HYETERT- Geçtiğimiz günlerde gündemi meşgul eden, Pangaltı Mıkhitaryan Okuluda yaşananlarla ilgili söz konusu olayın taraflarından Baron Armen Saruhanyan’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayı onun izni ile paylaşıyoruz.
Pangaltı Mıkhitaryan’da kısa bir süre önce yaşananlarla ilgili basında ve sosyal medyada çok şey yazıldı ve konuşuldu. Kasım 2023’te başlayan ve zamanla ekseninden oldukça saptırılan bu sürecin bir muhatabı olarak bazı açıklamalar yapmam kaçınılmaz hale geldi. Mevcut durumda herhangi bir görevim veya adaylığım bulunmadığı ve alınan kararlar kamuoyuna da açıklanıp uygulamaya geçildiği için bunları yazmakta artık herhangi bir sakınca görmüyorum.
Öncelikle bu süreçte yaşananlarla ilgili etrafa saçılan bilgi kirliliği yukarda da belirttiğim gibi ne yazık ki konunun esas çıkış noktasının, temel amacın ekseninden tamamen kaymasına ve olayların olmadık yerlere varmasına neden olmuştur. Yaratılan bilgi kirliliği, genelde olduğu gibi burada da gerçekleri büyük oranda çarpıtmaya yetmiştir. Dezenformasyona Türkiye Ermeni toplumu gibi sayıca dar ve kapalı bir grupta kemikleşmiş bazı önyargıları ve ahbap çavuş ilişkileri temelinde yaşanan kayırmacılığı da ekleyince gerçeklerin objektif bir bakışla idrak edilebilmesinin hiç kolay olmadığı görülüyor. Psikolog Acar Baltaş’ın dediği gibi “En tehlikeli yalan içine gerçek kaçmış yalandır”. Çünkü bu tür yalanların alıcısı daha çok oluyor.
Konunun benim açımdan başlangıç noktası Kasım 2023’te Mıkhitaryan Vakfı Yönetim Kurulu’nun, bana önerdiği görevdir.Vakıf yöneticileri kendileriyle okul idaresi arasındaki iletişimin sağlanması ve okulun eğitim düzeyinin daha iyileştirilmesini amaçladıklarını ifade ettiler. Bu maksatla adına ister “eğitim danışmanlığı” ister “eğitim koordinatörlüğü” denilebilecek, okul müdürleriyle iş birliği içerisinde olunacak bir görevle ilgili bana öneride bulunuldu. Birkaç görüşme sonrasında amacın daha da netleşmesi sonucu kendilerine olumlu cevap verdim. Yönetim kuruluyla yaptığımız görüşmelerde müdürler, öğretmenler ve tüm çalışanlar dahil hiç kimsenin görevine son vermeyi düşünmediklerini belirttiler. Görevi kabul etmemde bu da etkiliydi.
Yönetim kurulu ocak ayında okul müdürleriyle bir toplantı yaparak bu kararı ve görevlendirmeyi kendilerine bildirdi. Toplantı sonrası telefonla görüştüğüm bir yönetim kurulu üyesi toplantının oldukça gergin geçtiğini ve müdürlerin bu yeni yapılanmada görev almak istemediklerini, böyle bir durumda derhal istifa edeceklerini ifade etti.
Ancak ikinci yarıyılın hemen başında müdürlerin, yönetim kuruluyla yaptıkları görüşmede taraflar istifa için zamanlamanın doğru olmadığını ve bu yönde alınacak bir kararın eğitimi olumsuz etkileyeceği konusunda fikir birliğine vardılar ve müdürler görevlerine devam ettiler. Yönetim kurulu ise bana başta teklif edilen eğitim danışmanlığı görevini okulda iş birliği alanında doğabilecek olası sorunları öngörerek “ koordinatör müdür” olarak değiştirdi ve bu ünvanla MEB’e başvuruda bulundu.
Mayıs ayına gelindiğinde yönetim kurulu ocak ayında yapılan toplantıda yaşananlar ve müdürlerin yeni yapılanmada kesinlikle yer almayacaklarını ifade etmiş olmaları nedeniyle bu eğitim yılı sonundan itibaren kendileriyle çalışmayacaklarını ve müdür değişikliğine gidileceğini kurucu temsilcisi Sarkis Serop Bey aracılığıyla iletti.
Sonrasında yaşananlar birçoğumuzun malumudur. Başkan Rafael Jozef Alik Bey mayıs ayı ortalarında müdürlerle ilgili o güne dek var olan tutumunda değişikliğe giderek mevcut müdürlerle devam edilmesi gerektiğini düşünen Sarkis Serop Bey’le aynı noktada buluştu.Bu arada diğer yönetim kurulu üyeleriyle olan görüş ayrılıkları devam ediyordu. Mayıs’ın üçüncü haftasında ise MEB tarafından onayımın gelmemesi nedeniyle başvurum geri çekildi, böylece vakıf ve okulla yollarımız ayrıldı. Rafael Bey ve Sarkis Bey yönetim kurulundaki görevlerinin de verdiği yetkiyle müdür değişikliğinden vaz geçilmesini ve mevcut müdürlerin göreve devam etmelerini sağladılar. Kendilerine iyi çalışmalar ve başarılar dilerim.
Yaklaşık 4 ay süren bu süre boyunca yönetim kuruluyla zaman zaman gerçekleşen istişarelerde bulundum. Toplantı ve görüşmelerin bir kısmında yer aldım, görüşlerimi ifade ettim. Bu dönemde yukarda da belirttiğim gibi kasıtlı ve kasıtsız yaratılan, insanları zan altında bırakan bilgi kirliliği ne yazık ki had safhada yaşanmıştır.
Bunlar arasında mesleki yeterliliğimle ilgili olanlar da var, elbette olabilir. Gerekçeli ve içinde fikir barındıran eleştiriler elbette yararlıdır, olması gerekir ve insanı geliştirir. Ancak karalamak maksadıyla yapılan ve geçerli, ciddi bir argümana dayanmayan laflar safsatanın ötesine geçmez ve söyleyenleri bağlar. Yine benle ilgili yaratılmak istenen algıya yönelik olarak; önümüzdeki yıl için öğretmen alımı gerçekleştirdiğim gibi asılsız laflar dahi yayılmıştır.
Bu süreçte yönetim kurulunun, veliler, mezunlar, okul çevresi gibi konunun doğrudan muhatabı olan tarafları, genel olarak da basını ve tüm toplumu bilgilendirme amaçlı yazılı açıklamalar yapmaktan kaçınması bir belirsizlik yaratmış, bilinmeyene karşı duyulan tepkiyi genişletmiştir.
“Sistemin değişeceği” gibi söylemler haklı olarak veli ve öğretmenlerde önümüzdeki yılla ilgili belirsizlik ve soru işaretlerinin doğmasına neden olmuştur. Oysa bunun yönetimsel anlamda birtakım yenilikler olduğu açıklanmalıydı.
Takip edenler bilir, bu süre zarfında bazı veliler ve hatta öğrenciler de konuya müdahil oldular, edildiler. İyi niyetli ancak çok da bilinçli olmayan tepkiler oldu. Kulaktan dolma malzemelerle sosyal medyada bir şeyler yazarak kendini önemli hissedenleri gördük. Yaratılan yapay krizden beslenenler Türkiye Ermeni toplumunu karalamak için fırsat bekleyenlere de malzeme sunmaktan geri kalmadılar.
Bu arada “koordinatör müdürlük” görevinin mevzuata aykırı olduğu dahi söylendi. Oysa bu görev 16 Şubat 2024 tarihinde (değişiklik; madde 13) MEB tarafından genel müdür görevine eşdeğer olarak yönetmeliğe eklenmiştir. Azınlık okulları için ilk defa yapılan bir başvuru olması doğrudur ancak yönetmeliğe aykırı değildir. Onaylanıp onaylanmaması ise başka bir konudur.
Bu süre zarfında bizzat yönetim kurulu başkanı Rafael Jozef Alik tarafından sonuncusu nisan ayında olmak üzere birden fazla kez bana lise müdürlüğü teklif edilmiştir. Daha ilk günden itibaren kendilerine, müdürlük yapmak gibi bir niyetim olmadığını, aksi takdirde gayet huzurlu bir ortamda görev yaptığım Tıbrevank’taki görevime devam edebileceğimi ifade etmiştim. Koordinatör müdürlük onayı gecikince teklif edilen kurucu temsilciliği görevini de düşünmediğimi teşekkür ederek belirtmiştim. Ne yazık ki bu tavrım sorumluluktan kaçınmak olarak yorumlandı. Bunun sadece kişisel ve ilkesel bir karar olduğunu anlamanın bu kadar zor olacağını düşünemezdim . Konu sorumluluk almak ise gelinen aşamada kabul etmek durumunda kaldığım ve başvurusu yapılan koordinatör müdürlüğün sorumluluğunun da en az okul müdürlüğü kadar olduğunu hatırlatmak isterim.
Aday olduğum görevle ilgili gerek okulda gerek özel konuşmalarda olsun iş birliğinin önemini elimden geldiğince vurguladım, kendime gereksiz bir önem atfında bulunmadım, müdür veya öğretmenlerden çok şey bildiğimi asla iddia etmedim, etmem. Davranışlarımla da böyle bir şeyin imasında dahi bulunmadım. Ancak tüm olan biteni sadece “ast- üst” bağlamında görenler belki de bu söylem ve tavrımı yetersizlik olarak algılamış olabilirler. Kendileri için üzgünüm.
Tüm okullarımız gibi Mıkhitaryan’ın da herhangi bir kurtarıcıya ihtiyacı yoktur ve olmamalıdır. Bu role soyunmak da kimsenin haddi değildir benim de olamaz. Olayı buraya evirmeye çalışanlar, her şeyi kişi temelli görüp kurumsal liyakatten haberi olmayanlar, kayırmacı ortamda kendilerine hasbelkader yer bulmuş olabilirler, bilemem. Sorun; yönetim kurulları ve okullarımızın genel olarak kurumsal bir yönetim sistematiğiyle değil kişi odaklı yönetilmesindedir.
Yaşam hızlı, çok hızlı değişiyor. Dolayısıyla eğitimin ihtiyaçları da öyle… En başarılı eğitim kurumları kendi eğitim düzeylerini yeterli bulmayan daha iyisini yapmak için kendilerini sürekli geliştirmeye açık oldukları için başarılıdırlar. Başarı ölçütünü sadece kendi okullarımız arasında değerlendirmeye devam ettiğimiz sürece ilerleyemeyeceğimiz gerçeğini artık görmemiz gerekiyor.
Ermeni okulları dışında görev yapan nitelikli eğitimcilerimiz var, bu insanların neden okullarımızda görev almadıklarını da sorgulamamız, onların deneyimlerinden yararlanmamız gerektiği düşüncesindeyim.
Okullarımızdaki öğrenci sayısı sürekli azalıyor. Aileler çocuklarını farklı okullara yollamayı giderek daha çok tercih eder oldular.Bu durum için yalnızca onları eleştirme kolaycılığına kaçamayız maalesef. Söz konusu aileleri de dinlemek bizlere bir şey kaybettirmez.Mutlaka aralarında İçinde fikir barındıran yapıcı eleştiriler yapanlar da olacaktır.
Vakıf yöneticileri, müdürler, öğretmenler, veliler kendilerine düşen sorumlulukları sorgulamadıkça ve yüksek egolardan kurtulmadıkça ne yazık ki durum iyiye gitmeyecektir.
Armen Saruhanyan
İlk yorum yapan siz olun