İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Batıdan doğunun en batılısına (4)

Gönül UYANIKTIR / GünceYorgan üstüne bir de battaniye atarak aralıksız 11 saat uyuduktan sonra sabah hem dinlenmiş hem de iyileşmiş olarak uyandık.
Kahvaltı salonuna indiğimizde ekip yeni güne hazırdı. Yol uzak, iyi bir kahvaltı gerekiyordu. Kars kaşarı, çeçil yemedim, beyaz peynir lastik gibi, zeytin çok tuzluydu. Kars’ta en çok Edirne’nin beyaz peynirini özledim. Ama bir vejeteryan olarak asla da aç kalmadım. Yoğurt çok güzeldi, hiç bal yemeyen ben, bir kase yoğurdun içine bir kaşık petek balı koyarak harika bir kahvaltı yaptım. Otelde yediğim balın lezzetini arasam da, alışverişi son güne bırakınca maalesef bulamadım. Sadece ben değil çoğumuz bal alamadık.
Aracımız sabah saat 08.40 civarı küçük bir rötarla otelin önünden hareket etti. Bize gezi boyunca rehberlik edecek olan Ahmet beyle de otobüste tanıştık. Kendisine ilişkin fazla bilgi vermedi ama O’nun Ağrı dağı rehberi olarak başlayıp daha sonra kültür turlarına yöneldiğini öğrendik. Yöreyi çok iyi tanıyan bir rehberdi.
Otobüsümüz karla, hatta buzla kaplı yolda çekincesiz ilerliyordu. İlk zamanlarda tedirgin olsak da, kısa sürede alıştık. Çünkü yol boyunca karda buzda kayan tek bir araca rasladık. Demek ki bu kar-buz bizimkilere benzemiyor. Yol boyu karnını doyurmak için dolaşan tilki ve yaban hayvanlarına rasladık.
Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra Ani Harabeleri yazan tabelayı gördük. Bu mesafeden sıradan bir sur görünümündeydi. Otobüsten inip giriş kapısına yöneldik, biletlerimizi alıp rehberimizle ilerlemeye başladık. Ahmet beyin ilk dikkat çektiği konu, surların güvenlik nedeniyle labirent şeklinde oluşuydu
Surların şehre açılan kapıısına gelince karşımızda geniş bir alana yayılmış tarihi eserlerle dolu “1001 Kilise Şehri” Ani uzandı. Yüzyıllardır birçok uygarlığa dolayısıyla da birçok savaşa tanıklık eden, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki antik kent, Türkiye-Ermenistan sınırında Arpaçay nehri kenarında yer alıyor. Ermeni Bagratuni hanedanlığına ait önemli bir güç ve kültür merkezi olan sayısız deprem ve savaşa tanıklık eden kent, günümüzde kazı ve restorasyon çalışmaları ile ayağa kaldırılmaya çalışılıyor. Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edilmiş.
Kenti çevreleyen surların içinde Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara ait birçok eser var. Bagratuni hanedanlığının savunma amaçlı yaptığı surlar, Ermeni, Bizans ve Selçuklular arasında kanlı çatışmalara tanık olmuş. İpek yolu üzerindeki döneminin zengin kentlerinden olan Ani, Ermeni, Gürcü ve Selçuklu mimarisinin seçkin örneklerini barındırıyor. Kent 1319’daki depremde ağır hasar görmüş, daha sonra Timur tarafından ele geçirilip tahrip edilmiş, 1535 Osmanlı-İran savaşında ise tamamen terk edilmiş.
Bölge 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusların, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar’ın daha sonra da yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin eline geçmiş. Kurtuluş Savaşı sırasında son kez el değiştiren Ani 1920 yılında Türk sınırlarına dahil olmuş.
Toplam 78 hektar alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kentte kırmızı taşlarla yapılmış Ani Katedrali depremlerle yıkılsa da anıtsallığını hala koruyor. 1001 yılında tamamlanan kilisenin Ermeni mimarı Trdat Bizans döneminde Ayasofya’nın kubbesini de tamir eden kişi olarak anılıyor.
Ermeni sanatının göstergesi olarak kabul edilen 19 kemeri ve kubbesi ile bir mimari harikası kızıl kahverengi volkanik bazalt taşından yapılan kilise ise, iskele yardımıyla ayakta duruyor. Bu kilisede İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasının olduğu söyleniyor.
Antik kenin kalıntıları üzerinde bastığımz her taşın tarihsel bir değeri var. Bu binalarda kullanılan taşlar da yakınlardaki taş ocaklarından getirilmiş. Kent karlar altında daha bir gizemli görünüyor.                          (SÜRECEK)

http://www.hudutgazetesi.com/yazar/6354/batdan-dounun-en-batlsna-4.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın