İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Peder Mürzyan yazılı açıklama yaptı, Feriköy Kilisesi’ndeki görevini bıraktı

Peder Şirvan Mürzyan, kendisi hakkında çıkan eleştirilerle ilgili olarak kendi sosyal medya hesabından bir açıklama yayınladı. Peder Mürzyan, Feriköy Surp Vartanants Kilisesi’ndeki görevini bıraktığını da açıkladı.

Peder Mürzyan, kendisine yönelik eleştiriler hakkında İtimat Büro’ya ilişkin “Bir din adamı olarak ticaret işine hiç girmemeliydim” derken özel hayatı ile ilgili iddialar için ise “bir din adamı olarak karşı cinsle, herkesin gözü önünde çekinmeden samimiyet kurmanın, sohbet etmenin bedelini ödedim. Bunu şeffaflık zannediyordum. Buna tanık olanların kendi fantezileri katacağını ve senaryolar yazacağını hesap edemedim” ifadelerini kullandı.
Peder Mürzyan, açıklamasında İtimat Büro bağışlarıyla ilgili Feriköy Kilisesi Vakfı Başkanı Manuk Öğer’e WhatsApp üzerinden gönderdiği teberru listesini de paylaştı.

Açıklama şu şekilde:

“Sanırım son birkaç aydır hakkında en çok konuşulan din adamı ve hatta Ermeni ben olmalıyım. Suskunluğumun hakkımdaki dedikoduları ve iftiraları azaltmak yerine, azdırdığını görmekteyim. İnsan aklıyla alay eden söylentilerin gerçeğin yerini alması ve kerli ferli insanlardan işitmek bardağı taşıran son damla oldu.
Neymiş, ben böbrek nakli olmamışım. Eşimin, böbreğini bana verdiği ameliyat düzmeceymiş. Kendimi acındırmak istiyormuşum. İspatı da çok bilimselmiş; Düşünce Platformu’nda şöyle buyurmuşlar;
“Nakil gerçekleşti mi? Gerçekleştiyse bağışıklık sistemi için kamuya açık alanlara girmemesi gerekir.”
On beş, yirmi yıl öncesinin organ naklinden kalan bölük pörçük bilgilerle beni itham edenler için tıbbın böbrek naklinde ulaştığı düzeyi ve etkili ilaçları öğrenmek o kadar zor mu? Sayın Harutyun Özer, niçin bu konuda uzman bir doktora sormuyorsunuz? Ya da en azından bir Google araştırması yapma zahmetine neden katlanmıyorsunuz? Siz aydınlarımız, bu halkın vicdanı olmak durumunda değil misiniz? Ne kolay unutuveriyorsunuz evrensel hukuk ilkesini: “Suçluluğu ispatlanmadıkça kişi masumdur”. Ama belli ki siz ve Platformun dürüstlük abidesi yöneticileri dedikodunun büyüsüne kapılıp bu ilkeyi Der Şirvan için unutuvermişsiniz.
Belli ki çok fazla zahmete girmeyeceksiniz, lütfen bari Google’a girin ve şunu yazın: “Böbrek nakli olan kişi kaç günde iyileşir “. Şu cevabı bulacaksınız: “Sorunsuz geçen bir böbrek nakli ameliyatından yaklaşık 4-7 gün sonra hasta taburcu edilir ve evine döner. Hastanın evine dönüşü ile beraber normal sosyal yaşama geçiş süreci de başlar.”
Ben nekahat dönemimi evimde kedilerim olduğu için Patrikhanedeki odamda geçirdim. Doktorlarımın uygun gördüğü süre boyunca karantinada kaldıktan sonra, yine doktorlarımın izniyle ve çoğunlukla maske takarak görevimin başına döndüm. Ameliyattan önce, haftada iki gün diyalize mahkumdum. Artık diyaliz makinesine bağlanmıyorum. Böbrek nakli gerçekleşmediyse acaba hangi mucizeyle oldu bu dersiniz?
Buradan açıkça duyuruyorum. Ben Der Şirvan Kahana, eşim Narod Mürzoğlu’ndan alınan sağlıklı bir böbrek 23 Şubat 2024 tarihinde, organ nakli konusunda ihtisaslaşmış Beylikdüzü Medicana International hastanesinde, Prof.Dr Murat Tuncer’in onayıyla, Prof. Dr. Sabri Tekin ve ekibi tarafından gerçekleştirilen ameliyatla bana nakledilmiştir. Ziyaretime gelen onlarca cemaat mensubunu da tanık olarak gösteriyorum. Mademki düşünce platformu hakikatin peşine düşmüş, onlara bir teklifim var. İçlerinden güvendikleri iki kişiyi seçsinler. Bana gelsinler. Ben hasta mahremiyet hakkımı bir yana bırakarak onlara raporlarımı göstereceğim. Türkiye çapında ünlü bir cerrah olan ve beni ameliyat ettiren profesörle görüştüreceğim. Tüm bunlardan sonra iftiralarına devam edenlerin, lütfen Allah aşkına, suratlarına tükürün. Kan kokusu almış çakallar gibi etrafımı kuşatmışlar, beni ve talihsiz hastalığımı rakı sofralarında meze yapmaya kalkışıyorlar. Kapı kapı dolaşıp iftiralarını tekrarlıyorlar. Tekrarlanan yalanların nihayet gerçeğin yerine geçeceğini, algının olgunun yerini alacağını bilerek durmadan usanmadan karanlıklarını büyütüyorlar. Ama hakikat er ya da geç ortaya çıkar. Kellemi isteyen acımasız heveslilere sesleniyorum. Benim böbrek ameliyatı olmadığımı kanıtlarsanız din adamlığımdan istifa edeceğim.
Ama ya siz? Yalanı, iftirayı ekmek gibi yiyenler ve bu yalanları satın alıp sanki gerçekmiş gibi başkalarına aktaranlar, sizin yüzünüz birazcık kızaracak mı?
Gelelim İtimat Büro meselesine: Eşim Narod Mürzoğlu adına kayıtlı resmi bir şirket olan İtimat Büro zamanın Patrik Genel Vekili Sayın Aram Srpazan’ın onayıyla 2016’dan bu yana yaklaşık sekiz yıldır hizmet vermekteydi. Yedi yıldır hiçbir ciddi şikâyet olmadan işleyen bu sistem son bir yıldır, özellikle sisteme yabancı yeni vakıf yöneticilerinden kaynaklanan şikayetlere maruz kaldı. Özellikle benim hastalığım ve eşimin benimle ilgilenmesinden kaynaklanan gecikmeler, fırsat kollayan hasımlarım tarafından büyütüldü, belgesiz infazlar yapılmaya başlandı. Şimdiye kadar hiçbir ciddi şikâyet gelmedi. “Mademki Der Şirvan dünyanın en kötü din adamıdır, elbette yapmıştır” teziyle dilden dile aslı olmayan yolsuzluk şaibeleri yayıldı durdu. Bunun üzerine Patrik Hazretleri İtimat Büroyla ilgili sorunların ele alınması için Ermeni Vakıflar Birliği ERVAB’a şöyle bir talimat verdi.
“Vakıf yönetimlerinin değiştiği bu dönemde olsun bazı vakıf yönetimlerinden, olsun İtimat Büro yetkililerinden sistemin tanıtılması, yeniden gözden geçirilmesi ve gerekiyorsa yeniden yapılandırılmasıyla ilgili talepler oluşmuştur. Sivil vakıflarımızın yararlandığı ve kullandığı bu sistemin ERVAB Mali Komisyonu tarafından incelenmesi, İtimat Büro yetkililerinin vakıf yönetimlerine bir ERVAB genel toplantısında bilgi vermesi sistemin daha verimli olması açısından Patrik Hazretleri tarafından önemli görülmektedir.”
Ben Mali Komisyon Başkanı sayın Herman Gürcüyan’a sistemi açıkladım ve gerekirse ERVAB toplantısında açıklamalar yapabileceğimi söyledim. Gerek olmadığını söylediler. Bu işi sonlandırarak tüm bağışları aktardıktan sonra makbuzlarını 10 Mayıs 2024 Cuma günü, Mali Komisyona teslim ettik. Hastanede duran bu makbuzları şimdiye kadar almaya tenezzül eden çıkmadı ne yazık ki. Sorunun büyüğü aslında budur. İtimat Büro meblağları gönderdikten sonra makbuzları almaları için işlek kiliselere bırakmakta, vakıfların gelip almalarını söylemekteydi. Ama bazen aylarca, hatta yıllarca makbuzlarını almayan yönetimler var. Almadıkları makbuzlara ihtiyaç duyduklarında, sanki sorun İtimat Büro’daymış gibi suçlamalar yapmaktadırlar.
Burada açıkça ilan ediyorum. İnsani ve kabul edilebilir hataların dışında hiçbir kasti suistimal olmamıştır. Aksini iddia edenler için yöntem bellidir; makbuzlarıyla, ilgili kuruma başvurup, teyit etmelidir. Biz kuruşu kuruşuna hesap vermeye hazırız. İtimat Büro çok küçük bir kar marjıyla değerli bir hizmet sunuyordu. Kurulu ve sorunsuz işleyen bu sistemi çok arayacaksınız. Şimdiden bunu dile getiren yönetimler var. Ama ne garip Der Şirvan’la ilgili olumlu hiçbir söz işitilmiyor. Tek kakofonik gürültü iftiracılar korosundan yükseliyor.
09 Mayıs 2024 tarihli AGOS Gazetesi’nde, bağışçı bir hanımın Feriköy Vakıf Yönetimi’nden bir talebi vardı. Bağışının ulaşıp ulaşmadığını merak ediyordu. Ben aşağıda WhatsApp görüntüsünde görüleceği üzere, bir gün sonra 10 Mayıs 2024 tarihinde, Yönetim Kurulu başkanı sayın Manuk Öğer’e bizde kayıtlı bağış listesini gönderdim. İtimat Büro tüm ödemeleri alıcılara yaptıktan sonra makbuzları on günü aşkın bir süre önce (10 Mayıs 2024,Cuma) ERVAB Mali Komisyonu’na teslim etmişti. Dolayısıyla bu şikayetçi hanımın talebini cevaplamak Vakıf Yönetiminin göreviydi, gidip o makbuzları almalı, kendilerine ulaşan meblağla karşılaştırmalı ve bağışçının haklı talebini yanıtlamalıydı.
Vakfın bu işi, belki de kendince haklı sebeplerden (personel eksiği vs) ağırdan almasının faturası da tabii ki Der Şirvan’a kesilmeliydi. İthamların belgeleriyle yapılması gereken ticari bir konuda dahi, yargısız infaz aymazlığıyla Der Şirvan’ın adı sakız edilmektedir.
İşitir gibiyim: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyenler çıkacak mutlaka. Artık teknolojiyle ateşsiz duman çıkarıyorlar. Özellikle şov dünyasında. Facebook ve diğer sosyal medya platformlarında ateşsiz nasıl duman çıkarıldığı konusunda herkesin bir malumatı vardır sanırım. Hele bir de bizim gibi dedikodu aşığı bir toplumda. Ben bu iftiraları çoğaltan ve yalanların üstüne, mal bulmuş mağribi gibi atlayanları biliyorum. Patriklik seçimlerinden hıncı olanlar, Maestro Adruşan Halacyan’ın Yönetim Kurulu ve Koro tarafından maddi nedenlerle uzaklaştırılmasının faturasını bana kesmek isteyenler, Kilisedeki aktif faliyetlerimi, özellikle çocuklarla ilgili çalışmalarımı, Ermenice ve Türkçe vaazlarımı kıskananlar, Beyoğlu Vakfı eski yönetiminden bana hıncı olanlar, Ferşköy Kilisesi’nde belki yerime geçmeyi düşleyen din adamları, ve hatta Patriklik Makamı’nı ve Patriğimizin şahsını yıpratmak ve zayıflatmak isteyenler bunları birer fırsat bellediler. Hadsiz ve hudutsuz bir dedikodu kampanyasıyla beni Feriköy Kilisesi’nden uzaklaştırmayı planladılar. Amaçlarına ulaşıp beni yıldırdıklarını zannediyorlar.
Ben üzgünüm ve öfkeliyim. Kırgınım ve gücenmişim. Bu iftiraları yayanları Tanrı’ya havale ediyorum. Onlar aylardır beni haça çıkarmaya çalışıyorlar. Ben Der Hisus gibi dua ediyorum: “Ey Baba, bağışla onları çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.” En çok da beni tanıyan ve harcadığım emeğe şahit olan dostlarımın sessiz kalmayı yeğlemesi beni incitiyor. Bu kadar aydır iftira yayayanlar, sonuç olarak sadece elli imza toplayabilmişler. Kalmam için 500 imza toplayabilirim, gelin görün ki gidiyorum Feriköy Kilisesi’nden. Ama onlar istediği için değil. Çünkü kanıtlanmış yüz kızartıcı hiçbir suç işlemedim. Gidiyorum… Tüm yaşananları bilen Yönetim Kurulu tek vücut olarak arkamda durmadığı için, toplumumuzun en kalabalık semtinin yöneticilerinin arasında daha fazla tartışma yaşanmaması için, kilisemizde esenlik ve düzenin zarar görmemesi için, seçilmiş yönetim kurulunun, dedikodularla lüzumsuz yere harcadığı enerjisini okuluna ve cemaatine aktarabilmesi için, hizmetim takdir görmediği için gidiyorum.
Tüm bunlarda hiçbir öz eleştirin yok mu diye soranlar olabilir.. Var tabii ki. Birincisi, bir din adamı olarak ticaret işine hiç girmemeliydim. Bu işi namusluca yapmak bir işe yaramıyor. Bir söylentide hepsi siliniyor ve beyaz sayfadaki tek bir siyah nokta gibi göze çarpıyor. Eşim Narod, zaten daha önce de İtimat’ta çalışıyordu; tecrübesi ve bilgisi vardı. Onun için Aram Sırpazan bu işi ona teslim etmişti. Onu da çok ağlattılar. O da hak etmedi bu suçlamaları. İkincisi, bir din adamı olarak karşı cinsle, herkesin gözü önünde çekinmeden samimiyet kurmanın, sohbet etmenin bedelini ödedim. Bunu şeffaflık zannediyordum. Buna tanık olanların kendi fantezileri katacağını ve senaryolar yazacağını hesap edemedim. O konuyu da çok abarttılar,aile dostlarımızla beraberce biriktirdiğimiz anıları kirlettiler. Aile hayatımı mahvetmeye çalıştılar. En güzel cevabı Eşim Narod, böbreğini ben sormadan vermeye gönüllü olarak ve çekinmeden bıçak altına yatarak vermiş oldu.
Evet sevgili kardeşim, bunlar benim hakikatlerim. Çoğunuz benim sadece adımı biliyorsunuz, hikayemi değil. Lütfen şu soruyu kendine sor: Der Şirvan’la ilgili bu söylentilere inandın, belki de paylaştın, kanıtın var mı? Birinci elden biliyor musun? Eminim, “çok güvenilir kaynaklardan” işittin diğerleri gibi, ama şimdiye kadar hiç o “çok güvenilir kaynaklar” sana kanıt sundular mı? Yoksa onlar da başka “çok güvenilir” kaynaklardan mı edindiler sana aktardıklarını?
Eğer Tanrı’ya inanıyorsan; bir din adamına iftira atma suçunun bir bedeli olacak. Lütfen Tanrı’nın önünde tövbe et, bil ki ben seni bağışladım. Eğer Tanrı’ya inanmıyorsan, vicdan ve adalet adına sus ve artık sana gelen bu iftiraları da sustur.
Evet ben de bir günahkârım. Ama ilk taşı aranızda günahsız olan atsın.
Hakkımda yaratılan yalan yanlış algıları hakikatmiş gibi satın alan, yurt içi ve yurt dışı dolaşıma sokanların yargısını da, önce Tanrı’ya sonra da vicdanınıza bırakıyorum.”

Ne olmuştu

Zartuhi Özbağ Bağdat, 10 Şubat’ta Kumkapı Meryem Ana Patriklik Kilisesi’nde yapılan bir cenaze törenine kendisi adına Feriköy Merametçiyan Okulu’na 4 bin TL bağışta bulunmuştu. Bağdat’ın yanı sıra ailesinden 2’şer bin TL ve bin 600 dolar da aynı kuruma bağış yapılmıştı.

Bağdat, Büro’nun kapanmasının ardından Feriköy Kilisesi’nin aramış ve kendisine yeni bir sistem üzerinde çalışıldığı bilgisi paylaşılmıştı. Feriköy Surp Vartanants Kilisesi Vakfı Başkanı Manuk Öğer, kurumuna belli miktar bağışın geldiğini doğrulamış ancak dekontların ellerinde olmaması nedeniyle bağışı kontrol edemediklerini söylemişti. ERVAB Mali Komisyon Başkanı Herman Gürciyan da bağışların kurumlara iletildiğini, dekontların da teslim edilmesiyle birlikte vakıfların bağışları kontrol edeceğini ifade etmişti. Gürciyan, geçtiğimiz hafta Agos’a açıklama yapmış ve Büro’nun makbuzları ERVAB’a teslim ettiğini belirtmişti.


Agos

Yorumlar kapatıldı.