Ahmet Gülümseyen
024 Paris Olimpiyat ‘oyunlarının’ resmi açılışı bugün yapılıyor. Bu ve benzeri ‘oyunların’ çıkış noktasının ne olduğunu, her olimpiyat meşalesinin Yunanistan’nın Olympia Antik kentinde yer alan Hera Tapınağında yakılmasından anlıyoruz…
Bu yıl Paris’te 33.’sü yapılacak olan ‘oyunlar’da gelenek değişmedi. Hera Tapınağında yakılan meşale, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanın (IOC) ve beraberindeki heyetin katılımıyla Paris’teki kilisedeki ayinle devam etti. ‘Laiklere’ duyurulur. Sesli düşünüyorum da; Bu tören bir camide olsa ne olurdu?.
Tapınak ve kilise manzarasını gördükten sonra, buradan 102 sporcu, teknik adam ve idarecilerinden oluşan bir uçak dolusu Türk kafilesinin başında olan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Prof. Dr. Uğur Erdener, Spor Hizmetleri Genel Müdürü Veli Ozan Çakır’a sesleniyorum; “Madem Olimpiyatlar dini törensiz başlamıyor, sizde Müslüman Türk Kafilesini alın ve Paris’te yer alan bir camide ibadetinizi, duanızı edin. Dua Allah’a yakarış/yakınlaşmadır. ‘Dua ibadetin özüdür’ diyen bir Peygamberin ümmeti değil miyiz. Oyunlar başlamadan inancınızı gösterin. Oyunları organize edenlerin tapınak ve kilise de ayin yaparak dini inanışlarını yansıtıyorlar da, biz de Müslüman Türk halkı olarak camiye gidip, ibadetimizi yapıp, duamızı yapmaktan neden geri kalalım…
AYASOFYA-İ KEBİR CAMİ-İ ŞERİF
Bakın Ayasofya’nın 86 yıl sonra yeniden camiye dönüşmesinin dördüncü yılını kutluyoruz. Vatandaşlarımız bu heyecanla Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’i dolduruyor. Geride kalan dört yılda 25 milyon vatandaşımız camiyi ziyaret etmiş. O yasak zincirlerinih kırılması heyecanı ile şükür namazlarını kılınıyor. Olimpiyat yolculuğu madem Ayasofya Camii’nde başlamadı, aynı hassasiyeti Paris’te cami ziyaret ederek, ibadet vecibesini yerine getirerek yapılamaz mı? Böylelikle olimpiyatlar öncesinde tapınak ve kilise ziyaretinde bulunan rakiplerimizi, daha sahaya inmeden mağlup, alt etmiş olmaz mıyız! Tüm bunları dillendirirken “Sen onların dinlerine uymadıkça yahudi ve hıristiyanlar da senden asal memnun kalmayacaktır” Ayet-i kerimesini hatırladık. Sesli düşünüyorum da Kur’an ve Sünnet’e kendimize rehber edinerek yaşasak, hiç başımıza bu imtihanlar gelir miydi?.
Bakın, Filistin kasabı Netanyahu önceki gün ABD Kongresi’nde konuşma gerçekleştirdi. On binlerce masum ve mazlumun kanı elinde bulunan siyonist yahudi kefere, beslemesi olan ABD’de ayakta alkışlandı. Katil sürüsünün başındaki kişi bu konuşmayı yaparken, ‘İsrail Gazze’de 60 noktayı vurdu’ haberi ajanslardan geçiyordu. 7 Ekim’den bu yana bu saldırılardan 16 bini çocuk, 10 bini kadın olmak üzere, toplam 39 binden fazla mazlum hayatını kaybederken, 90 bin Filistinli kardeşimiz yaralanmış. Böylesine bir soykırımcı/terör çetesi konumundaki İsrail, bugün başlayacak olan Olimpiyat oyunlarına katılacak, sporcularıyla temsil edilecek, öyle mi!. Sporun barış, dostluk ve kardeşlik sözünün maskesinin arkasına sığınan UEFA ve FIFA, son olarak IOC (Uluslaraarası Olimpiyat Komitesi) gibi komiteler, soykırımcı kimliğine bürünen İsrail’in Paris’teki oyunlara katılımına yasak getirilmesine duyarsız kalıyor, Ukrayna-Rusya savaşı bahane gösterilerek, Rus ve Belaruslu sporcuların ülkeleri adına değil de, tarafsız sporcu statüsünde katılması riyakârlık/iki yüzlülük, dahası ‘ideolojik’ bir yaptırım değil de ne? Filistin Olimpiyat Komitesi Başkanı Jibril Rajoub bakın ne diyor; “Savaşın kurbanlarının yüzde 85’inden fazlası çocuk, kadın ve yaşlılar… Faşist, ırkçı ve Nazi işgalcinin, Filistin halkına yönelik sürdürdüğü suçları dünyanın idrak etmesini istiyoruz… Burada (olimpiyatlarda) İsrail bayrağını dikmek isteyenler, birkaç gün önce füze üzerindeki ‹Gazze›deki çocuklara hediyemdir› sözüne imzasını atmış olacak…” Sözün özü, bugün başlayacak 2024 Paris Olimpiyat ‘oyunları’ dünyadaki spor organizasyonlarının hangi anlayışın, ‘kural’ koyup ‘yönettiğinin’ de bir başka yansıması olacak…
İlk yorum yapan siz olun