İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nesturiler Nereye Gitti?

Bugün biraz siyasetten uzak bir şeyler yazayım diyordum ama ucundan kıyısından yine işin siyasete dayandığını gördüm.Bugün dünyada geçerli olan demokratik sistemler siyaseti hayatımızın her alanına soktular.Yönetimde söz sahibi olmak istiyorsan, eğer ülken için gelecek tasavvurların varsa, dini veya başka alanlarda ülke insanına bir şeyler vermeyi amaçlıyorsan, siyasette yer alacak, ülke politikalarına yön vereceksin.

Osmanlı’nın son yüzyılında zaman zaman değindiğim gibi misyonerler en ücra köşelere kadar girip; hem ülkelerinin ürettiği ürünlerin reklamını ve pazarlamasını, hem bu devasa imparatorluk topraklarında yaşayan etnik ve dini toplulukların haritasını, zengin maden yataklarını tespit ederek, ülkelerinin amacına uygun olarak casusluk faaliyetlerinde bulunmak ve bütün bu çalışmalara paravan olarak da dinlerini yaymak gibi bir amaçla cirit attılar.

Osmanlı topraklarında yaşayan her milletin, her inancın içinde faaliyet yürüttüler.

Doktor, din adamı, arkeolog ve öğretmen olarak bu topraklarda yaşayan bütün halkların içine girip yüzyıl içinde, 1000 yıldır beraber yaşadıkları insanlara düşman haline getirmeyi başardılar.

İşte bu halklardan biri de, Hakkari, bugün kü İran Urumiye ve Irak Erbil üçgeni arasında yüksek dağlarda yaşayan “Nesturiler” di.

Nesturiler Ortodoks ve Katoliklerden farklı bazı Hristiyan inanışlarına sahip oldukları için Hatay taraflarında barınamamış ve inançlarını korumak için bu yüksek dağlar arasına sığınmışlardı.

Etraflarında ki Kürt köyleri gibi yaşar, hayvancılıkla geçinirlerdi.

Bu sarp ve çetin coğrafyanın insanları kavgacı, kaba ve cahildiler.

Zaman zaman etraflarında ki Kürt kabileleriyle hayvan hırsızlığı ve mera yüzünden kavgalar çıkara ma araya ileri gelenler girer uzlaştırılırdı.

Osmanlı döneminde kayda girmiş büyük bir hareket hiç olmamıştı.

Ta ki misyonerler bu ıssız bucaksız sarp kayalarla, yarlarla çevrili dağlara çıkıp gelene kadar.

1839 yılında Amerikalı misyoner doktor Asahel Grant, Boston’da o günün şartlarında o dağlarla kıyaslanmayacak lüks hayatı bırakıp ailesiyle beraber 23 yıl boyunca o üçgen içerisinde faaliyette bulunmuş.

Asahel Grant’ın karısının bile bu bölgede konuşulan 4 dili bildiğini düşünürsek, Ameriacan Board misyonerlerinin nasıl donanımlı olarak bu ilkel bölgelere gönderildiklerini ve Osmanlı’yı nasıl parçaladıklarını anlarız.

Osmanlı’nın valisi Kavala’ya Nizip’te yenilmesi Avrupalıları küstahlaştırmış, Osmanlı topraklarında ki çalışmalarını gittikçe daha pervasız yapar hale gelmişlerdir.

Tabi bunun üzerine 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat fermanları da işin tuzu biberi olmuş, Osmanlı millet sisteminin içine etmiş sonucunda dirlik ve düzen kalmamıştır.

İşte bu ahval içinde her tarafta ifsad çalışmaları yapan misyonerler Nesturilerinde kanına girmiş, bağımsızlık rüyası gördürerek anların yerlerinden yurtlarından etmişlerdir.

Dr. Grant’ın kayıp Yahudi milleti arayışı sonucu geldiği bu dağlarda bir millet çıkarma çalışması ne yazık ki meyvelerini vermiş ve 1. Dünya savaşı sırasında Nesturiler önce Ruslarla beraber, onalrın savaştan çekilmesi üzerine İngilizler safında Osmanlı’ya karşı savaşmılardır.

Osmanlı’nın dağılıp yeni Cumhuriyetin kurulma sırasında yine Musul ve Kerkük’te İngilizlerle ihtilaf olmuş, Cevat Çobanlı Paşa Nesturilerin o bölgede ki yaptıkları eylemi bahane ederek hem o sınırdaki Nesturileri uzaklaştırmış, hem de Musul’a kadar gitmiştir.

Lakin Ankara’nın baskısı sonucu ordu tekrar Musul’u terketmek zorunda kalmıştır.

Bu ayrı bahis mevzuudur.

Nesturiler büyük bir yıkım ve sürgün yaşamış, bağımsızlık rüyası görürken yurtsuz kalmışlardır.

Nesturi güçlerine komutanlık yapan birinin şu sözleri çok ilginçtir:

“Biz Amerikalı misyonerler gelmeden önce Kürtlerle mera yüzünden ya da koyunlarımzı çalarlar kavga ederdik.Araya hatırlı kişiler girer aramızı düzeltirler biz de öyle yaşar giderdik.Ama ne zaman bunlar geldi; koyunlarımızı da, yurdumuzu da kaybettik”

Bu olaydan çıkarmamız gereken esas mesaj şu olmalı.

Düşman her halukarda çalışacak, bizi bölmek parçalamak için.

İçimizde ki yaraları kaşıyacak, içimizde ki unsurları çeşitli vaadlerle kandırmaya çalışarak bizi atomlarımıza kadar ayrıştırmaya çalıuşacaktır.

Bunun için 200 yıldır en zor koşullarda en çetin bölgelerde çalışmaktan geri durmamışlar ve bunu da başarmışlardır.

Biz de onlar kadar çalışmaz, onlar kadar donanımlı olarak önce içeride gerekli birliği dirliği ve büyümeyi tesis etmezsek, hep birilerinin paryası olur gideriz.

En az düşmanlarımız kadar başarılı olmak zorundayız…

Tarih, ders alınması gereken hikayeler manzumesidir aslında…

Not:Bugün Dağlıca- Kandil bölgesi eski Nesturi yerleşim alanlarıdır.PKK’nın oralarda hayat bulması tesadüfmüdür?

En çok kayıp verdiğimiz Dağlıca (Oramar) eski bir Nesturi köyüdür.

O Nesturilerin hepsi gitti mi?…

PKK içinde Kürdüm diyen ne kadar Nesturi var acaba!

http://www.medyamit.com/yazarlar/orhan-baylan/nesturiler-nereye-gitti/684

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın