Türkiye ve Ermenistan arasındaki diplomatik ilişkilerin yokluğu ve iki ülke arasındaki kara sınırlarının kapalı olması, onlarca yıldır iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğinin gelişmesini engellemiştir.
Uzun yıllardır iki ülke arasında ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi için çalışan TABDC (Turkish Armenian Business Development Council-Türk Ermeni İş Geliştirme Konseyi) Eş Başkanı, iş adamı Noyan Soyak, Ermenihaber.am sitesine verdiği röportajda sınırların açılmasının olası ekonomik faydalarına, iş ilişkilerinin mevcut durumuna, bölgesel entegrasyon projelerine ve ikili ilişkilerdeki zorluklara değindi.
– Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırların açılmasının her iki ülke için de potansiyel ekonomik faydaları nelerdir?
– Türkiye ile Ermenistan arasında 1990’ların ortalarından itibaren süregelen ticari ilişkiler bulunmaktadır. Bu ilişkilerin ilk dönemlerinde, iki ülke iş insanları, birbirlerini tanımadıkları, görmedikleri, bilmedikleri için, çoğunlukla Gürcistan’lı iş insanları üzerinden çalışmaktaydılar. 1990’ların sonundan itibaren, giderek artan bir şekilde, Türk ve Ermenistanlı iş insanları, birbirleriyle doğrudan temaslar kurarak, yine lojistik olarak Gürcistan üzerinden nakliye yaparak, ancak doğrudan çalışmaya başladılar. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 30-35 milyon ABD doları seviyelerinden, 400 milyon ABD doları seviyelerine kadar çıktı.
Kara sınırlarının kapalı olması sebebiyle bu ticaret maalesef Türkiye’nin doğu illerinden çok, batı illerindeki iş insanları tarafından yapılabildi. Her iki ülkenin sınır bölgeleri bu ticaretten maalesef çok fazla bir pay alamadı.
Kara sınırlarının açılması öncelikli olarak birbirlerine komşu olarak yaşayan bölge insanları arasında hem ticari, hem insani, hem de sosyolojik olarak bir açılım yapılmasına yol açacaktır. Düşünüldüğü takdirde, sınır komşusu olan bu insanlar 1990’ların başında SSCB’nin yıkılmasından bu yana, birbirleri ile hemen hemen hiç iletişim kuramamışlar ve aslında bakarsanız, 1991 öncesi de SSCB ve Soğuk Savaş yılları olması sebebiyle, o zaman da sınırın iki tarafındaki vatandaşlar arasında bir ticaret ya da turizm amaçlı görüşmeler olamamaktaydı.
– Sınırların açılması, Türk ve Ermeni iş dünyası arasındaki ilişkileri nasıl etkileyebilir?
– Kara sınırlarının açılması, elbette iki ülke arasında birçok alanda büyük değişimlere sebep olacaktır. Öncelikle yukarıda da bahsettiğim gibi, iki ülkenin sınır bölgelerinde yaşayan halk ilk kez kapalı olmayan bir sınır ile karşılaşacaklar. Bu hemen ilk etapta küçük ölçekli sınır ticaretinin başlamasına yol açabilir. 2001-2003 yılları arasında TABDC ve Ermenistan tarafında ICHD tarafından yapılan, ismini “Sanal Toptan Tarım Ürünleri Marketi” (Virtual Agricultural Wholesale Market) koyduğumuz bir çalışma, sınırın her iki tarafında üretilen tarım ürünlerinin çeşitliliğini ve karşılıklı ihtiyaçlarını birbirlerinden karşılayabileceklerini göstermişti.
Örneğin, Türkiye’nin doğu bölgesinin meyve ihtiyacı Iğdır ve Akdeniz bölgesinden sağlanırken, sınırın hemen ötesinde Ararat ve Shirak bölgelerinden çok daha kolay temin edilebileceğini, aynı şekilde, buğday, arpa, pancar gibi ürünlerinin de Türkiye’den Ermenistan tarafına kolaylıkla temin edilebileceğini görmüştük. Keza ortak süt ve süt ürünleri, özellikle ortak peynir kültürlerinin birçok yeni iş alanı açabileceğini gözlemlemiştik.
Bunun yanı sıra, bugün hâlihazırda Gürcistan üzerinden yürütülmekte olan ticaretin, lojistik, gümrük, evrak vs. masrafları büyük ölçüde azalacak, bu da doğal olarak fiyatlara yansıyacaktır. Ermenistan ürünleri, özellikle doğal gıda ürünleri, bölgede ve Türkiye tarafında kendisine pazar payı bulabilecektir.
Sınırların açılması ile birlikte gelişecek olan turizm, sınırın her iki tarafı için büyük değişimler sağlayacak bir sektör olabilir. Sınırın her iki yakasında bulunan iş insanları, sınırların açılmasıyla birlikte, bu yeni çıkan olanakları değerlendirebilmek adına birçok projeye birlikte imza atacaklardır.
– Sınırların açılması konusunda yakın zamanda bir gelişme bekliyor musunuz?
– Türkiye ile Ermenistan arasında bulunan kara sınırının açılması, aslında gerçekten çok gecikmiş bir konu. Birinci Karabağ Savaşı sırasında, 1993 yılında kapatılan sınır, o tarihteki kapanma sebepleri ortadan kalkmış olmasına rağmen, hâlen açılamamıştır.
Benim şahsi düşüncem, sınır açılma konusunda ilerleme, şu anda sadece Türk ve Ermeni tarafının verebileceği bir karar olmaktan çıkmış durumda. Bu problem, global bipolarizasyonun, bölgesel bir çekişme alanı hâline gelmiş gibi görünmekte. Bizlerin ümidi, bir an önce ülke sınırlarının belirlenerek, uluslararası sınırların tanımlanması ve uluslararası kuruluşlar nezdinde kayıt altına alınması, ardından bölgesel barışı sağlayacak anlaşmaların imzalanması yönünde. Tüm bu çalışmaların, Sn. Paşinyan’ın bir demecinde söylediği gibi, bu yılın Kasım ayına kadar tamamlanabilmesi hedefi, global gelişmelere bakıldığında, doğru bir hedef olarak nitelendirilebilir.
– Ermenistan’ın önerdiği “Barış Kavşağı Projesi” hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu proje, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesine nasıl katkıda bulunabilir?
– Ermenistan’ın açıkladığı “Barış Kavşağı Projesi”, bizlerin de TABDC olarak son 20 yıla yakın süredir çeşitli platformlarda dile getirmeye çalıştığımız, sorunların diplomatik yollarla, barışçıl çözümü, “bölgesel ekonomik entegrasyonun” sağlanabilmesi, bölge ülkeleri arasında birbirlerine “ekonomik karşılıklı bağımlılık” (Regional Economic Interdependency) yaratabilmek adına çok yarar sağlayacak bir proje olarak değerlendirilebilir. Özellikle Türkiye ve Ermenistan’ın Asya-Avrupa (Doğu-Batı) eksenindeki coğrafi konumları, bu yönde büyük önem taşımaktadır.
Barış Kavşağı Projesi, Ermenistan’a dış dünyaya daha geniş bir çıkış sağlayacağı, bölgede ekonomik entegrasyonu sağlayacağı gibi, Ermenistan’ın ihracat ve ithalat kapasitesini artırma imkânı verecek ve işletmelerin serbest ticareti bakımından daha fazla fırsat oluşturacaktır. Bölgede 30 yılı aşkın zamandır kilitli olan ulaşım bağlantılarının açılması, Ermenistan-Azerbaycan normalleşme sürecine büyük katkı sağlamasının yanı sıra, bölgenin tamamında proje maliyetlerini büyük ölçüde minimize edecek ve transit süreleri kısaltacaktır.
– İki ülke arasındaki tarihi sorunların, ekonomik iş birliğinin önünde engel teşkil edeceğini düşünüyor musunuz?
– Ben, iki ülke arasında bulunan tüm sorunların karşılıklı görüşmeler ile çözümlenebileceği görüşündeyim. Dünya üzerinde bulunan tüm ülkelerin diğer bir ülke ile sorunları olması, üzerinde mutabık olmadıkları konuların olması gayet doğaldır. Ancak bu, siyasal, diplomatik ya da ekonomik ilişkilerin de kötü olmasını gerektirmez. Üzerinde farklı düşünülen, mutabık kalınamayan her türlü konu, ikili görüşmeler aracılığı ile çözülmeye çalışılır.
– Ermenistan’ın Avrasya Ekonomik Birliği üyeliğinin, Türkiye-Ermenistan ekonomik ilişkilerine etkisi olabilir mi?
– Ermenistan’ın uluslararası örgütler ile olan birliktelikleri veya anlaşmaları, tamamen kendi ülke çıkarları açısından alınmış kararlardır. Üçüncü ülkeler ile olan ilişkilerinden bağımsız olarak değerlendirmek gerekir. Ermenistan’ın Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) üyeliği, aslında Türkiye ile olan ekonomik ilişkiler için bir avantaj teşkil edebilir. Türkiye’nin, Avrasya Ekonomik Birliği üye ülkelerine, Ermenistan üzerinden yapacağı ihracatlar daha avantajlı olabilir. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin bir AEB üye ülkesine doğrudan ihraç ettiği bir ürün, Türk ve Ermeni ortaklığı altında, Ermenistan’da üretimi tamamlanıp, AEB üyesi aynı ülkeye, daha avantajlı şartlarda ihraç edilebilir.
– TABDC olarak, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirmek için ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?
– TABDC olarak, 27 yıl boyunca birçok etkinlikte bulunduk. 2000’li yılların başlarında, iki ülke insanlarını birbirlerinin kültürleri ile buluşturmak üzere, kamu diplomasisi projeleri gerçekleştirdik. Türkiye Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyelerinden oluşan “Ankara String Quartet” (Ankara Yaylı Çalgılar Dörtlüsü) ile Ermenistan’da, aynı şekilde Komitas Quartet ile de Türkiye’de çeşitli konserler organize ettik.
Türkiye’de çok ünlü olan bestekâr, udi Hrant’ın öğrencisi, ud virtüözü Richard Avedis Hagopian ile TRT sanatçılarından oluşan Lalezar Ansamble birlikte hem Ermenistan’da hem de Türkiye’de çeşitli konserler verdiler. Bu aktiviteler iki ülke vatandaşlarına, aslında kültürel olarak ne kadar birbirlerine yakın olduklarını gösteriyordu.
Aynı şekilde iş insanları arasında çeşitli konferanslar, fuarlar, buluşmalar düzenleyerek sektörler bazında bir araya gelmelerini ve işbirliği olanaklarını bularak değerlendirmelerini sağladık. Hâlâ bugün bile birçok Türk ve Ermenistan markası, Türkiye ve Ermenistan pazarına girebilmek, distribütör bulmak, şube açmak için TABDC’ye başvurmakta.
Bunların yanı sıra, iki ülke arasında daha stratejik ve önemli konularda ticari ilişkiler kurulabilmesi amacıyla, çeşitli ön görüşmeler yapılması gibi çalışmalar sürdürülmekte.
– İki ülke arasında hangi alanda işbirliği potansiyeli var? Türkiye ve Ermenistan arasındaki ticari ilişkilerin mevcut durumu nedir? Hangi sektörler öne çıkıyor?
– İki ülke arasında hâlihazırda resmi rakamlar olmasa da, yaklaşık 300 milyon dolar civarında bir ticaret hacmi görünmekte. Sektörel olarak, makine ve aksamları, oto yedek parçaları, çeşitli mutfak eşyaları ve beyaz eşyalar, inşaat malzemeleri, tekstil, gıda, temizlik ürünleri, ilk akla gelenler. Son yıllarda, çeşitli yazılım (software) ürünleri, telekomünikasyon, çevrimiçi (online) eğitim ile ilgili de işbirlikleri oluşmaya başladı.
İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi halinde, potansiyel olarak görünen işbirlikleri özellikle ulaşım ve nakliye, turizm, enerji, telekomünikasyon sektörlerinde görülebilir. Hem Ermenistan hem de Türkiye, bölgede, doğu batı ekseninde önemli coğrafi konuma sahip iki ülke ve bu konumlarını birlikte değerlendirebilmeleri, her iki ülkeye de hem ekonomik hem de stabilite ve güvenlik açısından büyük katkılarda bulunabilir.
Yazar: GEVORG KALLOSHYAN
Kaynak:Ermenihaber.am
https://www.ermenihaber.am/tr/news/2024/06/21/Noyan-Soyak-Ermenistan-Türkiye/278443
İlk yorum yapan siz olun