İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’deki Suriyeliler: Gitmek mi zor, kalmak mı?

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
L. Doğan Tılıç

Suriye şimdi emperyalizmin av sahasında yaralı bir ceylan gibi düşmüş yatıyor. İştahla üzerine çökenler Suriye’den parçalar koparırken, öte yandan da daha büyük pay almak için birbirlerini kolluyorlar. “Muhteşem devrim”in görünen “muzaffer baş aktör”ü HTŞ, siyasal İslam, cihatçılık ya da adına ne derseniz deyin savunduklarını iddia ettikleri değerler adına tam bir sefalet sergiliyorlar. İsrail, kontrolünü ele aldıklarını söyledikleri “vatan”larını lokma lokma yutup, orduları olabilecek ve savunma yapmalarını sağlayacak ne varsa yok ederken ağızlarını açıp Netanyahu’ya tek söz edemiyorlar. Batı’ya yaranmak için kırıtıp duruyorlar.

Olan yine Suriye halklarına oluyor. Acı çeken içerideki ve dışarıdaki Suriyeliler. Bir belirsizlik içinde, yarın ne olacağını kestirmeye çalışarak, kaldıkları ya da gittikleri topraklarda hayata tutunmaya çalışan milyonlar…

“Gitmek mi zor, kalmak mı zor? / O sabahı gel bana sor.”

2011’de Suriye’de isyan, ayaklanma, iç savaş başladığında, evlerini barklarını geride bırakıp kendilerini yurt dışına atan Suriyeliler, Zeki Müren’in şarkısını bilmeseler de kuşkusuz bu nakarattaki gerilimi yaşamışlardı. Aradan geçen 13 yılda, gittikleri yerlerde, kah itilip kakılarak kah biraz ellerinden tutularak kendilerine bir hayat kurdular. Şimdi, “muhteşem devrim” onları evlerine geri çağırırken, 13 yıldır tutunmaya çalıştıkları topraklardaki ev sahipleri de “misafirlik uzadı, artık gidin” diyor.

Peki, gidecekler mi? Türkiye’de iktidarın medyası aracılığıyla pompaladığı sınır kapılarına yığılmış dönüş için kuyruklar oluşturan Suriyeliler ne kadar gerçek? Giderlerse varlıklarından rahatsız olan milliyetçi çevreler huzura erecek mi? Onları ucuz emek olarak çalıştıran ve giderlerse batarız diyenler saç baş yolacak mı?

GİDİŞLER KONTROL İÇİN

Abdo Hatay’da yaşayan Türkiyeli bir Arap Alevi iş insanı. On yıllardır bir ayağı Suriye’de, orada da iş yapıyor. Halep’te, Suriyeli Sünni Arap ortağıyla açtığı mobilya fabrikası 2011’de ayaklanma başladığında yakılıp yıkılmış, yağmalanmıştı. Suriyeli ortağıyla sık sık görüşüyor. Suriyeliler geri dönecekse, her şeyden önce oranın istikrara kavuştuğunu görmeleri lazım.

“Suriyeli ortağım endişe içinde. Esad, tamam diktatördü, ama onun zamanında iş hayatı bir şekilde devam ediyordu. Şimdi, ne olacağı konusunda tam bir belirsizlik var. Ortağıma geleyim diyorum, ‘Sakın gelme, başına ne geleceğini bilemeyiz’ diyor. Ben buradaki Suriyelilerle de yakın ilişki içindeyim. Sınırdaki geri dönüş kuyrukları da gerçek değil. Gidenler bakıp döneyim havasında, kontrol için gidiyorlar.”

Abdo’nun gözlemi de düşüncesi de bu.

Hatay’daki Arap Alevi vatandaşların Suriye’deki akrabalarından duydukları “iyi” haberler de yok değil. Onlardan biri; “Şimdi Lazkiye’den bir akrabam aradı” diyor. “Durumumuz iyi dedi. Yeni idare önde gelen Alevi şıhları ile toplantılar yapmış. Bizden yana olun, rahatınıza bakın demişler. Yine de Hristiyanlar ve Aleviler endişeliler. Geçmişte yaşadıklarını, cihatçılar tarafından yakılıp yıkılan köylerini, katliamları unutmuş değiller. Bekleyip göreceğiz.”

Imad Hac Yusuf, 47 yaşında bir mermer ustası, dört çocuğuyla beraber Hatay’da bir konteynırda yaşıyor. 2012’de gelmiş. Şimdi dönmeyi düşünüyor. Ama önce gidip bakacak. Çocuklarını götürmeyecek. Belki büyüğü götürür. İdlib merkezinde evi, toprağı, malı mülkü varmış. Ne durumda olduklarına bakacak. Kendileri için bir hayat olduğuna ikna olursa, çocuklarını da alıp dönecek. İkna olmazsa, İmad ve çocuklarının geleceği Türkiye’de gibi görünüyor.

Ahmed Rekan, 29 yaşında, fayans ustası, 3 çocuğu var. Hatay’a Halep’ten gelmiş. Dönmeyi istiyor. Ama gidip kalacak mı, tekrar Türkiye’ye gelecek mi, emin değil. “Orada bizi neyin beklediğine bağlı.”

32 yaşındaki Ömer Rahman, Hatay’a İdlib’in küçük kasabası Ariha’dan gelmiş. Burada bir Suriyeli kadınla evlenmiş ve 6 çocuğu var. İnşaatlarda sıva ve alçıpan ustası olarak çalışıyor. Burada kalıcı mı gidici mi, o da gidip bir kontrol ettikten sonra karar verecek.

Ailelerde önce erkekler gidiyor.

YA GİDERLERSE…

Suriyelilerin gidişini dört gözle bekleyen ve isteyenler olduğu gibi, gidişlerinin ekonomi üzerinde olumsuz etkisi olacağını söyleyenler de var.

2011’den bu yana Türkiye’ye gelen, bugün resmi rakama göre sayıları 2.9 milyon olan, ancak 5 milyona kadar çıktığı yıllardan söz ettiğimiz Suriyelilerin; Türkiye’nin ekonomik büyümesine katkıda bulunduğu, gündelik temel ihtiyaçlarının Türkiye ekonomisi içinde karşılandığı, yalnızca ucuz emek olarak değil kurdukları şirketlerle de var oldukları, Türkiye bankalarında milyonlarca dolarları olduğu bir gerçek.

İktisatçı Mahfi Eğilmez’e göre, Suriyelilerden parası serveti olanların ve Türkiye’de konut sahibi olanların dönmesi daha küçük bir ihtimal. Bunların çoğu zaten vatandaşlık almış. Mülksüz ve yoksul olup emeğe dayalı işlerde çalışanlar dönebilir. Bunun sonucu ise, yerli üreticilerin ucuz emek gücünü kaybetmesi, maliyet enflasyonunda artış ama bütçe açığında azalma olabilir.

Suriyelerin Türkiye iş gücü içindeki yerleri konusunda net rakamlar bulmak kolay değil. 2023 yılı itibariyle 108 bin 250 Suriyeli çalışma iznine sahipti. Ancak, kayıtsız çalışanlar düşünüldüğünde, bu sayının 650 ile 900 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

Suriyeliler enformel sektörün hemen her alanında varlar. Tekstilde, inşaatta, oto sanayilerinde, hizmet sektöründe ve tarımda… Tarımda, bir zamanlar Doğu Anadolu’dan gelip memleketin dört bir yanındaki tarlalara dağılan Kürt mevsimlik tarım işçilerinin yerini büyük ölçüde onlar almış durumdalar.

O kadar ki, tıpkı Afgan çobanlar giderse hayvancılık biter diyenler gibi, Suriyeliler giderse tarım çöker diyenler var. Onlardan biri de, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Sektörler Konseyi Üyesi, Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Yılmaz. Geçen günlerde Hürriyet’e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin birçok kentinde kayıtlı ya da kayıtdışı çalışan çok sayıda Suriyeli göçmen olduğuna dikkat çekerek “Sektör panik halinde. Şu şartlarda, ülkesine dönen Suriyeli işçinin yerini dolduramayız” demişti.

CEYLANPINAR’A OTOBÜS…

Ankara’nın tarımdaki önemli ilçelerinden Beypazarı’nın 50 binlik nüfusu içinde 6 bin kadar Suriyeli olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzde 10’un üzerinde bir sayı demek ve çoğu da tarımda tavukçuluk sektöründe çalışıyorlar.

