İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BU İNSANLARA NE OLDU?

Yervant Özuzun

Ne oldu bu toprakların Ermenilerine, Rumlarına, Süryanilerine?…
Bir zamanlar milyonlarla ifade edilen sayıdaydılar. Şimdi sayıları binde bir.
Neden, nasıl yok oldular, nereye gittiler?
Öncesi ve sonrasıyla 1915’le simgelenen süreç, bu topraklarda büyük acıların yaşandığı tarihtir. Osmanlının gayrimüslim yerli halklarının katledilerek, sürerek, din değiştirtip, asimile edilerek yok oluş tarihidir.
Ermenilerin bu topraklardaki varlığı beş bin yıldır biliniyor. Dağına, taşına, ovasına, deresine isimler vermişlerdi ama onlar artık yok.
Onlardan kalan, binlerce kültür varlığı, okul, kilise, milyonlarca taşınır, taşınmaz mal varlığı, kimi yurdum insanına ganimet oldu, kimleri gasp etti? 
Kiliseleri cami oldu, işyeri, mühimmat deposu kültür merkezi oldu, taşları yeni yapılara malzeme, definecilere kazı alanları oldu. 
Onlardan kalan, Osmanlı’nın öncü sanayi kuruluşlarının isimlerine ‘milli’ sözcüğü eklenerek, Cumhuriyetin öncü! sanayi kuruluşları oldu…
Ermeniler düşmanla iş birliği yapmışlar, “mezalim”, katliam yapmışlar…
Çoluk, çocuk, hasta, yaşlı tüm halkı ölüm yollarına sürmenin yanıtı bu mudur?
***
Ben Amasyalıyım. Orada hangi düşman vardı? Ermeniler kime “mezalim” uygulamış, hangi düşmanla iş birliği yapmışlar? Bilen var mı? Yok öyle bir şey… 
Ama ben baba tarafından da ana tarafından da büyüklerimi hiç tanımam. İsmini taşıdığım dedem Sarıkamış dramında askerdir. Ama ailemin o kuşaktakilerinin ölüm tarihleri de 1915’dir. 
Önce 15 yaş üstü erkekleri kafileler halinde yollara dökerler. Bir kısmı Sivas yoluna, toplama merkezine sürülür. Bir kısmının yolu, Merzifon Tavşan Dağı’nın ardında, bir kısmının da Çorum yolunda Kelek deresinde sonlanır. Kaçabilen kaçar, kaçamayan mezarsızların yaz sıcağında kokuları çevreye yayılır.
Yaşlı ve hastaları taşıyan, kağnıların gariben sahipleri bile vahşete tanık oldukları için geri dönemezler. Sonları Ermenilerinkiyle aynı olur.
Sıra kadınlara ve erkek çocuklara geldiğinde, Müslüman olmaları fısıldanır. Bir kısmı “İsmimizi değiştirelim Ermeni olarak yaşayalım.” der.
Babam birkaç aylıktır, babaannemle, büyük ninem Müftülüğün yolunu tutarlar. ‘Kelime-i şehadet’ getirip Müslüman olurlar. İsimlerini değiştirirler. Kundaktaki bebek babamın ismini de ‘Zühtü’ yaparlar. ‘Zühtü’ yani dindar, din tutkunu.
Annemin nüfus kağıdında adı Zekiye, baba adı ‘Mühtedi Adil’ diye yazılıydı. Yani ‘Müslümanlığa dönen Adil’. Sonraki kimliklerde ise “Mahkeme kararıyla adı Bercuhi olarak tashih edildiği meşruhtur” (onaylanır) yazıyordu. 
***
Ankara ve Kayseri’de resmi söylemin iddialarının hiçbiri yaşanmamıştı.
Ermenilere ne mi oldu. Osmanlı Arşiv Belgelerinden okuyalım. 

“ANKARA, KALECİK VE KESKİN’DEKİ ERMENİLERİN SEVKİ
Ankara’daki Ermenilerin Eskişehir yoluyla sevk edilmekte olduğuna, Kalecik ve Keskin’deki Ermenilerin çoğunun Müslüman köylere dağıtılması icap eden kadın ve çocuklar türünden olduğuna dair. 
Ankara Valililği’nden Dahiliye Nezâreti’ne şifreli telgraf.  
22 EYLÜL 1915 ŞİFRE NR. 2.ŞB. 68/79 ANKARA VALİ VEKİLİ AKİF”

“ KAYSERİ’DEKİ ERMENİLERLERİN SEVKİ
BAB-I ALÎ DÂHİLİYE NEZÂRETİ ŞİFRE KALEMİ  
MAHRECİ KAYSERİ
Merkez ve merkeze bağlı yerlerde erkek ve kadın, kız toplam kırk dokuz bin dokuz yüz kırk yedi (49947) kayıtlı Ermeni nüfus tespit edilmiş olup bunlardan kırk dört bin iki yüz yetmiş biri (44271) Halep ve Suriye ve Musul vilayetlerine sevk edilmiş ve Kayseri dahilinde kalan dört bin dokuz yüz on bir (4911) bakayasının yüzde beş nispetinde köylere dağıtılmakta olduğunu arz ederim. 
BOA.DH.EUM.2.ŞB.68/ 75 C.3 EYLÜL SENE (1)331.(16 EYLÜL 1915) 
KAYSERİ MUTASARRIFI ZEKÂÎ “  
Yani yetişkinlerin gereği yapılmış. Ankara ve Kayseri’de Müslüman köylere dağıtılması icap eden ve dağıtımı devam eden kadın ve kızlar kalmış. 
Osmanlı geleneğinde kumalık, odalık, evin kadını, oğlanın kızı, kölesi, ırgatı yok mu? devşirmelik yok mu? Tabii onun için.
Belgelerden söz edenler bunları bilmez mi? Bilir ama resmi öğreti söyletmez.
Osmanlı sosyolojik ömrünü tamamlamış, Kuzey Afrika’dan, Mora’dan, Balkanlar’dan, Kırım’dan, Arap Yarımadası’ndan geri çekiliyordu. 
İttihatçıların amacı çok uluslu çok kültürlü bir devlet yerine tekli bir ulus devlet kurmaktı. Bu modele uymayan unsurların yok edilmesi gerekliydi. Öncelik Müslüman olmayan unsurlardı… 
Öyle de oldu, altlarında ‘Nazır Tal’at’ imzalı şifreli telgraflarla ülkenin etnik ve dinsel haritası değiştirildi. Bunun adı “sözde soykırım”mış…
***
MAHMUT UZUN’dan okuyalım.
“Bu coğrafyada; 
Kaç tane Türküm diyen Ermeni, 
Kaç tane Kürdüm diyen Ermeni,
Kaç tane Aleviyim diyen Ermeni 
Olduğunu bilen var mı?
Kaç kişi kaldılar, Nasıl kaldılar, 
Nicedir halleri bileniniz var mı?
Kısaca ne olmuştu yeniden bir hatırlayalım.
Hadi soykırım yapılmadı, planlanmadı diyelim.
Ermeniler düşmanla iş birliği yaptı diyelim…!
Bir halk top yekûn yerinden yurdundan sürülür mü?
Gerekçe bu mu sadece…?
Tüm Ermenileri Anadolu’dan sürmek?
Bu nasıl bir öç alma tedbiri …
Sadece tehcir bile tek başına korkunç gelmiyor mu?
Çöl yollarına sürgün edilenlerin taşınmaz mallarına ne oldu?
Kimler üzerinde yaşıyor şimdi?
Bırakın başkalarını tüm bu kanlı tarih sizleri hiç rahatsız etmiyor mu?”
***
1915’te sağ kalanlara “kılıç artığı” denir. 
Onlar, ‘tarihin tanıklarıydı’, ‘yaşayan tarihlerdi’. 
Onlar, hep siyahlar içerisinde hatırladığımız ninelerimizdi. 
Ama onlar bize kin ve nefreti hiç öğretmediler. 
Aklım erip de büyük anneme sorduğumda: Bir süre yanıt vermedi. Sonra, “Allah o günleri düşmanıma bile göstermesin yavrum” diyerek, kısaca yanıtlamış, başını çevirmişti. Gözlerinin dolduğunu, görmeyeyim diye başını çevirdiğini anlamıştım. Bir daha da sormadım. 
Tüm soykırım mağdurlarını saygıyla anıyorum.

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın