yalovada görmüştüm. Sordum?

— Gene Yalovaya gidiyor musunuz?

Gülümsedi:

Yalovanın bizim aile üzerinde büyük bir ehemmiyeti vardır. Büyük babam Artin ağa pek ziyade av meraklısı imiş. Bir gün Yalovada avlanıyormuş. Bakmış köylü kadınları, köylüler bir hamama girip çıkıyorlar. Kendisi de tecrübe etmiş, çok faydasını görmüş. Artin ağa sarayla iş yapıyormuş. Sarayda baş kadın efendi romatizmalarından şikâyet eder dururmuş. Artin ağa: “Yalovada böyle bir hamam var. Burası romatizmalar için çok iyidir” diye tavsiyede bulunmuş. Kadın efendi gitmiş, romatizmaları hemen hemen iyi olmuş. Hünkar bundan pek sevinmiş.

Artin ağayı çağırmışlar: 

Benden ne dilersin?, diye sorunca kendisi:

 Ne dileyeceğim.. O hamamları bana veriniz!.. demiş, Hünkâr da bütün Yalova hamamlarını Artin ağaya bağışlamış. Artin ağa o civarda  çiftlikler almış, hamamları tamir ettirmiş. Bir gün hamamda yıkanıyormuş, başını sabunlamış, bir gürültü işitmiş. Gözleri sabunlu. Hizmetkârları çağırmış ise de cevap alamamış. Gözlerini şöyle bir silmiş. Hamamın avlusunda baştan aşağı silâhlı 20-30 kişi… O sıralarda oralarda Ligor isminde müthiş bir eşkıya varmış. Meğer işte bu silâhlılar Ligor eşkiyası imiş… Ligor büyük babama:

— Paralan çıkar!., demiş..

Büyükbabam hamamda eşkiyaya 200 altın vermiş. Vermiş amma eşkiyanın bir çok adamlarını tövbekar edip kendi çifliğine almış. Sonra bu hamamlar aileden dayıma intikal etmiş. Dayımdan hazine satın almış. Sonrada bir fransıza kiralanmış…

Bu fransız orada otel tesisatı yapmış… Karısı ile beraber hamamlara gitmişler, yanlarında matmazel Parnakyan isminde güzel bir kızcağız varmış. Eşkiyalar fransızın genç karısile  matmazel Parnakyanı kaçırmışlar. Fransıza bir mektup gelmiş: «Tepedeki ağacın altına 10,000 lira fidyei necat koymadan iki kadını iade etmeyiz.» Ben o zamanda Osmanlı bankasinda idim. Fransızın da Osmanlı bankası ile muamelesi vardı.

Geldi. Müteessir bir halde başından geçenleri bize anlattı. Bankadan 10,000 lira kaldıracaktı. Kendi elim ile  kasayı açtım. 10 tane bin liralık aldım. Bunlar ağacın altına bırakılmış olacak ki bir müddet sonra Fransızın zevcesi ile, matmazel Parnakyan döndüler.

Fakat bu eski hikâye de nereden açıldı bilmem ki… Yani bir zaman eşkiya yatağı olan Yalovanın şimdiki mamur haline ve büyük emniyetine bakın…

İş hayatından bahs açıldı. Bay Keresteciyanın bir sözü pek hoşuma gitti:

-Ben iş hayatımda bir gün hastalanmadım. Bir gün işime gelmediğimi bilmem… Her gün gelir 10 saat çalışırım. Garib bir rekor değil mî?.

Dedi. Garib değil ne büyük bir rekor..

 H.F *

* Berç Keresteciyan 1871 İstanbul doğumludur. Beş yaşındayken İstanbul Gümrüğü Şube Müdürü olan babası öldüğü için Sultan Abdülhamit döneminde otuz yıl süreyle Hariciye Nezareti baş hukuk müşaviri olan amcası Bedros Keresteciyan tarafından yetiştirilmiştir. Poliglot ve amatör dilbilimci olan Bedros Efendi, Türkçenin ilk etimolojik sözlüğünün yazarı olarak hatırlanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 5., 6. ve 7. dönem milletvekili olan Berç Keresteciyan 27 Temmuz 1949’da 78 yaşında İstanbul’da vefat etmiştir.

* H.F = Hikmet Feridun [Es] (1909, İstanbul – 1992, İstanbul), gazeteci ve gezi yazarı. İtalyan Okulu’ndan sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde öğrenim görürken, okulunu yarım bırakıp, 1926 yılında Akşam gazetesinde çalışmaya başladı. Yedi Gün dergisinin ABD muhabirliği görevini üstlenen Es, Hürriyet gazetesinde de çalışarak gezi röportajları yaptı. 1950 yılında Kore’de görevli Türk tugayında savaş muhabirliği yaptı. İlk kadın savaş muhabiri Semiha Es’le evlendi. Az tanınan değişik ülkelere geziler yaparak buralarda çektiği fotoğraflar ve röportajlarıyla ilgi çekti. Vietnam Savaşı ve Kongo iç savaşında foto muhabirliği yaptı. 1983 yılında Burhan Felek Hizmet Ödülü kazandı. Çarşaf ve Akbaba gibi dergilerde gülmece yazıları yazdı. 1992’de ölen Es Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Metin aslına uygun olarak derleme edilmiş, gazeteci yazar  Feridun Es ve vekil Berç Keresteciyan hakkında bilgi eklenmiştir

Derleme İra Tzourou 25 Şubat 2020 

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın