Hayko Bağdat
Sizlere ve Ayşe Ateş’e, 8 Şubat 2010 tarihinde, Hrant Dink’in katillerinin yargılandığı göstermelik davanın bir duruşmasında okunan ‘Biz Hrant Dink’in ‘derin’ ailesiyiz’ isimli bir basın açıklamasını hatırlatmak istiyorum.
Öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, Göksal Göksu’nun Medyascope’ta yayınlanan “Birbirini yüreklerindeki acıdan tanıyan iki kadın: Ayşe Ateş ve Rakel Dink” başlıklı yazısını paylaştı. Aynı paylaşımında “Geçmişteki hatalarımla, yanlışlarımla yüzleştim. En ağır öz eleştiriyi yaptım. Sinan’ı sokak ortasında katlettiklerinde gördüm ki o ana kadar taşıdığımız, ömrümüzü adadığımız bütün inançlar yalanmış” ifadelerini kullandı. Sonrasında ekledi:
“Bu ülkede geçmişten bugüne benimle aynı zulme uğrayan kadınlar öz kardeşimdir”.
Ayşe Ateş’in mücadelesini hepimiz yakından takip ediyoruz. Karşısına geçtiği cinayet şebekesine karşı direnişini, büyük bir tehdit altında çocuklarıyla beraber sürdürdüğü adalet arayışını, cesaretini saygıyla karşılıyoruz. Yaşadığı büyük acı sonrası tecrübe ettiği devlet dersinin onda yarattığı kırılmayı hep birlikte görüyoruz, duyuyoruz.
Sinan Ateş duruşmalarında ortaya konan sefillik, adaletin tecelli edileceği salonda katilden yana olan devletin görüntüsü Ayşe Ateş’i bu noktaya getirdi. Fakat Ayşe Ateş son paylaşımıyla bu kez yeni bir şey söylüyor. Acısını büyük bedeller ödemiş toplumsal kesimlerle birleştirme çabası gösteriyor. İçinde bulunduğu siyasal mahallenin, Ülkü Ocakları’nın canını yaktığı insanlara sesleniyor. Onlara acıda kardeşlik teklif ediyor.
Bu teklife nasıl karşılık verileceğini, Sinan Ateş cinayetinin faili meçhuller tarihçesinde nasıl algılanacağını, dava sürecinin nasıl ilerleyeceğini, Ayşe Ateş’in bundan sonra ne yapacağını hep beraber göreceğiz.
Sizlere ve Ayşe Ateş’e, 8 Şubat 2010 tarihinde, Hrant Dink’in katillerinin yargılandığı göstermelik davanın bir duruşmasında okunan “Biz Hrant Dink’in ‘derin’ ailesiyiz” isimli bir basın açıklamasını hatırlatmak istiyorum. Kardeşliğin sadece acılarda değil, mücadelede, direnişte, eylemde inşa edildiğini yaşayarak öğrenmiş insanların toplandığı bir duruşma günüydü. Açıklamayı devlet tarafından katledilen Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali okumuştu. Ayşe Ateş’in zorlu mücadelesinde kardeşlik arayışı sürerken bu metni ve metni imzalayanları bilmesinde fayda var.
Biz Hrant Dink’in ‘derin’ ailesiyiz.
Hrant’ın Arkadaşları, bu gün bize izin verdiler. Onların yerine biz konuşacağız.
Biz buraya Arat, Delal ve Sera’nın kardeşleri olarak geldik. Yıllardır yaşadığımız ortak adaletsizliği paylaşmaya, bunun tanıklığını yapmaya geldik.
Sabahattin Ali cinayetinden beri defalarca ezber ettiğimiz bu tür örgütlü siyasi cinayetlerin nasıl örtbas edildiklerini bir daha hatırlatmaya geldik.
Dosyalarımızın çoğu kapatıldı, zaman aşımına uğradı. Hrant Dink cinayeti ise henüz örtbas edilme sürecinin içinde. Suçlular daha zamanlarını aşmadılar. Devletin kendi içine sızmış yıkıcı odakları ayrıştırabilmesi, açığa çıkarabilmesi için henüz bir fırsatı var. Bu kadar çok üstü örtülmüş cinayeti, cinayetler sonrasında işlenen cinayete iştirak suçlarını, bu devlet ayıbını bizden sonrakilere miras bırakmayalım diye henüz bir fırsatımız var.
Kinle, öfkeyle, intikam duygularıyla değil, yurttaş sorumluluğuyla ve asla son bulmayacak adalet talebimizle buradayız. Biz, sürekli olarak can alınan bir ülkede yaşayanların, çoğalttığı bir aileyiz. Artık çoğalmak istemiyoruz. Bizi öldürenlerin ardındaki örgütlenmeyi ortaya çıkarmakla yükümlü olan bütün devlet kurumlarını sorumlu sayıyoruz. Bunu yerine getirmedikleri sürece, onlar gözümüzde hep suçlu olarak kalacaklar. Ve her an bu suçun rahatça işlenebileceği düşüncesini iletmiş olacaklar.
Sizi izlemekteyiz demek için geldik buraya. Hiçbir sırrın, bu onursuzluğu, bu aşağılanmayı taşıyacak kadar önemli olabileceğine inanmıyoruz. Şu anda burada görülecek mahkemenin, bütün sırları alaşağı edebilecek kudrette olmasına dair dileklerimizi iletmek için geldik buraya.
Biz, yıllardır, “mevcut yasalar ölülerimizi savunma yetkisini bize vermedi” demek zorunda bırakıldık. Oysa yurttaşını bu kadar savunmasız bırakabilen kurumların, kendi suçlarını örtbas etmek için ne kadar çok çaba harcayabildiklerini defalarca gördük. Suçluların korunup kollanmasında ne kadar çok resmî sıfatlı kişinin seferber olduğunu gördük. Bu görüntüler nedeniyle bizim gözümüzde devlet defalarca aşağılanmış oldu.
Bundan daha büyük bir aşağılamanın, daha ağır bir hakarete uğramanın olabileceğini düşünmüyoruz. Hangi kurum, hangi kurumun içindeki hangi saygın kişi incinecekse incinsin, zedelenecekse zedelensin, itibar kaybına uğrayacaksa uğrasın. Bunun asla bir canın kaybı kadar ağır olmayacağını anlamak, anlatmak zorundayız.
Bu konulara zaten duyarlı olup da çaresizlik içinde üzülecek olanlara değil, sorumlu görevlerde olanlara, resmî sıfatlar taşıyanlara sesimizi duyurmaya geldik. Arat, Delal ve Sera kardeşlerimizle, Rakel Dink ile birlik olmaya geldik. Biz de bu davanın müdahiliyiz ve bugün avukatların mahkemeye yöneltecekleri talep listesinin dikkate alınması için takipçi olacağız.
Ve son olarak da, basın bu duyurumuzu magazinleştirip acılı aileler görüntüsü versin diye değil adalet talebimizi olduğu gibi aktarabilsin diye geldik.
02.04.1948 Sabahattin Ali Ailesi
24.03.1978 Doğan Öz Ailesi
01.02.1979 Abdi ipekçi Ailesi
28.09.1979 Cevat Yurdakul Ailesi
07.12.1979 Cavit Orhan Tütengil Ailesi
11.04.1980 Ümit Kaftancıoğlu Ailesi
23.05.1980 Sevinç Özgüner Ailesi
22.07.1980 Kemal Türkler Ailesi
07.11.1980 İlhan Erdost Ailesi
07.03.1990 Çetin Emeç Ailesi
04.09.1990 Turan Dursun Ailesi
20.09.1992 Musa Anter Ailesi
24.01.1993 Uğur Mumcu Ailesi
02.07.1993 Nesimi Çimen Ailesi
02.07.1993 Metin Altıok Ailesi
02.07.1993 Behçet Aysan Ailesi
02.07.1993 Hasret Gültekin Ailesi
30.12.1994 Yasemin Cebenoyan Ailesi
11.01.1995 Onat Kutlar Ailesi
09.01.1996 Metin Göktepe Ailesi
18.12.2009 Cihan Hayırsevener Ailesi
https://artigercek.com/makale/ayse-atesin-oz-kardesleri-310501
İlk yorum yapan siz olun