Şant Manukyan, Doruk İşmen ve Mehmet Türkarslan ile Ripple davasını, kripto para birimlerinin menkul kıymet olup olmadığı tartışmalarını ve kripto piyasasını konuştuk.
NERGIS KARTAL
Ekonomist Şant Manukyan, Lytera Co-Founder’ı Doruk İşmen ve Paribu Hukuk Müşaviri Mehmet Türkarslan ile Ripple davasının potansiyel sonuçlarını ele alarak, kripto para birimlerinin “Menkul kıymet” olup olmadığı tartışmalarına değindik.
2020’den beri devam eden ve giderek kripto dünyasında efsaneleşen Ripple ve SECdavası, tüm hızıyla sürüyor. Birçok kripto meraklısı ve analist, davayı Ripple’ın kazanmasını bekliyor. Tüm dünya tarafından da takip edilen bu davada, Ripple’ın ya da SEC’in kazanacağı durumlarda, tüm kripto piyasası ve SEC tartışmaları nasıl etkilenecek merak ediliyor.
“Ripple Davası” olarak da bilinen süreç, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) Ripple Labs’ı “Kayıt dışı menkul kıymet satışı” yoluyla haksız kazanç elde etmekle suçlamasıyla başladı. Ripple Labs yöneticileri Chris Larsen ve Brad Garlinghouse ise bu davanın ana sanıkları konumundaydı.
Dava sürecinde eski bir SEC yöneticisi olan William Hinman’ın ortaya çıkan belgeleri ise davanın merkezinde yer aldı. William Hinman, bu belgelere göre 2017’de SEC’deki görevini sürdürürken, Ethereum’un menkul kıymet olmadığına dair çeşitli açıklamalar yapmıştı.
Ripple, Hinman’ın bu görüşlerinin SEC’i de içerdiğini ve ETH gibi XRP’nin de menkul kıymet olmadığını savundu. SEC ise Hinman’ın bu açıklamalarının Hinman’ın kendi kişisel düşüncesi olduğunu açıkladı.
Ripple davayı kazanırsa ne olur?
Dava, şu ana kadar pandemi koşulları gibi birçok farklı sebeple de ertelendi. Ayrıca; davanın keşif sürecinin getirdiği bazı aksilikler sebebiyle de dava, 4 defa uzatıldı.
Sürecin nasıl devam edeceğini ve bizleri nelerin beklediğini Ekonomist Şant Manukyan, Lytera Co-Founder’ı Doruk İşmen ve Paribu Hukuk Müşaviri Av. Mehmet Türkarslan, Cointelegraph Türkiye okurları için yanıtladı.
ABD’li düzenleyiciler kripto endüstrisine “menkul kıymet” argümanıyla yaklaşıyor. Diğer taraftan Ripple’ın hakkında açılan “menkul kıymet” davasını kazanması halinde, bu kazanım tüm kripto endüstrisini rahatlatır mı, merak ediliyor.
Şant Manukyan, “ABD’li düzenleyiciler kripto endüstrisine “menkul kıymet” argümanıyla yaklaşıyor” bakış açısının doğru olmadığına dikkat çekiyor. Çünkü burada SEC, konuya bu şekilde yaklaşırken, CFTC ise en azından en tepedeki kripto para birimlerinin için emtia olduğu görüşüne sahip.
Manukyan’a göre, SEC ve Ripple davasında, davayı Ripple’ın kazanması durumunda ilk anda bir rahatlama gelebilir. Bununla birlikte bu durum, ‘23 bin kripto para biriminin tamamı menkul kıymet değildir’ anlamına gelmeyeceği için zaman içinde bunların önemli bir kısmı ayıklanır. Çünkü gerçekten de bu kripto paraların bir kısmı iş modelleri sebebiyle menkul kıymet kategorisinde yer alıyor.
Manukyan, menkul kıymet olup olmama durumunun sadece coin’lerle sınırlı olmadığına dikkat çekiyor. Burada SEC’in Kraken’e açtığı davadan da örnek veren Manukyan, “Staking hizmetinin de bir menkul kıymet olarak sınıflandırıldığını görüyoruz. Dolayısı ile bazı getiri yaratan ‘uygulamalar’ da menkul kıymet kapsamında değerlendirilme riski taşıyor ki bu durum Ripple davayı kazansa bile değişmeyecektir” diyor.
Manukyan, son olarak, stablecoin’lerin durumunu da değerlendirerek, büyük bir ihtimalle stablecoin’lerin de para piyasası fonlarına benzer bir sınıflandırmaya dahil olacaklarının altını çiziyor.
Şu anda merkeziyetsiz borsa dYdX Foundation’ın Türkiye Lideri olan ve aynı zamanda bir Web3 araştırma ve veri analizi şirketi olan Lytera’nın kurucu ortakları arasında yer alan Doruk İşmen ise Ripple ve SEC arasındaki davayı en başından ele alarak şunları söyledi:
“Ripple şirketi bu davanın açılmasından bir süre sonra, XRP menkul kıymetse, BTC ve ETH de menkul kıymettir diyerek kendilerine destek bulmayı umsa da kripto ekosistemi tarafından büyük bir tepkiyle karşılaştı. Şirket, bir süre sonra bu söylemlerinden vazgeçerek tüm kripto ekosistemini birleştirici söylemlerde bulunarak daha barışçıl yöntemlerle davada kendilerini savunmaya devam etti”
Doruk İşmen, dava sürecinde birçok farklı kripto girişiminin izlediği yol haritalarından bahsederek, davanın sonucunun piyasası nasıl etkileyebileceğine de değindi. “Bu dava sayesinde pek çok kripto girişimi, geliştirici şirketi ve token çıkaran vakıflar, kendilerini menkul kıymet tanımından korumak için farklı kurumlar kurarak aksiyon aldı” diyen İşmen, bu davanın sektör için hangi yöntemin doğru olup olmadığını öngören bir çalışma olduğunu da söylemek mümkün vurgusu yaptı.
Ayrıca İşmen, CFTC tarafından Binance’e açılan davaya değinerek, düzenleyicilerin kripto piyasası üzerinde kurduğu baskıdan bahsetti:
“SEC tarafından Coinbase’e verilen uyarı, Binance’e CFTC tarafından yapılan sorgulama, bir stablecoin şirketi olan BUSD’nin kapatılması gibi örnekleri sıralayarak ensemizde olduğuna dair örnekleri çoğaltabilirim”
Ripple şirketinin, XRP satarak kâr sağlaması, bir varlığın menkul kıymet olup olmadığını tespit eden Howey Test’e göre XRP’yi kısmen menkul kıymet sayıyor. İşmen, böyle olmasına rağmen iyi bir savunma ile birlikte, az bir ceza alınarak yola devam edilebileceğini düşünüyor. ”
Eski bir SEC yöneticisi olan William Hinman’ın 2017’de SEC’teki görevini sürdürürken “ETH menkul kıymet değildir” şeklindeki açıklamaları ve belgelerinin içerdiği dosyalar, Ripple davasının merkezi haline gelmişti. Ripple, bu gelişme karşısında William Hinman’ın görüşlerinin SEC ile ilişkilendirilebileceğini söylemişti.
Paribu Hukuk Müşaviri Mehmet Türkarslan da kripto piyasasındaki düzenleyiciler ve ‘kripto paralar menkul kıymet midir?’ konusuyla ilgili değerlendirmede bulunurken, dünyada düzenleyiciler tarafından bir fikir birliğine varılmadığının altını çiziyor. Amerika, Kanada ve bazı ülkeler kripto paralara menkul kıymet ya da genel çerçevede sermaye piyasası enstrümanı olarak yaklaşırken, kimi ülkeler para kimi ülkeler ise gayri maddi varlık olarak yaklaşıyor.
SEC davası, kripto paralar ve menkul kıymetler arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. Ripple’ın bu davayı kazanması, diğer kripto para birimleri için de bir örnek teşkil ederek kripto paraların gelecekteki yasal durumunu belirlemede önemli bir adım olabilir.
Dava, kripto para birimleri ve menkul kıymetler arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı için, Ripple’ın davayı kazanması, bu alandaki daha fazla şeffaflık ve regülasyon çağrısını artırabilir.
Türkarslan, Ripple’ın potansiyel dava sonucunu değerlendirirken, Ripple’ın davayı kazanmasının tüm endüstriyi rahatlatacağını söylemenin zor olduğunu sötlüyor. Ancak yine de Amerika’yı baz alan diğer ülkelerde, yapılacak olan regülasyonlar için önemli bir ışık olacaktır. Türkarslan’a göre, tüm endüstriyi rahatlatır demek zor çünkü örneğin Kanada zaten bir süredir bunu menkul kıymet olarak kabul ederek platformlara izin vermekte ya da engellemekte. Öte yandan Ripple bu davayı kazansa bile bir adım sonrasında, Amerika’da buna dair yeni bir yasa çıkarılamayacağı anlamına da gelmiyor.
Türkarslan, Ripple’ın kazanması durumunda kripto varlıkların statüsüne dair yeni bir arayışın başlayabileceğini düşünüyor. Ripple şayet bu davayı kazanırsa o zaman kripto varlıkların serbestiyet ve merkeziyetsiz özelliklerinin daha ön planda olacağını söyleyen Türkaslan, “Bu sektörde yaşayan insanlar kripto varlıkları klasik finansta yer alan çeşitli sınıflandırmalara tabi tutmuyorlar ki ben de doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum, kripto varlıkların doğalarına aykırı olarak illa ki klasik finansta yer alan kategorilere sokulma çabasını doğru bulmuyorum” dedi.
Ripple’ın kaybetmesi durumunda ise muhtemelen birçok ülke, sermaye piyasası enstrümanı olarak kabul ederek sert düzenlemelere gidebilir. Ülkemizde dahi bu davanın yansıması olarak kripto paralar menkul kıymet olarak adlandırmaya gidilebilir ki şu anki yönetmeliklerde hep gayri maddi varlık olarak kabul edilmişti.
Türkarslan, yorumlarında düzenleyicilerin şimdiye kadar nasıl bir yol izlediğinden de bahsetti. Dünya genelinde düzenleyiciler, kripto varlıklarla ilgili düzenleme denilince öncelikle platformları düzenleme eğiliminde hareket ettiler. Özellikle de FTX vakasından sonra bu eğilim iyice belirginleşti. Genel kanı kripto varlıkların kendisini adlandırıp regüle etmekten ziyade, bunların alınıp satılabildiği platformların regüle edilmesi ve bir lisansa ya da izne tabi tutulmasıyla ilgiliydi. Ripple davası bu yüzden de önemli bir dava, çünkü bize platformların haricinde, doğrudan kripto varlıkları düzenlemek niyetini de gösterdi. Tabi ki kripto varlıkları belirli kalıplara sokmaya çalışmak, kategorize etmek kolay değil ve Ripple eğer davayı kaybederse kripto varlıklar kalıplara sığdırılmaya çalışılacak ki bu, bu sektörde yaşayan hiçbirimizin alışkın olduğu ve arzu edeceği bir konu olmayacaktır. Zira bu sınıflandırma peşi sıra başka sınıflandırmaları da getirecektir.
Kararın önümüzdeki birkaç hafta içinde çıkması bekleniyor. Ünlü kripto avukatı John Deaton’a göre ise karar bu hafta içinde bile çıkabilir. Deaton, Ripple’ın kaybetmesi durumunda XRP fiyatında büyük bir düşüş beklemediğini söyledi. Avukat, böyle bir durumda Ripple’ın daha önceden de söylendiği gibi temyize gideceğini söyledi Bununla birlikte, Deaton, varlık sınıflandırmasının netleşmesi ve Ripple’ın olumlu bir sonuç elde etmesi halinde XRP fiyatının ciddi derecede artacağını düşünüyor.
https://tr.cointelegraph.com/news/will-the-ripple-case-end-the-securities-debate
İlk yorum yapan siz olun