İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

TEHCİR VE ERMENİ İDDİALARI-I

2015 yılında yapılan anayasa referandumuyla Ermenistan parlamenter sisteme geçmişti. 2 Nisan 2017’de yapılan parlamento seçimlerini oyların yüzde 49,21’ini alan Ermenistan Cumhuriyet Partisi kazanmıştı.

Partinin lideri Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın görev süresi 9 Nisan’da dolmuştu. Yeni Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, 9 Nisan’da yemin ederek görevine başlamış ve ülkede parlamenter sistem yürürlüğe gire. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Ermenistan Cumhurbaşkanlığında düzenlenen Milli Güvenlik toplantısında Ermeni-Türk Protokollerin iptal edildiğini açıklamıştı.
Bu yazımda 1915 yılında yaşanan Tehcir’in sebep ve sonuçlarından ziyade bazı konular üzerinde düşünmenin daha yararlı olacağını dile getirmek istedim. Umarım yeni yönetim daha esnek davranır ve tırmalayıcı sözler yerini bahar havasına terk eder.
Düşünceler:
1. O günün Ermeni toplumuna Hazar Denizi’nden Karadeniz ve Akdeniz’e kadar olan bir alanı yani Büyük Ermenistan hayalini vaat eden İngiltere, Fransa, Çarlık Rusya ve sonrasıyla Bolşevik Rusya yöneticileri neden kendi dönemlerinde Ermenistan’ın Karadeniz’e açılması için bir arazi kesimi vermediler? Türkiye, Kurtuluş Savaşı’na başladığında Bolşevik Rusya’yla iyi ilişkiler içine girmiş, hatta yardım görmüştür. Türkiye ve Ermenistan, Gümrü ve Kars Antlaşmaları ile bölgedeki huzursuzluklara son vermişlerdir.
2. Katolikliğe çekilen ve daha iyi ekonomik ve öğrenim olanakları vaat edilerek Fransa’ya götürülen Ermeni çocukları, daha sonra savaşmak üzere tekrar Kilikya’ya getirilmişlerdir. Kurtuluş Savaşı’mızda en erken çekilen Fransız işgal kuvvetleri olmuştur. Peki, neden kıydınız okumak ve meslek sahibi olmak için umut besleyen bu ülkenin gencecik Ermeni çocuklarına?
Neden getirdiniz Kilikya’ya (Adana, Tarsus ve Pozantı)? Fransız Sosyalist Partisi, Fransa’daki Ermenileri neden kendi siyasi emelleri uğruna seçim malzemesi olarak ve parlamentoda yararlanmak düşüncesiyle kullandı?
3. “Tehcir”in uygulandığı yıllarda İstanbul’dan Balkanlar’a, Adalar’a ve Yunanistan’a göçen Ermenilerin, Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunanistan tarafından askere alınarak İzmir’in işgalinde karşımıza çıkarılmaları insanlık adına utanç verici değil midir?
4. Hamidiye Alaylarının kuruluş felsefesinde; bölgede bozulan asayişin kontrol altına alınması, olası bir Rus-Osmanlı savaşına karşı eğitimli aşiretlerin hazır kuvvet olarak kullanılması, yabancı misyonerlerin kışkırtmalarının engellenmesi ve Ermenilerin silahlı saldırı hareketlerinin önüne geçilmesi gibi gerekçeler vardır.
Aşiretlerin Ermenilere karşı giriştikleri eylemler doğrudur; ama bunlara göz yumulduğu şeklindeki açıklamalara onay vermek doğru değildir. Kaldı ki, bu alayların personelinden suç işleyenler ağır şekilde cezalandırılmışlardır. Adilcevaz ve çevresindeki köylerde meydana gelen yağmada suçu olduğu kanıtlanan Hamidiye Alay Komutanı Hüseyin Paşa dahi 28 Şubat 1909 günü tutuklanmıştır.
5. Misyonerlerin verdiği eğitim genellikle din ağırlıklıdır. Fransa’dan gelen direktör ve papazlar dersleri Ermenice’den ziyade Fransızca ağırlıklı olarak vermişlerdir. Mimaride ve müteahhitlikte büyük isim yapan Balyanlar, 1900’lü yıllardan itibaren silinmeye başlamışlardır. Ermeni toplumu diğer birçok alanda da kendi kültür, sanat, gelenek ve göreneklerini geliştirememişlerdir. Emperyalist güçlerin Ermeni toplumunun bu yöndeki gelişmelerine katkıları olmadığı gibi nakdi yardımda da bulunmamışlar ve sadece silahlandırmışlardır.
6. II. Abdülhamid, Avrupa gazetelerinden bazılarının muharrir ve muhabirlerini saraya davet ettirerek çeşitli şekillerde taltif etmiş, böylece birçok haber ve makale uygun şekilde yazdırılmıştır. Bu şekilde maddi çıkar peşinde koşan misyonerlerin Ermeni komitacılardan da aynı çıkarları elde ettikleri düşünülemez mi?
7. Özellikle II. Abdülhamid’in padişahlığı süresince suç işleyip yakalanan faillerin çoğu affedilmiştir. Kendisine suikast düzenleyip yakalananlar dahi diplomatik misyonun devreye girmesiyle af görmüşlerdir.
Hatta II. Abdülhamid, Yıldız’da kendisine suikast düzenleyen ve yakalanan failleri dahi affetmiş ve kendilerine özel görev vermiştir. Bu yaklaşımı, II. Abdülhamid’in hem Batı’nın baskılarını hafifletmek hem de tebasına şefkatli davranmak şeklinde yorumlayanlar vardır. Ancak bu baskı veya şefkat hissi, olayları önleyemediği gibi olay ve fail sayısında artışlara da neden olmuştur.
8. Komitacı Ermenilerin, daha ziyade Ermeni din adamlarını ve devlete bağlı masum Ermenileri öldürdükleri arşiv kayıtlarında mevcuttur. Böylelikle Batı’nın dikkatini çekmeye ve infial uyandırmaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.
9. Osmanlı Devleti’nin tehcirde suçluları meydana çıkarmak üzere kurulacak komisyonlara ikişer hukukçu göndermeleri konusunda yaptığı müracaatlara İngiltere’nin karşı koymasıyla Hollanda, Danimarka, İspanya ve İsveç elçiliklerinden red notaları almıştır. (Devam Edecek)

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın