İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Türkiye’deki Ermeni Toplumunun Gelecek Projeksiyonu” anket çalışması raporu yayınlandı

Türkiyeli Ermeni Akademisyenler Platformu (TEAP) Enformasyon Grubu’nun ilk projesi olan “Türkiye’deki Ermeni Toplumunun Gelecek Projeksiyonu” anket çalışması raporu toplumla paylaşılmak üzere yayınlanmıştır.

İlgili rapora linkten ulaşabilirsiniz.

Niceliksel ve Niteliksel bulgular ışığında “Türkiye’deki Ermeni Toplumunun Gelecek Projeksiyonu” başlıklı anket çalışmasının sonuçları, tartışma noktaları ve öneriler aşağıda maddeler halinde özetlenmiştir.

  • * Katılımcıların yaş dağılımının homojen olduğu anketin dijital ortamda yapılmasına rağmen 60 yaş üstü bireylerin da katılım gösterdiği diğer bir deyişle her yaştan grubun ankete ilgi gösterdiği ve toplumun geleceği konusunda belirli bir kesimin değil neredeyse herkesin kendini ifade etmeye yönelik bir talebi olduğu görülmektedir.
  • * Nüfus yoğunluğu incelediğinde yüksek nüfusa sahip olduğu bilenen ilçelerin dışında bulunan ve şehir merkezinden uzak olan ilçelerde de Ermeni nüfusunun olduğu gözlemlenmiştir. Buna sebep olan en önemli etkenin ekonomik koşullardaki zorluk olmasıdır. Bu durum beraberinde toplum arası etkileşime bir engel riskini taşımaktadır.
  • * Cumhuriyet öncesi ve sonra hayırseverler tarafından eğitime yapılan yatırımların meyvesinin alınmış olduğu gerçeği mezuniyet dağılımından çıkarılabilir. Zira ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora gibi farklı akademik derecelerde alınmış üniversite mezunlarının toplamda %60 lık paya sahiptir. Bu da günümüzde faaliyet göstermeyen okulları da dahil ettiğimizde eğitim kalitelerinin şimdiki okulların ortalamasının üstünde olduğunun göstergesidir.
  • * “Ermenice biliyor musunuz?”sorusuna %82 oranında evet gelmesine ve alt kırınımları olan okuma, yazma, anlama ve konuşma kategorilerinde ankete katılanların 3,00 üzerinden ortalama 2,30 olan öz değerlendirme sonucu ile aile içinde Ermenice konuşulma sıklığı ve toplum bireylerinin kendini Ermeni dilinde ifade etme seviyesi gibi gerçekçi düzlemdeki sonuç arasında paralellik olmaması tartışmaya açık bir konudur.
  • * Katılımcıların dörtte birinin kirada oturuyor olması, zorlu ekonomik şartlarda kişilerin büyüyen şehirle birlikte düşük kira talebi olan yerleri tercih etmeleri toplum üyelerinin birbirinden uzaklaşma tehdidini arttırmaktadır.
  • * Bir hanede ortalama 3 kişinin oturduğu bilgisinin yanında hane başına 3 kişiden fazla olanların en az bir çocuğu olduğu varsayımı ile 18 yaş altı çocuk sahibi olanların ve olmayanların ağırlıklı ortalaması alındığında toplumumuzdaki aile başına çocuk sayısı ortalaması 0,58 olarak belirlenmiştir. Diğer bir deyişle, her iki evli çiftten yalnızca biri tek çocuk sahibidir. Diğer yandan toplam nüfusa göre %17,1 lik paya sahip 60 yaş üstü bireylerin hane başına ortalaması da 0,53 tür. Birbirine yakın çıkan bu bulguların Patrikhane üzerinden vaftiz ve cenaze verileriyle uyumlu olup olmadığı gelecek bir çalışma olarak planlanması önerilmektedir.
  • * Hane başına çalışan sayısı ortalaması yaklaşık 1.5 tir. Bununla birlikte yalnızca bir kişinin çalıştığı aileler arasında, bir veya daha fazla çocuk sahibi olanların oranı %57 dir. Geriye kalan hanelerde çocuk bulunmamaktadır. Bu bağlamda, çocuklarını belirli standartlarda yetiştirmek için gerekli bütçeyi bulmakta zorlanan ailelerin görece yüksek bir paya sahip olduğu söylenebilir.
  • * Özel eğitime ihtiyaç duyan çocuk sayısı anket verileri ve gerekli kabuller altında 600 olarak tahmin edilmektedir. Özel bakıma ihtiyacı olan hasta veya yaşlı bireyler için ise bu sayı 900 civarındadır. Bu mertebeler için ev dışında özel eğitim kurumları ve hasta bakım evlerinin faaliyete geçmesi toplumun geleceği için ilk öncelikli konular arasındadır. Zira ev ortamında verilmeye çalışan bu hizmetlerin kalitesi ve aileler üzerindeki bütçe yükü sosyal bir yaraya parmak basmaktadır. Uzun vadede özellikle yaşlı bireylerin bakımını üstelenecek aile bireylerinin sayısındaki olası azalma, bu sorunu daha derinleştirme riski barındırdığından ilgili kurum ve vakıfların bu konuda aksiyon planı yapması önerilmektedir.
  • * Çalışma durumu incelendiğinde işsizlik oranı Türkiye ortalamasının altındadır ancak Ermeni toplumu içindeki %15,4 lük yadsınamaz büyüklükteki oran için istihdam kaynaklarının genişletilmesi gerekmektedir. Sektörel dağılım incelediğinde öğretmenler zirvede gözükse de çalıştıkları kurumlar arasında Ermeni okulları payının belirlenmesi gelecek projeksiyonunun daha kesin bir şekilde yapılmasına olanak sağlayacaktır. Sıralamada ikinci sırada yer alan hizmet sektörü mesleki açıdan en geniş çeşitliliğe sahip olsa da gelir düzeyi açısından daha tatminkar meslek gruplarına yönlenmiş toplum bireylerinin gelecek kaygısı azalacaktır. Bu da özellikle genç nüfusun eğitim seviyesini arttırmak amacıyla süregelen metotlar yerine daha etkin yöntemlerin ve farklı kurumsal yapı ve mekanizmaların hayata geçirilmesiyle sağlanabilir.
  • * Ebeveynlerin çocuklarıyla hem evde hem de dışarıda kaliteli zaman geçirme konusunda çoğunluk zorlanma yaşamadığını belirtse de zorlananlar arasında ana nedenin maddiyat ve zaman ayıramama olması yine ekonomik zorlukları işaret etmektedir. Ailelerin çocuklarına ayırdığı zamanı kaliteli hale getirmek için çalışma süreleri ve koşulları ele alındığında özellikle ilkokul ve daha küçük yaş grubu çocuk sahibi aileler için farklı eğitim, oyun vb. sosyal alanların oluşturulması ailelerin hem çocuklarına hem de kendilerine zaman ayırmalarının önünü açacaktır.
  • * Toplumu ayakta tutan üç sac ayağından biri olan Ermenicenin en az İngilizce kadar önemli olduğunu düşünenlerin çoğunlukta olması umut verici bir bulgudur. Öte yandan daha önce de belirtildiği gibi kurumlarımızda ve aile içinde pratik hayatta Ermenicenin en yaygın yabancı dil olan İngilizce seviyesinin altında olması veya kullanılmaya ihtiyaç hissedilmemesi gibi bir gerçek karşısında özellikle gelecek nesil için bu konuda yetkin kişiler tarafından yapılacak bir eylem planı, orta ve uzun vadede sonuç verecektir.
  • * Veliler için çocuklarının mezun olurken sahip olmasını istedikleri kazanımlar arasında genel toplamda beklenildiği gibi akademik başarı gelmesine rağmen 1. Tercihte önceliği Ermeni kimlik bilinci almaktadır. Akademik başarı ve yabancı dilin önceliklendirilmiş olması ülke koşulları göz önüne alındığında haklı olarak gelecek kaygısı taşıyan velilerin çokluğuna işaret etmektedir. Öte yandan Ermeni kimlik bilinci, özgüven ve sorumluluk bilinci gibi kazanımların sıralamada öne çıkması okul yöneticilerinin ve ilgili sorumluların okullarımızın değer ve misyonlarının yeniden belirlenmesinde velilerin taleplerini göz önünde bulundurmaları; benzer şekilde velilerin de kayıt yaptırırken okullarımızın hangi amaçla kurulduğuna ve nasıl bir öğrenci profili mezun etmeyi amaçladığına dikkat ederek karar vermeleri eğitim öğretimde iki taraflı memnuniyet açısından son derece önemlidir.
  • * Karma evlilik konusuna toplumun bakış açısı beklenildiği gibi olumlu değildir. Ancak bu durum üniversite ve iş hayatında kozmopolit bir yaşama durumunun beraberinde getirdiği bir olgu olup karma evlilik oranının Ermeni toplumunun geleceği konusunda orta ve uzun vadede nasıl bir etkisi olacağı sosyologlar tarafından incelemeye açık bir konudur.
  • * Anket sonuçlarına göre kurumlarımız, Ermeni kimliğine hizmetleri açısından toplum gözünde vasat bir karne notuna sahiptir. Soruya verilen cevaplar detaylı incelendiğinde olumsuz görüş belirtenler arasında belirli bir yaş grubu kümelenmesine rastlanmamıştır. Buradan hareketle, farklı yaş gruplarının kurumlarımızdan farklı beklentilerinin olduğu ancak geniş yelpazede bunların tatmin edici şekilde karşılanmadığı söylenebilir.
  • * Kiliseye katılım konusunda “dini bayramlarda giderim” diyenler en yüksek orana sahip olsa da her Pazar katılım gösterenlerin ikinci sırada olması toplumun kilise ile bağının hala sağlam olduğunun göstergesidir. Okullarımızın çoğunun kiliseyle bütünleşik olarak kurulmuş olmasının avantajından yararlanılarak ilgili öğretmenlerin ve konusunda yetkin din görevlilerinin yardımıyla maneviyata daha fazla önem veren bir neslin yetiştirilmesi, toplumun ahlak yapısının olumlu yönde gelişmesi adına faydalı olacaktır.
  • * Sosyal faaliyetlere katılım konusunda izleyici olanların payı beklenildiği gibi aktif olarak katılımcılardan daha fazladır. Faaliyetler çeşitlilik gösterse de katılım oranları görece düşük seviyededir. Sosyal medya gibi kanalların iletişimi arttırmasına rağmen toplumun ilgi alanları ve sosyalleşme becerileri yine sosyal medya yüzünden kısıtlanmış sonucuna varılabilir. Öte yandan kilise korolarına, müzik, dans ve tiyatro gruplarına katılan genç kesimin artan mevcudiyeti Ermeni toplumunun sahip olduğu zengin kültürün korunması ve yayılması açısından umut vaat etmektedir. Bu faaliyetlerin yayılması, yetenekli gençlerin erken yaşta fark edilmesi, bu konuda ailelerine kılavuzluk edilmesi gibi konularda okul idarecileri ve öğretmenlerin etki alanlarına dahil etmeleri gereken işlevlerdir.
  • * Toplumun sivil toplum kuruluşları ve derneklere katılımı okullara aidiyet duygusunu aşılama amacı olarak geçmişte daha etkin faaliyet alanı bulan mezun dernekleri son yapılan vakıf seçimleri sonrası tekrar kendini göstermektedir. Bununla birlikte sosyal yardım konusunda farklı oluşumlar toplumun yaralarını sarma konusunda son yıllarda daha efektif katkılar sunmaktadır. HAYCAR Mimar ve Mühendisler Dayanışma Derneği örneğinde olduğu gibi diğer mesleki grupların da dernekleşmesi, toplumun yetkinlik potansiyellerini daha verimli bir şekilde kullanmak için elzemdir.

http://Kaynak։ ՊատրիարքութիւնՀայոց – Ermeni Patrikligi https://www.facebook.com/TRHayBad

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın