İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Derin Devlet’ Patrikhane’de ne arıyordu?

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, iзeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Adem Yavuz Arslan

Haberi okurken gayri ihtiyari, “Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır!” dedim. Türkiye’de ‘derin devlet, JİTEM ve faili meçhul cinayetler’ denince akla gelen ilk isimlerden emekli Tuğgeneral Veli Küçük, on yıl sonra Karaköy’deki Türk Ortodoks Patrikhanesi’nde ortaya çıkmış.

Yanında ‘fetö metre’ adlı soykırım uygulamasının mimarı ve günün birinde bu yüzden mutlaka yargılanacak olan emekli amiral Cihat Yaycı da var. Maalesef Türk medyası uzun zamandır habercilik yapmadığı için Patrikhane’deki bu toplantıya dair detay yok.

“Veli Küçük kimdir, Türk Ortodoks Patrikhanesi neyin nesidir?” bilmeyenler doğal olarak ‘Derin devleti temsil eden bir generalin Ortodoks ayininde ne işi var?” diye düşünmüştür. Hele bir de Veli Küçük’ün kariyerini, temsil ettiği ‘devleti’ az biraz biliyorsanız bu sorular daha da anlamlı hale gelir.

VELİ KÜÇÜK AMA… 

Bu aşamada hafızaları tazelemek ve Veli Küçük’ün ‘cv’sine bakmakta fayda var. Zira Veli Küçük bir prototip, bir sembol. Veli Küçük adı faili meçhul cinayetlerle anılan JİTEM’in kurucularından.

Veli Küçük 57 kişinin hayatını kaybettiği 1992 Cizre Newroz’unda da albay rütbesi ile sahadaydı. 1995’te ki Gazi Katliamında da karşımıza çıkan Veli Küçük, Cem Ersever cinayetinde de iz bıraktı.

Hrant Dink
Ergenekon terör örgütünün hedefinde olan Hrant Dink, 2007 yılının Ocak ayında cadde ortasında ensesinden vurularak katledilmişti…

Türkiye’de ‘derin devlet’ deyince akla gelen isimlerden Fahri Kasırga’nın Ergenekon belgelerine yansıyan telefon trafiklerine göre, ‘Paşaların en yakışıklısı’ diye hitap ettiği Veli Küçük, 3 Kasım 1996 tarihli Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile son telefon görüşmesini yapan kişiydi.

Faili meçhuller ve infazlar bahsinde kritik isimlerden olan ‘Yeşil’in telefonu da Veli Küçük adına kayıtlıydı. Veli Küçük’ün Kocaeli Jandarma Alay Komutanı olduğu dönem Adapazarı-İzmit-Sapanca üçgeninde çok sayıda Kürt işadamı infaz edilmişti. Veli Küçük Hrant Dink’in öldürülme sürecinin aktörlerindendi.

Kısacası Veli Küçük ama suç kaydı hayli büyük…

17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Ergenekon ile anlaşan Erdoğan sayesinde hapisten çıkan Veli Küçük, uzun yıllardır ortalarda gözükmüyordu. Açıkçası yaşadığından bile haberimiz yoktu.

Zira Ergenekon operasyonu sırasında tutuklandığında sık sık hastalanmış, hatta banyoda düşüp kendini sakatladığı da söylenmişti. Tekerlekli sandalyeli fotoğrafları manşetlere çıkmıştı.

On yıl sonra Paskalya ayininde ortaya çıkması sürpriz oldu. Çünkü Veli Küçük sıradan biri değil, ayine katıldığı yer de herhangi bir dini mekan sayılmaz.

YERLİ VE MİLLİ PATRİKHANE 

Türk Ortodoks Patrikhanesi gündemimize Ergenekon operasyonları sırasında girmişti. O tarihe kadar hakkında detaylı bilgim yoktu. Araştırınca gördüm ki mesele hayli ‘derin’.

Hikaye özetle şöyle; Patrikhane’nin kuruluşu 1921’e kadar gidiyor ve dönemin Ankara hükümeti, Anadolu Hıristiyanları için bir kilise kurmaya karar veriyor. Bir nevi ‘yerli ve milli patrikhane’ denebilir. Kuruluş amacı Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı denge sağlamak. Normalde Kayseri’de kurulmuş fakat Kapadokya Ortodoksları nüfus mübadelesi ile gönderilince patrikhane projesi boşa düşmüş.

İstanbul’a taşınan kilisenin cemaati olmadı, hiçbir kilise tarafından tanınmadı fakat Türkiye’nin Fener Rum Patrikhanesi’ne karşı elinde tuttuğu bir denge aracı işlevi gördü.

