14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimi için milletvekili aday listeleri belirlendi. Listeler konusunda tartışmalar, eleştiriler var. Bu yazıda genel eleştirilere, tartışmalara girmek niyetinde değilim. Daha çok Ermeni ya da azınlık adaylar konusuna eğilmek, bu aşamada daha gerekli.
2015 seçimlerinden sonra HDP, AKP ve CHP’den üç Ermeni vekil seçilmişti. Çok partili hayatta ilk kez üç Ermeni vekil üç ayrı partiden TBMM’ye girmişti: HDP’den Garo Paylan, CHP’den Selina Doğan, AKP’den Markar Esayan. Bu, yakın tarihte bir ilk olması sebebiyle büyük önem taşıyordu.
Elbette o dönemin atmosferini de hatırlamak gerekir. Her şeyden önce, Kürt sorununda çözüm süreci masadaydı. Umut vardı. Ayrıca Hrant Dink Cinayeti ve cinayet sonrasında yüz binlerin katıldığı cenaze töreni, Ermeni toplumunun sorunlarına ve tarihine bir ilgi doğurmuştu. Bu hava içinde partiler seçilecek bir yerden Ermeni aday göstermeyi uygun görmüşlerdi.
Çözüm sürecinin hükümet tarafından sona erdirilmesi ve milliyetçi/baskıcı politikaların tercih edilmesiyle, bu hava ilerleyen yıllarda büyük ölçüde dağıldı. 2018’e geldiğimizde CHP Selina Doğan’la ikinci dönem devam etmezken, başka bir Ermeni aday gösterme yoluna da gitmedi. Markar Esayan’ın beklenmedik kaybıyla, Garo Paylan TBMM’de tek Ermeni vekil olarak kaldı.
Paylan, hem ilk hem de ikinci dönemde çok önemli işler yaptı. Sadece Ermeni toplumunun tarihsel ve güncel sorunlarıyla ilgilenmedi, ülkenin gidişatıyla ilgili, özellikle demokratikleşme konusunda kritik çıkışlar yaptı. Bu performansıyla sadece Ermeni toplumundan değil, Türkiye’nin diğer halklarından da övgüler aldı.
Ancak HDP’de iki dönem kuralı olduğu biliniyordu. Yani bu seçimde Paylan aday gösterilmeyebilirdi. Bununla beraber, Ermeni toplumundan, Paylan ölçüsünde bir performans gösterebilecek isimler temayüz etmedi. Bunda elbette, hükümetin bir zamanlar çözüm sürecini birlikte yürüttüğü HDP’yi her fırsatta suçlayan, kriminalize eden, siyasal alanın dışına itmeye çalışan tutumunun da etkisi vardı. Kürt meselesinde 90’lara dönülmüştü.
Bu süreçte CHP yine sessiz bir tutum takındı. AKP ise Sevan Sıvacıoğlu’nu MKYK’ya seçerek bir anlamda vekilliğe hazırladı. AKP’nin tutumu, muhalif çevrelerde pek de ‘samimi’ bulunmuyor. Bu konuda ayrı bir tartışma yürütülebilir elbette, ancak sonuç değişmiyor. Şu an Ermeni toplumundan seçilecek durumda olan tek vekil, Sevan Sıvacıoğlu.
HDP, Garo Paylan için bir istisna yoluna gitmedi. Oysa böyle bir beklenti vardı. Bilhassa Ermeni toplumunda. Öğreniyoruz ki, HDP Paylan’a Ankara 2. Bölge’de adaylık önermiş, ancak Paylan HDP’nin güçsüz olduğu bu bölgedeki adaylığı uygun bulmamış. Kendine göre haklı gerekçeleri de var, görüşlerini bu hafta bize verdiği röportajda okuyacaksınız.
TİP ise, 68 kuşağından Masis Kürkçügil’e İstanbul 2. Bölge 13. sırada yer verdi ancak seçilmesi hayli güç. Daha genç kuşaktan, yazar ve siyasetçi Foti Benlisoy da yine TİP listesinden, İstanbul 1. Bölge 14. sıradan aday gösterildi. CHP, Ermeni toplumundan Margrit Dikme’yi İstanbul 3. Bölge 23. sıradan aday gösterdi. Bu üç isim, ancak partileri çok çok büyük bir oy sıçraması yaparsa seçilebilecek.
Şunu da hatırlamak gerekir ki, Masis Kürkçügil Ermeni toplumunun sorunlarını merkeze alan bir tutumdan çok, sosyalist siyaset ve teori alanında çalışmalar yürüten bir isim. Foti Benlisoy da keza, Rum toplumunun tarihi ve sorunları üzerine çalışmalar yapsa da, varoluşunu bir sosyalist olarak tanımlıyor. HDP yani Yeşil Sol Parti’nin Mardin’den, seçilecek bir yerden Süryani bir adayı, George Aslan’ı aday gösterdiğini de not düşelim.
Ermeni vekiller meselesine dönecek olursak… Seçim yaklaşırken, gerek HDP’den gerek TİP’ten “Aday olacak bir Ermeni var mı?” yönünde mesajlar aldık. Bu, açıkçası, sağlıklı bir yöntem olmadı. Elbette seçim öncesi bir yoklama yapmak mümkündür, ancak böylesi bir trafikle güçlü ve temsil gücü yüksek bir aday saptamak zordur.
HDP bundan önce, seçimler yaklaşırken, azınlık toplumlarından isimlerle bir araya geldiği geniş toplantılar düzenlerdi; o toplantılardan eğilimler, isimler çıkardı. Bu daha sağlıklı bir yoldu. HDP bu kez bu yola gitmedi. TİP de öyle. İyi niyetlerini anlıyorum, ancak parti ile aday adayları ve toplum arasında bir mekanizma ve diyalog kurmadıkça sağlıklı bir yol bulmak zorlaşıyor.
Bu dönem böyle. Zaten muhalefet cephesindeki partiler bütün enerjilerini ‘Tek Adam’ sisteminden kurtulmaya harcıyorlar. Dolayısıyla bu dönem de azınlık temsiliyeti tatmin edici olmadı.
Ancak bu topraklardaki azınlık hâline gelmiş/getirilmiş toplumların TBMM’de temsil edilmesi konusunu önemli bulan tüm partilerin, yeni ve katılımcı mekanizmalar üzerine kafa yorması şart.
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28461/ermeni-adaylar-meselesi
İlk yorum yapan siz olun