İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sistem değişirken teklifimin arkasındayım: İnanç/Dinler Bakanlığı ya da Başkanlığı

Sinan Eskicioğlu

Sistem değişti, değişiyor.

Bakanlıklar azaltılıyor, birleştiriliyor. Yeni başkanlıklar ve ofisler kuruluyor. Bunlarla ilgili çok yazılacaklar var ama bugün bunlara girmeyeceğim.

Bundan bir buçuk yıl önce sistem değişikliği tartışmaları henüz başlamışken Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili bir teklifim olmuştu. 20 Aralık 2016 tarihli yazımda bulabilirsiniz.

Teklifim neydi kısaca değineyim.

Sistem değişikliği tartışılırken, değerine binaen önem vermemiz gereken Din konusunu ele almıştım.

Diyanet’in yerine ‘İnanç Bakanlığı kurulması daha yerindedir, demiştim. Bugün gelinen noktada bakanlık yerine genişletilmiş başkanlık olmasının daha uygun olacağı kanaatindeyim.

Türkiye’de yaşayan bütün dinlerin temsil edildiği, kendilerine ait dairelerinin olduğu,geniş kapsamlı bir kurum.

Sadece dinlere tabi olanlar için değil, aynı zamanda ‘ateist’ olanların da resmi olarak tanındığı ve onların da kendilerini temsil ettikleri şekilde bir kurum.

Teklifimin bugün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha müşahede ettim.

Nasıl mı? Anlatayım.

Ateist vatandaşlarımız açısından: Kendilerini ateist sayan vatandaşlarımızın yeni sisteme entegre olmaları ve resmi olarak temsil edilmeleri daha da önem kazandı. Açıklanan bakanlar listesinin tek tip düşüncede ve inançta olanlardan oluştuğunu gördük. Peki ya toplumun diğer kesimi? Bu vatandaşlarımız bu ülkede yaşamıyorlar mı? İşte bu yüzden onların temsili çok daha önemli hale gelmiştir.

Hristiyan inancındaki vatandaşlarımız açısından: Hristiyan olan vatandaşlarımızın Türkiye’de güven ve huzur içinde yaşamaları bugün daha da önemlidir. Onların resmi olarak temsil edilmeleri yeni sistemin özgürlükçü duruşunu hem Avrupa’ya hem de dünyaya gösterecektir.

Yahudi inancındaki vatandaşlarımız açısından: Ülkemizde gizli ya da açık çok sayıda Sefarad kökenli vatandaşımız mevcuttur. Kendilerini güven içinde hissetmedikleri için birçoğu çok zorluklar çekmişler ve ülkemizin kültürüne uyum sağlamak zorunda kalmışlardır. Bu vatandaşlarımız Türkiye’nin zenginliğidir. Sefarad ve Aşkenaz kökenli vatandaşlarımız için de resmi olarak temsil edilmek çok önemlidir.

Müslümanlar açısından: Bu yeni başkanlık teklifim, yukarıda ifade ettiğim vatandaşlarımız açısından ne kadar önemli ise, aynı şekilde belki daha da fazla müslümanlar için elzem ve önemlidir.

Peki neden?

Gençlerimiz hatırlamazlar ama birçoğunuz o günleri iyi hatırlarlar, eskiden Türkiye’de yaşayan müslümanlar için yanlış/mekruh ve hatta haram olan şeyler vardı.

Neydi bunlar:

Kolonya kullanmak, resim yaptırıp/fotoğraf çektirmek, kadınlarla tokalaşmak, israf yapmak, şımarık ve kaba davranışlarda bulunmak, inançsız olan insanları dışlamak vb.

Bir de çok önem verilen konular vardı:

Hal ile tebliğ etmek, tevazu ve hoşgörülü olmak, haram yememek, faizli işlere bulaşmamak, kesinlikle şiddete bulaşmamak, aç gözlü olmamak, dünya malına tamah etmemek ve en önemlisi de günün birinde müslümanlar yönetime gelirlerse; özgürlükten yana olmak, %1’in bile hakkını gözetmek, İslam’ı güzellikleri ile sevdirmek ve ‘çok hukuklu sistemi’ kurmak…

Türkiye’deki müslümanların yanlış ve kerih gördükleri şeyleri zihninizde bir değerlendirin.

Acaba bugün Türkiye müslümanları ne durumda?

Kerih ve yanlış görülen bütün davranışlar artık normal, acı ama gerçek olan bu.

Bir de önem verilen konulara bakın.

Tek tek ele alalım:

Hal ile tebliğ yerine bağırarak, inatlaşarak ve hatta şiddete baş vurarak DİN anlatmak ve dayatmak.

Tevazu yerine kibir ve enaniyet. O kadar artmış ki, Tayyip Bey bile ‘tevazu’ vurgusu yapmakta.

Hoşgörülü olmak yerine ülkenin diğer yarısını tanımamak ve yok saymak.

Haram yememek, bugün gemisini götüren kaptan mantığına gelmiş durumda.

Faizli işlere bulaşmamak zaten söz konusu değil. Her evde bir kredi kartı ve faizli krediler. Ve hatta Türkiye hükümeti faiz noktasında %20’lere gelmiş durumda.

Şiddete bulaşmamak diye yazarken bile imtina ediyorum. Çünkü şiddet artık normal bir davranış şekline gelmiş.

‘Aç gözlü olmamak, tok gibi davranmak’ o zaman normale yakın bir davranıştı, ama bugün gerçekleşmeyen bir ideal durumuna gelmiş.

Dünya malına tamah etmemek yerine dünyaya çivi çakmaya çalışan müslüman güruhuoluşmuş.

En önemlisi dediğim de, günün birinde müslümanlar yönetimde olurlarsa, İslam’ın hukuk anlayışını tesis etmek, eskiden çok önemliydi.

Ne kadar acıdır ki, Türkiye müslümanları nereden nereye geldi.

Bütün bunlar nasıl değiştiyse, gelecekte de birçok şey değişecek.

İslam’ı doğru anlama noktasında çalışmalar yapılmazsa, İslam ve müslümanlar birbirlerinden çok uzakta duran iki mefhum olacaklar.

İşte tam da bu yüzden, İnanç/Dinler Başkanlığının kurulması çok önemli.

Dünya müslümanları açısından da böyle bir kurumun önemi çok fazla.

İster kabul edin ister kabul etmeyin, müslümanların anladığı ve yaşadığı İslam eskimiştir.

İslam, sadece ibadetlere indirgenmiş ve kişisel tatmini sağlayan bir dincik halini almıştır.

Kimileri şimdi çıkar şunu da der: ‘İslam değişmez, sen ne diyorsun. İslam evrenseldir. İslam’ı sizin gibilerden koruyacağız’.

İslam’ın, kimsenin korumasına ihtiyacı yoktur. İslam’ı gönderen Mutlak Varlık onu nasıl koruyacağını bilir ve korur.

Ha unutmadan şunu da söyleyeyim:

Mutlak Varlık olan Allah, İslam’ı siz müslümanlar korusun diye göndermedi, insanlar İslam’ı tanısın-öğrensin-anlasın ve İslam’dan kendileri için prensipler çıkarsın diye gönderdi.

Müslümanlar İslam’ı korumaya çalışacaklarına, İslam’ı anlamaya-hayatlarında uygulamaya çalışsalardı, ben hiç bu yazıyı kaleme almak zorunda kalmazdım.


http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/07/11/sistem-degisirken-teklifimin-arkasindayim-inanc-dinler-bakanligi-ya-da-baskanligi/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın