Üstrahip Hovagim Seropyan
O kendi geçmişini sevdi, tarihini sevdi, toplumunu sevdi, insanı sevdi, kültürü sevdi. Hayatı boyunca bu kutsal değerleri için çalıştı, elinden geleni yaptı. Sağlığında da, hastalığı süresince de, vücudu ne kadar elverdiyse çalıştı. Ve bir gün en önemli eserlerinden birini planladı ve gerçekleştirdi: Yayınevi kurdu.
“Mallarınızı satın, sadaka olarak verin.
Kendinize eskimeyen keseler,
göklerde tükenmeyen bir hazine edinin.
Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer.”
(Luka 12:33)
‘Küçük sürü’ye böyle öğüt verdi İsa.
İnsanoğlunun içinde hep para biriktirme ve zengin olma isteği var. Belki bu biraz da insanın zaafı. Oysa, döneminin dünyasının büyük bölümüne hükmeden Makedonyalı Büyük İskender’in bile öldüğünde naaşının elleri boş olarak son yolculuğuna uğurlandığı anlatılır.
Aslında insanın yapmaya çalıştığı para biriktirmek değil, gelecek kaygısı ve buna paralel olarak geleceğini güvence altına alma çabasıdır.
İnanan insan için bu, gelecek hayata hazırlıktır. İsa Mesih’in de söylediği buydu: Varlığını satmak ve ihtiyacı olanlara vererek, eskimeyen keseler ve göklerde tükenmeyen bir hazine edinmek.
Yetmiş beş yıl önce, Yedikule’de bir çocuk dünyaya geldi. Yetvart adı verilen bu çocuk böyle büyüdü. Önce Samatya’daki Anarad Hığutyun, sonra Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank’ta öğrenim gördü. Yüksek öğrenim aldı.
Öğrencilik yıllarında ‘Tomo’ adıyla çağrılmaya başladı.
Ruhban adayı oldu, Patrikliğin seminerine katıldı ve ‘sargavak’ (diyakos) takdis edildi.
Müteveffa Patrik Şınorhk’un talimatıyla, cemaatin çocuklarına belletmenlik yaptı. Yeni nesle bir şeyler vermek hoşuna gitti ve öğretmen olmak istedi. Olamadı. Önce muhasebecilik yaptı, sonra kendi işini kurdu.
Bunların yanı sıra müziği sevdi, şarkıyı sevdi, dansı sevdi. Bizzat yapmasa da, olayın mutfağında yer aldı.
Büyük âşık Sayat Nova’nın ölümsüz sözlerine daima kulak verdi:
Hayâ sevdi, adap sevdi, ar sevdi, Tanrı sevdi, can sevdi, dost sevdi, yazı sevdi, kalem sevdi, defter sevdi, öğüt sevdi, sabır sevdi, kural sevdi, fakir sevdi, konak sevdi, yabancı sevdi, manastır sevdi, kilise sevdi.
Tek kelimeyle, sevdi.
Şu anda, sevgi dolu Tomo’dan, Tomo Abi’den, Tomo Dayday’dan bahsederken hangimizin gözünün önüne, muzip ve sevecen gülümsemesiyle Tomo gelmiyor ki?
O kendi geçmişini sevdi, tarihini sevdi, toplumunu sevdi, insanı sevdi, kültürü sevdi. Hayatı boyunca bu kutsal değerleri için çalıştı, elinden geleni yaptı. Sağlığında da, hastalığı süresince de, vücudu ne kadar elverdiyse çalıştı.
Ve bir gün en önemli eserlerinden birini planladı ve gerçekleştirdi: Yayınevi kurdu. Çok uzun sayılmayacak bir süre içinde üç yüzü aşkın kitap yayımladı. Hiç kitap yazmadı ama her kitabın yayımlanmasında rol aldı. Kültürünü tanıtmak için çalıştı.
Daha sonra, bir derneğin kurulmasına önayak oldu, kişisel kütüphanesini derneğe bağışladı ve bu dernekte çalışma şansına erişti.
Tüm bunlar, onun kendini hizmete adamışlığının bir sonucudur. O geçmişiyle barışık, tarihine âşık biriydi. Geçmişini daima hatırladı, hatırlattı. O aynı zamanda bugünü yaşayan biriydi ama hayatının bilançosunu hep yaptı. Büyük şair Vahan Tekeyan’la “Hayattan bana ne kaldı?” demeyi bildi. Tüm bunları yaşarken, hasta yatağında bile her zaman gelecek için planları ve projeleri oldu, yeni çalışmalar, yeni eserler düşledi.
Bunları yaparken dua etti. Din adamı olarak takdis edilmesine şahitlik ettiği kişinin önünde, hasta yatağında dua etti.
Tomo Abi varını yoğunu sattı, sadaka olarak verdi. İnsanlığa verdi, fakire verdi, kültüre verdi. Ve eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edindi. Bunun en iyi kanıtı da, şu an bu kiliseyi dolduran bu büyük kalabalıktır.
Bugün, Tomo Abi’nin artık çalışamayacağı, üretemeyeceği, ebedî istirahatine çekildiği bugün bize üç şey yapmak düşüyor:
Kimimizin Tomo’su, kimimizin Tomo Abi’si, kimimizin ise Tomo Dayday’ı gibi birini tanıdığımız, onunla yaşadığımız için mutlu olmak,
Onun gibi birini bize verdiği için Tanrı’ya şükretmek ve yeni Tomo’lar çıkarması için dua etmek,
Hastalık döneminde acı çeken ve bugün ebedî istirahatine kavuşan Yetvart Tomasyan’ın ruhunun esenliği için dua etmek…
Ruhu şad, anısı daim olsun.
Başta ailesi olmak üzere, burada bulunan herkese ve burada bulunamayan tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
(Yetvart Tomasyan’ın Kumkapı Meryem Ana Kilisesi’ndeki cenaze töreninde Üstrahip Hovagim Seropyan tarafından yapılan konuşmanın -‘tampanagan’- metnidir)
Yorumlar kapatıldı.