Fransa’nın en büyük ikinci şehri Marsilya, bu hafta ‘Akdeniz Buluşmaları’na ev sahipliği yaptı. Akdeniz Buluşmaları, Papa Françesko’nun talimatıyla İtalyan piskoposluğunun 2020’de başlattığı bir girişim. 2013 yılında İtalya’nın Lampedusa kentinde yaşanan göçmen felaketinin ardından Papa Françesko ve Katolik Kilisesi, Akdeniz havzasında göçmen konularının kapsamlı bir şekilde ele alınması ve yabancılara karşı daha hoşgörülü olunması için kolları sıvama kararı aldı.
Kuşkusuz Papa’nın bu girişimi masum değil. Zira hem dini, hem de devlet adamı sıfatıyla kilisenin gençler ve ülkeler nezdindeki jeopolitik etkisini artırmayı hedefliyor. Akdeniz’i ‘melezleştirme sürecinin denizi’ olarak tarif eden Papa, Akdeniz Buluşmaları toplantısının ilkini 2020 yılında İtalya’nın Bari, ikincisini ise Floransa kentinde düzenledi. Üçüncü toplantıya ev sahipliği yapan Marsilya bir hafta boyunca, Fransa ile Avrupa Birliği’nin iç siyasetini şekillendirecek açıklamalara ve toplantılara sahne oldu.
Toplantılara Papa sadece bir gün süreyle katılacaktı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile buluşması da öngörülmüyordu. Ancak Macron, elindeki tüm diplomatik imkanları kullanarak Papa ile buluşma fırsatı buldu. Papa, Fransa Başbakanı Elisabeth Borne ile İçişleri Bakanı Gerald Darmanin tarafından resmi törenle karşılandı.
Avrupa ülkelerinin göçmenlere kapılarını kapatıyor olmasına son derece içerleyen Papa, bu hususta AB’ye üye ülkelerin göçmen politikalarına her fırsatta karşı çıkıyor. Darmanin Papa’yı karşılamadan önce göçmenlerin Fransa’ya girişini zorlaştıracak yeni bir yasa üzerinde çalıştıklarını dile getirdi. Papa ise medeniyetin beşiği olan ve Kuzey Afrika, Karadeniz, Akdeniz, Yakın Doğu ile Latin Avrupa ülkelerini buluşturan Akdeniz’in aslında göçler sayesinde zenginleştiğini her fırsatta vurguluyor. Macron ve eşinin de katıldığı Marsilya’daki toplantıda da bunun altını çizdi.
Göreve geldiği tarihten bu yana laik Fransa’nın lideri olmasına rağmen 4 kez Papa’yla yüz yüze görüşen, bir o kadar da telefonla görüştüğü açıklanan Macron, Marsilya’da da yine Papa’nın huzuruna çıkmayı başardı. Aslında Macron’un hazırladığı göçmenler ve ötanazi yasa tasarıları Papa’nın pek de hoşuna giden konular değil. Ancak Macron’la iyi bir diyaloğu olduğunu ve hoşuna gitmeyen konularda bile görüş alışverişinde bulunduklarını söylenen Papa, Akdeniz’de boğulan göçmenler konusunda Avrupa’nın ‘medeni’ ülkelerinin sessiz kalmalarına tahammül edemiyor. Macron için siyasi açıdan Papa’yla görüşmek son derece önemliydi.
Fransa’da bulunan Papa ile bir şekilde görüşme çabasına giren isimler arasında Avrupa Komisyonu’nun Avrupa yaşam tarzının tanıtımından sorumlu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas da vardı. Schinas, Avrupa Komisyonu Başkanlığına yeniden seçilmek için destek arayan Ursula Von der Leyen adına Papa’yla görüşme talep etti ve ikili olarak fotoğraf çektirme imkanını iyi değerlendirdi.
Karşılık bulacak mı?
Papa Françesko toplantıda yabancıları ve göçmenleri kucaklayarak entegre etmenin önemine vurgu yaptı. Avrupalı siyasetçilerin radikal, dışlayıcı ve korkuya dayalı politikalarının Akdeniz’i ölüm denizi haline getirdiğine vurgu yaptı. Avrupalı gençlerin göçmenlere karşı son derece hoşgörülü olduklarını gözlemlediğine dikkat çeken Papa, pragmatik yaklaşımıyla sadece katılımcılara değil, Hristiyanlığa teolojik yaklaşan kişilere de çok güzel bir ders verdi. Nitekim dini inançların teorik ve laboratuvarda geliştirilen fikirler silsilesi olmadığını vurgulayan Papa, inançları insanlara umut veren, hayatı anlamlandıran, radikal düşüncelerden uzak, günümüzün gerçekleriyle bağdaşan, dolayısıyla da yabancıyı kabullenen bir şekilde yorumlamak gerektiğini ifade etti. Yetmedi, Marsilya stadında 57 bin kişiye seslenen Papa aslında Avrupa ülkelerindeki Hristiyan Demokratlara da ‘modernleşme çağrısında’ bulundu.
Önümüzdeki dönemde gerek Hollanda’daki genel seçimde gerekse AB’ye üye ülkelerde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Papa’nın çağrısı ne kadar karşılık görecek merak konusu. Zira Papa ile Hristiyan Demokratlar arasında görüş farkı her geçen gün biraz daha artıyor gibi. Ekonomi, sosyal ve göç politikası ile içişleri konusunda görüş birliği azalıyor. Zaten Avrupa’da da Hristiyanların ekseriyetle aşırı sağ veya Yeşiller ile sosyalist partilere eğilim gösteriyor olmaları da bir tesadüf değil sanki. Zaten 86 yaşındaki Papa da Avrupa’da iktidardaki siyasi partilerin göçmenlerin derdine kulak asmamalarını, ‘ilgisizliğin fanatikliği’ olarak tanımladı ve gelecek için bir felaket oluşturabileceği konusunda da uyardı.
Varşova Güvenlik Forumu 10. yılını kutlayacak
Dış haberler ve uluslararası ilişkilere AB’nin başkenti ve NATO’nun merkezi olan Brüksel’den hastalık derecesinde ilgi gösteren ve imkanlar dahilinde her etkinlikte hazır bulunmaya çalışan bir gazeteci olarak, uluslararası düzeyde yapılan güvenlik forumlarını da çok titizlikle takip ediyoruz. Yaklaşık 10 yıl önce kurulan Varşova Güvenlik Forumu da bunlardan biri. 3-4 Ekim tarihleri arasında Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenecek olan Güvenlik Forumu bu sene çok ilginç isimlere ev sahipliği yapacak.
Zira NATO Askeri Komite Başkanı Amiral Rob Bauer, Türkiye’nin de çok yakından tanıdığı bir isim olan ABD Başkan Yardımcısı’nın Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Philip Gordon, Hollanda Dışişleri Bakanı Kajsa Ollongren ile İzlandalı mevkidaşı Varşova’da olacaklar. Gürcistan Cumhurbaşkanı olsun, İngiltere’nin Endo-Pasifik bölgesinden sorumlu Bakanı Anne-Marie Trevelyan olsun, çok çeşitli ve her düzeyde katılımcı hazır bulunacak.
10. yıl itibariyle bu güvenlik forumunun konusu ‘Yeni çekim merkezi: Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri’. Türk Dışişleri Bakanlığı jargonunda uzun süre MEDAÜ olarak tarif edilen Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri her geçen gün jeopolitik dengeler açısından önemli bir çekim merkezi haline geliyorlar. Rusya-Ukrayna savaşı da Polonya gibi bir ülkeyi güvenlik ve savunma alanında önemli bir aktör haline getiriyor. Son günlerde Polonya Başbakanı’nın Ukrayna ile tarım ürünleri konusunda yaşamış olduğu gerginliğe Polonya Cumhurbaşkanı noktayı koydu ve işi ‘tatlıya’ bağladı. Polonya, Transatlantik halkada yükselen ülke statüsünü pekiştirmeye devam ediyor.
Varşova Güvenlik Forum’unda Türkiye de temsil edilecek. Zira Türkiye’nin NATO nezdindeki eski daimi temsilcisi ve şimdi de Uluslararası Güvenlik İşleri Genel Müdürü olan Büyükelçi Basat Öztürk katılacak.
İlk yorum yapan siz olun