İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Büyük devrim

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

SATILMIŞ ŞAHİN

Bu sene Temmuz ayında bir kaç günlük bir İtalya gezisine katıldım. Roma meydanlarını, kiliselerini gezdim. Hepsinden daha önemlisi Vatikan’ı gezme imkanım oldu. Kısaca Hristiyan medeniyetinin temel unsurlarını görüp değerlendirme Fırsatı buldum

Roma meydanlarını gezerken her biri özenle yapılmış onlarca görkemli “Aziz” heykeli gördüm. Bir kısmı yarı çıplak, bir kısmının da edep yerleri gözüküyor. Bir kısmı ulaşılmaz yükseklere yerleştirilmiştir. Her bir heykelinin ayrı anlamı ve temsili olduğu anlatıldı.

Gezdiğim her kilisede ayrı bir motif göze çarparken, her köşesinde onlarca heykelin varlığına şahit oldum. Bir köşesinde Meryem

Ana heykeli, bir başka köşesinde önem verilen aziz ve onun ayakları dibinde, bacaklarına sarılan bir kadın heykeli, yanı başında kanatlı çocuk figürleri ile temsil edilen melek resimleri… Çarmıha gerilmiş İsa heykelleri Roma’daki her evin kapısına asılmış veya resmedilmiştir. Kilisenin her köşesine haç ve çok sayıda mumlar yerleştirilmiş. Vatikan meydanın etrafını yarım ay şeklinde çevreleyen duvarın üstüne yerleştirilmiş 120’den fazla Aziz heykeli mevcuttur. Vatikan kilisesinin içine girdiğinizde çok sayıda (saymadım ama) on’a yakın ayin mahali gördüm. Keza her bir ayin mahalinin yanında “günah çıkarma kürsüsü” bulunmaktadır. Vatikan kilisesinin süslemesinde azizler, kadınlar, kutsal erkekler, çocuklar, hayvanlar uyumlu şekillerde heykel ya da resim olarak kullanılmıştır. Her türlü görsellik hiç bir emek esirgenmemiştir. Buna bazıları sanat olarak bakabilirler. Gösteriş, görsellik ve şaşanın varabileceği en son noktayı bu medeniyet içinde bulursunuz. Bu şaşa ve görsellik hatta ulaşılmazlık gözlerinizi kamaştıracak boyuttadır. Bugün durum böyle de 2000 yıl öncede farklı mıydı? Tabi ki hayır.

Benim dinim İslam’dır. Roma’daki gözlemlerime dayanan bu gerçeklerden hareketle İslam’ın nasıl bir devrim olduğunu anlatmaya gayret edeceğim.

Hazreti Muhammet (sav) hayatında tüm bu debdebe ve şakayı görmüştür. Yanı başında hatta içinde bulunduğu bu renkli medeniyeti görmüş ve bu müsrif medeniyete baş kaldırmıştır. Peygamberimiz, reddettiği medeniyetin karşısında yeni bir medeniyet inşa etmeye başlamıştır. Mevcut Hristiyan medeniyeti yerine İslam’ın sade, temiz ve nurlu medeniyetini inşa etmiştir.

Öncelikle belirmek isterim ki, Hz. Peygamber Allah ile kul arasına girmiş bulunan tüm “aracıları” ortadan kaldırmıştır. Örneğin, Hristiyanlık’ta papazın günah çıkarması, mum yakılması, elde haç bulundurulması, önünden geçtiği heykellere ihtiramla bulunulması gibi hiç bir şeyi İslam dininde bulamazsınız. İslam dini heykelin fırçayla zemine dökülmüş hali olun resmi de kaldırmıştır. Çünkü bunların hepsi kul ile Allah arasında aracılık eden kurtarıcılardır. Heykelin diğer adı puttur. Hristiyan bir insan Allah’a ulaşmak için bazen papazı, bazen Hz. İsa heykelini, bazen Meryem ana heykelini kullanırken, azizlerden bir veya birkaçının önünde mum yakarak eline aldığı haç ile ihtiramda bulunuyor. Vücudunda yaptığı haç işaretleri ile tanrıya ulaştığına inanıyor. Kısaca Hristiyan bir kişi ibadet yapmak isterse çok sayıda “aracıya” en önemlisi bir kiliseye ihtiyacı vardır. Kilise yoksa ibadette yoktur.