Peki bu patrikhanenin ‘derin devlet’ için anlamı neydi? Sürekli olarak ‘vatan millet,  din iman İslam’ diyen askerlerin, siyasetçilerin Ortodoks Patrikhanesi’nde ne işi vardı?

Bu sorunun kısmi cevabını Ergenekon operasyonları sırasında gördük. Zira başta Veli Küçük olmak üzere derin devletin kritik isimleri sürekli olarak bu Patrikhane’de buluşuyorlardı.

2011 yılında yayınlanan ‘Bi Ermeni Var; Hrant Dink Operasyonunun Şifreleri’ kitabımda ayrıntılarıyla anlattım. Burası yani Ortodoks Patrikhanesi bir nevi karargah olarak kullanılmış.

Veli Küçük

Derin devletle özdeşleşen isimler düzenli olarak burada toplanmış.  Müdavimleri arasında TSK’nın komuta kademesinden orgeneral rütbesinde isimler, siyasi parti liderleri, emekli askerler, popüler gazeteciler ve mafya liderleri göze çarpıyor. Bütün bu ‘önemli simalara’ ev sahipliği yapan Sevgi Erenerol ise ilginç bir şekilde TSK’nın komuta kademesi ile çok ‘yakın’ ilişki içindeydi.

Hatta Genelkurmay Başkanlığı’nda misyonerlik karşıtı seminer bile verdi. Bi Ermeni Var’da belgeleriyle anlattığım gibi o dönemin operasyonu ‘misyonerlik ve vatan topraklarının elden gittiği’ söylemi üzerine bina edilmişti.

KÜÇÜK PAŞAYI BOŞVER, SEVGİ HANIMI BIRAK!

Hatta burada bir parantez açıp Sevgi Erenerol’un ‘devlet’ için ne ifade ettiğine dair bir anektod aktarayım. Bir dönem TBMM komisyonlarına bile davet edilemeyen, savcıların ifadeye dahi çağıramadıkları Veli Küçük göz altındadır. Adliye çevrelerinde anlatılanlara göre Küçük, şok yaşamaktadır. Genelkurmay’dan aranacağını ve hemen serbest kalacağını umar.

Genelkurmay’dan beklenen telefon gelir fakat Veli Küçük için değil Sevgi Erenerol için ricacı olunmuştur. Karargahtan dönemin savcısına Sevgi Erenerol için ‘Tanırız, iyi çocuktur. Serbest bıraksanız memnun oluruz.’ minvalinde ifadeler kullanılır.

PATRİKHANE KARARGAH OLARAK KULLANILIYORDU

Sistem özetle şöyle çalışıyordu; Milli Güvenlik Kurulu birilerini ya da bir konuyu tehdit olarak belirleyip planlamayı yapıyor, devletin istihbarat birimleri gerekli istihbaratı üretiyor. Daha sonra ‘tehdit’ olarak görülen kişi ve grupların karşısına elemanlık ilişkisi olan kişiler çıkarılıyor. Protestolar düzenleniyor, ortam ısıtıldıktan sonra da tetikçiler devreye giriyordu.

Bu işleyişi en belirgin şekilde Hrant Dink cinayetinde görmüştük.

İşte bu plan ve uygulama aşamasında aktif olarak yer alan herkesin yolu ilginç bir şekilde Sevgi Erenerol’un ev sahipliğinde Türk Ortodoks Patrikhanesi’nde kesişiyordu.

Kısacası derin devlet, yerli ve milli kilisede toplanıyordu. İşte geçtiğimiz hafta sonu verilen fotoğraf bu açıdan önemliydi. Unutmamak gerekir ki AKP içindeki gruplar dahil herkes Erdoğan sonrası dönemin hazırlıklarını yapıyor.

Erdoğan medyasının gözde ‘güvenlik uzman’larından Abdullah Ağar, Veli Küçük ile birlikte Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin müdavimlerindendi. O dönem Bağımsız Türkiye Partisi lideri Haydar Baş’ın danışmanıydı. Sanıklardan çıkan notlarda Abdullah Ağar’ın Haydar Baş için görevlendirildiği yazıyordu.

Erdoğan yerini oğluna bırakmayı planlarken Hakan Fidan, Süleyman Soylu ve Numan Kurtulmuş fırsat kolluyor. Erdoğan ile anlaşıp hapisten çıkan Ergenekon’un ‘yeni dönem’ için hazırlık yapmadığını düşünmek, Türkiye realitesine aykırı bir durum.

https://www.tr724.com/derin-devlet-patrikhanede-ne-ariyordu/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın