İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Pazar Neşesi

Yusuf Eroğlu / Çanakkale GündemGünler, haftalar, aylar, hatta yıllar ne çabuk geçiyor. Sanki koşturuyor. Genç iken, günler çabuk geçsin diye dua ederdik. Yaşlandıkça, günlerin çabuk geçmesinden şikâyet eder olduk. Geçen pazar günü, sizlere siyasetten uzak, günlük gündemlerden ari bir yazı yazmıştık. Hafta su gibi geçti. Bu pazar da sizlere suya sabuna dokunmadan yazalım istedik. Günlük hayatta çok kullandığımız deyimlerin anlamını ve çıkış sebeplerini anlatalım istedik. Buyurunuz.

İlk deyim, Dingo’nun ahırına çevirmek. İstanbul’daki şehir içi ulaşımının atlı tramvaylarla sağlandığı dönemlere dayanan deyimin hikâyesi de bir hayli ilginç. Şişhane’nin dik yokuşunu çıkmakta zorlanan atlı tramvaylara destek için, ek atlar kullanılırmış. Destek için eklenen atlar ise, Taksim’de bulunan Dingo isimli Ermeni bir vatandaşın ahırında dinlendirilir, oradan yeniden Azap Kapı’ya götürülürmüş. Gün içinde ahıra sık sık girip çıkan atlardan dolayı, bu deyimin doğduğu söylenmektedir ve günümüzde sık sık kullanılmaktadır.

Dolap çevirmek… Haremlik ile selamlık arasındaki iletişimin sağlandığı dolaplar, eski konaklarda bulunurmuş. Söz konusu dolaplar haremlik-selamlık bölmesinin arasında, ağaçtan, silindirik, alt ve üst kısımlarından bir mil ile tutturularak çevrilen dolaplar şeklindeymiş. Birbirine ilgi duyan ev sahiplerinin durumdan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, bu dolay yardımıyla haberleşirlermiş. Yani tamamen gizli yapılan bu iş, aslında ‘dolap çevirmek’ deyimini tam anlamıyla karşılıyor diyebiliriz.

EŞREF SAATİ

Osmanlı döneminde, önemli bir olayın müjdeleneceği zamanların eşref saatlerine, yani uğurlu vakitlere denk getirilmesine özen gösterilirmiş. Saray halkından sokaktaki insanlara kadar herkes buna inanır, özen göstermeye gayret edermiş. Söz konusu olayın ya da işin açıklanacağı zamanlarda müneccime başvurulur, onun yönlendirdiği ya da uygun gördüğü bir vakitte gerekenler yapılırmış. Gözden sürmeyi çekmek. Kasımpaşa’da bulunan Haliç Tersanesi’nde özel bölmelere ‘göz’ adı verilirmiş. Bu bölmelerde saklanan ‘sürme’ adı verilen keresteler, zaman zaman marifetli hırsızlar tarafından çalınırmış. Günümüzde pek çok durum karşısında kullanılmaya devam edilen bu deyimin temeli, hırsız kimselere dayanıyor.

AZICIK KAHKAHA

Sarışına “Afrika nerede?” diye sormuşlar. “Sanırım çok yakında olmalı” diye cevap vermiş sarışın, “Bizim şirkette çalışan bir zenci var, her gün işe bisikleti ile gidip geliyor.”

***

İki sarışın genç kadın hayvanat bahçesinde dolaşırlarken goril kafesinin önüne gelmişler, iri yarı dev gibi göğsünü yumruklayıp duran gorili gösteren kızlardan biri “Böyle bir erkekle evlenir miydin?” diye sormuş, “Saçmalama…” diye cevap vermiş diğeri, “Ayol bunun beş kuruşu yoktur ki..!”

***

Sarışın, evinin tutuştuğunu görünce “Çabuk gelin evim yanıyor” diyerek itfaiyeyi aramış. “Tamam” demiş telefondaki görevli ve adresi öğrenmek için sormuş “Oraya nasıl geleceğiz?” diye. “Kardeşim” demiş sarışın sinirlenerek, “O kırmızı büyük içi su dolu kamyonlarınız var ya… Ona binip gelin işte!”

Sağlıcakla kalınız.

 


https://canakkalegundem.net/2018/12/22/pazar-nesesi-2/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın