İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tehcir: Soykırım iddialarına yanıtlar III

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
24 Nisan 1915’e, savaştaki Osmanlı’nın aldığı tedbirlere önayak olan genelgeye ve bugün kimilerince hâlâ “katliamın yıldönümü tarihi” olarak anılan güne nasıl gelindiğine bakalım.

Prof. Dr. Şaduman Halıcı

Yayınlanma: 05.05.2024 – 11:45

Önceki yazımızı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ermenileri nasıl bir tutum takınmıştır” sorusu ile bitirmiştik. Bugün bu soruyu yanıtlayarak 24 Nisan 1915 kararını ele alacağız.

Ermeni tezlerini savunan tarihçiler Osmanlı Devleti’nin uyguladığı zorunlu göçün yani tehcirin çok önceden hazırlandığını, hükümetin masum ve huzur içinde yaşamakta olan Ermenileri bu planlı göçle imha etme amacını güttüğünü iddia eder. Gerçekler böyle midir? Hayır.

Savaş başlayınca Osmanlı yönetimi 3 Ağustos 1914’te seferberlik ilan eder. Ermeni Taşnak Komitesi ne yapar? Ruslarla işbirliği… Daha Osmanlı tarafsızken Ermeni komiteleri ve yayın organları Osmanlı Devleti’ne karşı topluca isyan etmelerini ve Rus ordularına destek vermelerini ister. Örneğin Taşnaksutyun ağustos ayında yayınladığı bildiride der ki “Kendi kurtuluşumuz için savaşacağız. Yalnız değiliz, bizimle birlikte Avrupa’nın kültürlü milletleri de vardır ki Alman vandallarına, Türklerin gönüllülerine karşı mücadele edeceklerdir. Ermenistan’ın kurtulması saati gelmiştir. Ermeniler! Türkler aleyhine silaha sarılın.” (Uras, 600-601)

Nitekim pek çok Ermeni Osmanlı’nın seferberlik çağrısına uymaz. Tersine ordudakiler silahlarıyla kaçmaya başlar. Rusya da Osmanlı topraklarından ele geçireceği yerleri vereceğini ve böylece onların bağımsız devletlerini kurmalarına yardımcı olacağını söyleyerek Ermenileri hem kışkırtır hem de örgütlemeye hız verir. Böylece oluşan Ermeni taburları, Doğu Anadolu’da Türk-Kürt-Çerkes ayırımı yapmadan Müslümanları katletmeye başlar. Nitekim Taşnaklar’ın yayın organı Horizon diyecektir ki “Ermeni de açık alınla meydana çıkıyor. Rus ordularında çalışan Ermenilerden başka savaş alanına, teşkil ettiği gönüllü alaylarını çıkarıyor. Bunlar, Rus askerleriyle birlikte çarpışacaklar ve onlara küçük kuvvetleriyle yardım ederek, İtilaf Devletleri’nin zaferini temin edeceklerdir”. (Uras, 594)

SAĞDUYU ÇAĞRISI

Bu nedenledir ki Osmanlı hükümeti Ermenileri izlemeye alır. 1914 yılı aralık ayında Doğu illerindeki misyoner kuruluşlarının ve buralarda çalışan memurların başka bölgelere gönderilmesi konusunda hazırlık başlar. Ermeni din adamlarıyla, milletvekilleriyle ve toplum üzerinde etkin kişiliğiyle tanınanlarla görüşerek Ermenileri olumsuz tavır ve davranışlardan vazgeçirmelerini ister. Örneğin İçişleri Bakanı Talat Bey, Erzurum milletvekili Varteks Efendi ile görüşmesinde can ve mal kayıplarını önlemek için Ermenileri sağduyulu olmaya çağırır. Ancak olumlu yanıt bulamaz.

Osmanlı Devleti, Ermenilerin düşmanlara desteğinden haberdardır. Hükümet, 1915 Van isyanının patlak vermesine kadar Ermeni komitelerinin çalışmalarını küçük önlemlerle kontrol altına almaya çalışır. Örneğin seferberlik çağrısına uymayan Ermenilerin Zeytun’da başlattıkları, Antep ve çevresini de etkileyen isyanlarını. (ATBD, 1806) Zeytun, Maraş ve civarındaki elebaşı Ermenileri Konya’ya göçerterek söndürmek ister ama başaramaz. Üstelik Ermeniler, Konya’da da birleşip tehlike yaratmaya başlar. Anadolu içine göç kararı askıya alınır. Halep’in güneydoğusu ile Zor ve Urfa havalisine sevkleri de bu günlerde planlanmaya başlanır. Çünkü devletin ölüm kalım savaşında olduğu günlerde Ermenilerin cephede ve gerisinde düşmanla işbirliği yaptığını hatta topluca isyan hazırlığında olduğunu belgeleyen pek çok rapor hükümetin önündedir. Bu nedenle 25 Şubat 1915’te ordu birliklerine bir genelge gönderilir. Bu tarihte İtilaf Devletleri donanmaları da boğaz önünde bomba kusmaktadır. Başkomutan vekili genelgeyle Ermenilerin çeşitli yerlerde çeteler kurduklarına, askerden kaçarak eşkıyalık yaptıklarına, aramalarda bol miktarda silah ve bomba bulunduğuna ve bunun bir isyan hazırlığı olduğuna dikkat çeker ve gerekli önlemlerin alınmasını ister. Nedir bu önlemler? Ermeni erler, seyyar orduda ve silahlı hizmetlerde kullanılmayacaktır. Komutanlar silahlı saldırılara karşı koyacak gerekirse sıkıyönetim ilan edecektir. Her yerde uyanık davranılacak ancak planlı harekat olmayan yerlerde arama yapılmayacak ve devlete bağlı Ermenilere herhangi bir zarar verilmeyecektir (Altıntaş, 79-81).

Hükümetin önlemleri bununla kalmaz. 1 Nisan 1915’te alınan kararla güven duyulmayan, kimi olaylara karıştığı belirlenen Ermeni polis ve memurlar da Ermenilerin yaşamadığı illere gönderilir. Ancak önlemler yine çare olmaz. Van’da başlayan isyanın kısa sürede Müslüman katliamına dönüşmesi üzerine hükümet daha köklü önlem alma gereği duyar. Van olaylarını başlatan ve Ermenileri silahlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 24 Nisan 1915’te illere ve mutasarrıflıklara gizli bir genelge gönderir. Ertesi gün İtilaf Devletleri’nin Çanakkale’ye kara harekâtı başlayacaktır. Peki Ermenilerin öne çıkardığı 24 Nisan tarihli genelge ne söyler?

GENELGEDE YAZANLAR

Genelge, 16-55 yaş arasındaki Ermenilerin ülkeye giriş çıkışını yasaklar. Haberleşmenin Türkçe yapılmasını zorunlu tutar. Ermeni gazetelerini kapatır. Başta İstanbul olmak üzere ülkedeki Ermeni örgütlerinin kapatılmasına, evrakına el konulmasına ve komitacıların tutuklanmasına karar verir. Bu doğrultuda 2 bin 345 kişi tutuklanır. Tutuklananların çoğu Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütlerinin mensuplarıdır. (ATBD, 1829; Beyoğlu, 66). İşte Ermenilerin “Katliamın yıldönümü tarihi” olarak ilan ettikleri tarih bu gündür. Bakın Standford J. Shaw-Ezel. K. Shaw ne diyor?

“1915 Nisan’ında henüz sınır dışı emirleri yayınlanmadan Rus Ermenistanı’ndaki Taşnaklar Van’da bir ayaklanma başlattı. Rus Kafkas Ordusu, Anadolu’dan ve Kafkasya’dan gönüllü gelen çok sayıda Ermeninin yardımıyla Van’a doğru saldırıya geçti. 14 Mayıs’ta Van’a varıp iki gün içinde yerli Müslüman halkı kesip biçti. Kentin küçük Osmanlı garnizonu çekilmek zorunda kalmıştı. Van’da Rus koruması altında bir Ermeni devleti kuruldu. Tüm Müslümanların öldürülmüş ya da kaçmış olmaları nedeniyle devletin kendini yaşatabileceği düşünüldü. Türkleri gölün güneyinden sürüp Rusların Bitlis vilayetine saldırmalarını kolaylaştırmak için bir Ermeni birliği kuruldu. Van bölgesine 250 bin Ermeni doldu….” (Shaw, 379-380)

Yalnız Van’a değil Rus işgaline uğrayan Muş’a, Bitlis’e de doluşan Ermeniler kadın çocuk, genç yaşlı ayırt etmeden Müslümanları katleder. 16. Kolordu Komutanı olarak bölgeye gelen Mustafa Kemal Paşa’nın not defterine düştüğü kayıt çarpıcıdır. Çünkü 16 Kasım 1916 günü Bitlis’teki hastaneleri denetler paşa, doktorlardan bilgi alır. Aldığı bilgi nedir biliyor musunuz? Ordunun hastane olarak kullanmak üzere belirlediği evler temizlenirken “10-15 kadar İslam kadını başları” bulunmuştur. (Tezer, 71). Ermeni katliamının canlı (!) izidir… Ve işte bu katliamlardır ki “tehcir yasası” olarak bilinen sevk ve ıskân kanununun çıkarılma nedeni olur.

Peki bu yasanın içeriği nedir, nasıl uygulanmıştır? Bir sonraki yazımız bu sorulara yanıt olacaktır.

Kaynakça:

Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1976.

Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD), Yıl 31, S. 81; Aralık 1982, Belge No: 1806.

ATBD, Yıl 31, S. 81; Aralık 1982, Belge No: 1829.

Ahmet Altıntaş, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Tehcir Kararı Alması ve Uygulaması”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 7, S. 1, 2005, s. 79-81.

Süleyman Beyoğlu, “1915 Tehciri Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Türk Dünyası Araştırmamaları Dergisi, S. 131, Nisan 2001, s. 66.

Stanford J. Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c. II, çev. Mehmet Harmancı, e Yayınları, İstanbul, 1983.

Şükrü Tezer, Atatürk’ün Hatıra Defteri, TTK, Ankara, 1989.


Cumhuriyet Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.