Hafta başında, Beypazarı yerel medyası, “Belediyeden Suriyeli Misafirler İçin Güvenli Dönüş Hizmeti” haberleri yaparak; “Beypazarı Belediyesi, uzun bir süredir şehirde misafir edilen Suriyelilerin memleketlerine dönüşünü sağlamak amacıyla yeni bir transfer hizmeti başlatıyor. Belediye tarafından yapılan açıklamada, dönüş için gerekli başvuruların Belediye Binası’nın giriş katında bulunan Danışma bölümünden form doldurularak yapılabileceği duyuruldu” denilmişti. İki gün sonra, ya pek form doldurup başvuru yapan olmadığından ya da belediyeye “bu sizin işiniz değil” uyarısı yapıldığından, duyuru “ihtiyaç olursa” şeklinde güncellenmiş!

Yine de, bu haber bile Beypazarı’nda Suriyeliler ve onların dönüşünün, şimdi Ankara Pazar tezgahlarında soğandan, ıspanak, roka, marul ve havuca ne varsa büyük çoğunluğunun geldiği Beypazarı tarımına etkisini sorgulamak için yeter.

Hüseyin Saraç, Beypazarı’nda tarımsal üretim yapan ve tarlalarında Suriyeli işçiler çalıştıran bir çiftçi. Suriyeliler gitse de işleri yürütebileceklerini söylüyor. Yani panikte değil. Daha önce çalıştırdıkları Kürt mevsimlik işçilerin yerini almışlar ama onlar giderse yine Doğu ve Güney Doğu’dan gelenler olacak. Üstelik artık makineleşme ve tarım ilaçları yüzünden eskisi kadar insan emeğine ihtiyaçları da yok. Ispanağın altına attıkları bir ilaç, çapa ile hallettikleri zararlı otların çıkmasını engelliyor. Zaten işçi niye lazım ki? Çapa için, hasat için, kasalama için…

“Şimdi bir Suriyeli’ye 800 TL yevmiye veriyorum. Yemeğiyle falan 1500’e yaklaşıyor. Türkiyeli birini çalıştırsam, bunun üstünde bir ücret öderim. Maliyet artar. Zaten zor durumdayız. Maliyet artınca ben tabii onu yansıtırım. Siz de tezgahtan havucu, marulu, soğanı daha pahalı alırsınız.”

Peki, Suriyeliler dönerler mi? Saraç’a göre hepsi dönmez. “Vahhabi” dediği kendisine işçileri getirip işçi başı bir yüzde alan Suriyeli “Çavuş” var. O dönmeyecekmiş. Suriye’de işleri garanti olmadan çoğunun da dönmeyeceğini söylüyormuş.

Osman, 40 yaşında, 2012 yılında Haseke’den kaçıp gelmiş. Önce Kilis’te kalmış, sonra Diyarbakır’a geçmiş. Orada kimlik almış. Daha sonra Ankara’daki akrabalarının yanına gelip Beypazarı’na yerleşmiş.

“Suriye’de öğretmendim” diyor. “Burada tavukçulukta, tarlalarda çalışıyoruz. Soğan bitti, şimdi havuç var. Çapa yapıyoruz, hasat yapıyoruz. Evde 9 kişiyiz. 3 çocuk okula gidiyor, 5 kişi çalışıyoruz. Dönmek istiyorum tabii. Birkaç ay sonra, belki yazın, bakalım.”

BEŞ YILDA SURİYE’Yİ İHYA EDERİZ

Bir de yakılıp yıkılmış Suriye’de, altyapı ve üstyapıda yapılacak işlerden hevese kapılanlar var. Özellikle müteahhitler arasında…

Mustafa Karslıoğlu, Doğu Akdeniz İnşaat Müteahhitleri Federasyonu (DAIMFED) Başkanı, 5 yılda Suriye’yi yeniden inşa edebileceklerini tahmin ediyor.

Irak’tan, Musul’dan deneyimliler ve Suriye için de hazırlar. Ekonomim sitesinde, hükümet desteği ile sınır boyunda zaten altyapı, hastane, sınır güvenliği inşaatları yaptıklarını anlatıyor. Şimdi, Şam dahil her yere, içeriye doğru açılmaya hazırlar.

Ekonomist Dr. Rüştü Bozkurt ise bu konuda son derece ihtiyatlı. Suriye’de yeniden inşa koşullarının ne zaman oluşacağını kestirmenin zor olduğunu, yeniden inşa finansmanın zengin Arap ülkelerinden, Batı’dan ve uluslararası kuruluşlardan geleceğini aktarıyor ve “Eğer bir ekonomi dışarıda yatırım yapacağı fazlayı yaratamıyorsa, yatırım için kendi ekonomik fazlası yoksa, oradan pek beklenti içinde olamazsınız. Türkiye’nin zaten kendi deprem bölgesi var yeniden inşa etmesi gereken ve bir ekonomik fazlası da yok. Kısa vadeli birkaç veriye bakarak havaya girmek doğru değil. Uzun vadede, orada koşullar oluşursa ve biz de doğru adımları atarsak, ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olabiliriz.”

Ülkenin önemli müteahhitlerinden biri de, isminin açıklanmaması koşuluyla yaptığı açıklamada, iki şeye dikkat çekiyor: Bir; Suriye’de bir yeniden inşa konuşmak için henüz çok erken. Neyin ne olacağı belli değil. İki; şimdi bunu konuşmak beni rahatsız ediyor. “Koyun can derdinde kasap et!”

BİR AYAĞIMIZ ORADA, BİR AYAĞIMIZ BURADA

“Gitmek mi zor, kalmak mı zor?” ikilemi içinde bocalayan Türkiye’deki Suriyelilerin, uluslararası verilere bakarak önemli bir kısmının kalacağı söylenebilir. Gidenlerin bir ayağı da hep burada olacak.

Ali, 37 yaşında, 2014’de savaş nedeniyle Halep’ten kaçıp gelmiş. Ankara’ya yerleşmiş. Şimdi Altındağ’da kendine ait bir mobilya atölyesi işletiyor. “Esad’ın devrilmesinden sonra dönmek isteyenler de var kalmak isteyenler de var. Ben şimdilik dönmeyi düşünmüyorum. İşim düzenim ailem burada artık.”, diyor.

26 yaşındaki Ahmet de Halep’ten gelmiş. Akrabaları daha önce Ankara’ya geldiği için o da buraya yerleşmiş. 2016’dan beri inşaat sektöründe ne iş bulsa çalışıyor: “Esad’ın gitmesine çok sevindik, bayram yaptık. Şu an Ankara’dayım 5 ay önce evlendim, burada düzenimizi kurduk. Yani bana sorarsan şimdilik dönmeyi düşünmüyorum. Neden diye sorarsan buradaki işlerden dolayı. Ve benim eşim Suriyeli olmadığı için, Iraklı kendisi, beklemedeyiz yani.”

Zeynep genel Suriyeli sığınmacı profilinin dışında birisi. 28 yaşında. 2014’te Halep’ten buraya üniversite eğitimi için gelmiş. Şimdi Gaziantep’te göçle ilgili bir uluslararası kuruluşta çalışıyor. Bir parçası olduğu hayatı, bir uzman olarak da gözlemleyip değerlendiriyor:

• İnsanlar rejime karşı oldukları için Suriye’yi terk ettiler ve dönemiyorlardı. Şimdi rejim düzelince dönmek istiyorlar.

• Vatandaşlık alanlar belki kalmak ister ama Geçici Koruma’daki herkes dönmek istiyor. Çünkü şehir dışına bile çıkamıyorlar. Büyük bir hapishane haline geliyor burada yaşamak. Ve çok az kişi vatandaşlık alabildi en fazla 200 bin kişi.

• Son zamanlardaki olaylardan sonra ırkçılık, dışlanma vb. de arttı iyice, insanlar bu yüzden de dönmek istiyorlar.

• Ortaokul lise çocukları Suriye’yi hiç görmemiş. Türkiye’de doğmuş olanlar bile dönmek istiyor, dışlanmadan dolayı. Okullarda hocaları bile sormaya başlamış, ne zaman dönüyorsunuz artık diye.

Peki, ya Zeynep kendisi ne yapacak?

“Suriye’ye dönmeyi düşünüyorum, istiyorum. Ama Türkiye ile de bağım kopsun istemiyorum. Git gel yapacak şekilde daha çok Türkiye’de kalacak şekilde yaşamak istiyorum.”


BirGün Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.