İşte benim peygamberim bu müsrif ve müşrik medeniyeti elin tersiyle itmiş, yerine bembeyaz bir sayfa açarak, Allah ile kul arasındaki tüm aracıları kaldırmış; heykeli, resmi ve yasaklamıştır. O dönemde yaygın olan tüm putları yok etmiştir. Hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan, ibadet yapmak; hatta camiye bile mecbur olmadan namaz kılmak mümkün olmuştur. Şöyle ki; namaz kılmak için ne camiye ne imama ne de seccadeye gerek vardır. Allah yer yüzünü Müslüman’a mescit kılmış, temiz bir toprak parçası Müslüman’ın mescidi olmuştur. Hiçbir aracı olmadan Müslüman’ın rükûa, secdeye varıp, ellerini göğe açarak doğrudan Allah’a yönelmesi en büyük devrim olmuştur. Bin yıllara sari koca bir medeniyete kafa tutup, 23 yıl gibi kısa bir zamanda kocaman ve yeni medeniyet inşa etmek büyük devrimcilerin işidir. Allah’a inanmak çok zor değildir. Aklı olan insan evrene bir göz ucuyla bakıp bunları yaratan birinin olduğuna inanır.  Bu büyük bir mesele değildir. Mesele şu ki, Allah’a şirk koşmak en tehlikeli olanıdır. Mesela peygamberimize karşı çıkan Mekkelilere “kafir” yerine “müşrik” denmesinin nedeni bulur. Şerik; ortak, Allah’ın işine karışan, ona vekalet eden, talepleri Allah ulaştıran aracı demektir. Bir kısmı da şeytanın işi olan bu gibi davranışların İslam’da yeri yoktur.

İslam kendi ahlak kurallarını inşa etmiştir. Taharet, namaz, gusül ve teyemmüm gibi abdest türleri insanı temiz ve zinde kılmaktadır. Sağ ayakla çıkmak, besmele ile işe başlamak insandaki dikkati artırmaktadır. Bu minvalde İslam, toplumdaki yoksulların korunması kollanması konusuna çok büyük değer vermiştir. Bunun İslam, zekat ve infak unsurlarını devreye sokmuştur.

Ayrıca peygamberimiz tevazua önem vermiş, “beni Hristiyanlar’ın İsa’yı övdüğü gibi övmeyin” buyurarak, kibri yermek suretiyle tevazuu ahlakımıza yerleştirmiştir.

“Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik” ayetine baktığımızda peygamberin bizim için bir şerik ve aracı değil, bir rahmet örneği ve tebliğci olduğu anlaşılır. Müslüman bir kimse Asla “ya Resulallah elimizden tut bizi cennete götür” demez. Peygamber de Allah’ın kulu ve Resulüdür. Bir rahmet peygamberidir.

İslam aileye, komşuya ve sılaya çok büyük değerler affetmiş ve bunları teşvik etmiştir.

İslam dini depdebe ve şaşaadan uzak, içkisiz, kumarsız, sade ve temiz bir yaşam sunmuştur. İnsan melekelerini nisyana uğratan her türlü yiyecek ve içecekleri yasaklamış, insanı helalinden kazanmaya sevk ederek, kendi emeği ile kazanmanın değerini vurgulamıştır

Müslüman için hayat çok kolay ve sade olarak dizayn edilmiştir. İslam, İçine kirli kimyasallar katılmamış organik bir din olarak hayatın tam işçine yerleştirilmiş, hatta yetinmemiş öteki dünyasının şifrelerini de vermiştir. İslam insanı öncelemiştir. Güne başlayan bir Müslüman vakit namazlarını kılıp, nafakası için çalışır, biraz da başını kaldırıp etrafındaki insanlara  bakarsa; onlara Güler yüzle muamele eder ve  iyilik yaparsa Allah’ın en sevdiği kullarından olmaya adaydır. Senede bir ay oruç zor bir ibadet değildir. Varlıklı isen zekatını verir, yine varlıklı isen haccını yaparsan kulluk görevini yerine getirmiş olursun. Bundan fazlası sade bir Müslüman’ı yorar.

Şimdi gelelim birada öz eleştiri yapmaya.  İslam, bu denli aracısız bir din ve şerikleri topyekûn ortadan kaldırmış iken, biz ne yapıyoruz?. Müslüman bir ülke olan Türkiye’de bu kadar heykel merakı nereden geliyor? Bu heykeller dinde yasak olmasına rağmen meşruiyetini nereden alıyor? Peygamber efendimiz kendi resmini ve heykelini yasaklamıştır. Dört Halife ve diğer sahabelerin hiç birinin heykeli veya resmi bulunmamaktadır. Kısaca İslam medeniyetinde heykel ve insan resminin yeri yoktur.

Biraz netameli olmasına rağmen temas etmeden geçmeyeceğim bir konu da tarikat ve cemaatler. İslam Allah ile kul arasındaki tüm şerikleri kaldırırken , “Namaz kılarken şeyhini karşında görür gibi namaz kılacaksın” diyen, sözde tarikat ehli kendini bilmezlere ne demeli? Hür düşünce Sahibi olması gereken Müslüman’ın aklını şeyhine kiraya vermesinin İslam’da yeri olamaz. Kendisi hiçbir şey yapmadan şeyhinin kendisini cennete götüreceğine İnan insanın aklına turp sıkmak gerekir. İslam’ın yüce peygamberi tüm aracı, ve şerikleri yok ederken bunlar kime ve neye hizmet etmiş oluyorlar? Allah ile aramıza bu zalimleri sokmamak gerektiğine yürekten inanıyorum.

Tüm bunlardan sonra diyorum ki, benim dinin en son ve en mükemmel dindir. Benim peygamberim hatemen nebi ve en büyük İslam medeniyetinin inşacısıdır. Selam ve dua ile 

http://www.yozgatcamlik.com/buyuk-devrim-makale,2263.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın