İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mustafa Balbay: Reisi’nin eski bir ABD helikopterinde ölümü!

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
22 Mayıs 2024 Çarşamba

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 1960 model Amerikan yapımı helikopterin düşmesi sonunu yaşamını yitirdi.

Reisi’yi taşıyan helikopterle yakın zamanda havalanan öteki iki helikopter, herhangi bir sorunla karşılaşmadan yolculuğunu tamamladı.

Reisi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le iki ülke sınırında inşa edilen Kız Kalesi Barajı’yla ilgili törene katıldıktan sonra İran’a dönmek üzere hareket etmişti.

Yukarıda kurduğumuz üç cümle Reisi’nin ölümünü aydınlatmaktan öte her türlü soruyu akla getiren somut bilgiler.

Yurttaşlarının yarısına yakını Azeri olan İran’ın komşu ülke ile ilişkisi iç güvenliğinin ana konusuydu. İran, Azerbaycan’ın güçlenmemesini ülkesinin yararına görüyordu. Bu kaygı ile Ermenistan’a daha yakın duruyordu. Ancak son ziyaret sürecin değişebileceğini gösteriyordu. Reisi’nin ölümünün bu süreci baltalamamasını dileyelim.

***

İran devrimi 45 yaşında. 64 yaşındaki Reisi başta olmak üzere bugün İran yönetimini elinde bulunduranlar Humeyni sürecinin genç kuşaklarıydı. O kuşak içinde en radikal olanlar iş başında. Reformcular zaman içinde her türlü yöntemle tasfiye edildi.

Reisi, yargı kökenli. Humeyni’nin ilk yıllarında savcılıkla başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi İran yargısının en tepesindeki kişiydi. İslam devriminin ilk yıllarından itibaren rejim muhaliflerinin kısa sürede yargılanıp cezalandırılması için dört kişilik bir heyet oluşturulmuştu. Reisi o heyetteydi, 5 bin kadar rejim muhalifinin ölümünde imzası var.

Sözün özü Reisi, İran’da reform yanlısı olanların kolay affetmeyeceği bir kişiydi. Dünya şu sorunun yanıtını arıyor:

-İran’da bundan sonra ne olur?

Bugüne kadar yaşananları dikkate alırsak rejim kendisini öylesine tartışılamaz, sorgulanamaz, dokunulamaz hale getirdi ki görünür gelecekte rejim devam eder.

Her şey bir yana İran’da yazının başında yaptığımız saptamayı soru haline getirip gündeme getirme ortamı yok:

-Biz üç bin menzilli füze yapabiliyoruz ama cumhurbaşkanımızı 1960 model eski bir ABD yapımı helikopterde taşıyoruz. Biz İsrail hedeflerine nokta atışı yapabilecek güçteyiz ama topraklarımız içinde helikopteri düşen cumhurbaşkanımıza saatlerce ulaşamıyoruz. Neden?

***

Özellikle İsrail’le girdiği Gazze zeminli krizden sonra İran’la ilgili iki uç yoruma tanık olduk:

1-İran o kadar güçlü bir ülke ki İsrail’in en hassas yerlerinin neresi olduğunu biliyor ve oraya saldırı düzenleyebiliyor. Zarar vermese bile saldırı düzenlemesi başlı başına bir güç gösterisi.

2-İran’ın toplam gücüne bakın, bitti aslında. Kimi alanlarda çok iyi şeyler yapmış olduğunu göstermesi çok güçlü olduğu anlamına gelmez.

İkinci şık daha gerçekçi görünüyor. İran büyük devletler arasındaki dengelerle çok iyi oynayabilen bir ülke. Sadece nükleer yolculuğu bile bunu anlatmaya yeter:

1970’lerde “komünizm tehdidi”ne karşı ABD’ye yakın durup nükleer çalışma başlattı.

1990’larda Sovyetler çökünce Rus nükleer uzmanlarını alıp nükleer santral yapımına girişti.

2010’larda Rusya uzaklaşınca bölgeye gelmek isteyen Çin’le yakınlaşıp santralı tamamladı.

Ancak ne olursa olsun yönetimde “şeffaflık” ve “denetim” olmaması her şeyi karartıyor. İran’da beş günlük yas var. Reisi’nin seçildiği seçime katılım yüzde 48 idi.

Ülkede başlıca ortak payda ağıt.


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.