İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özel Okulda Yahudi olmak

ERAN SABANER

Lise futbol maçındaki ırkçı olayı Üsküdar Amerikan mezunu bir arkadaşımdan, Twitter’a ara vermeye çalıştığım nadir bir günde öğrendim. Daha birkaç hafta önce aynı (Müslüman) arkadaşıma Türkiye’de Yahudi olmak konusunda hislerimi paylaşmıştım. 

Hrant Dink Vakfı’nın medyada nefret söylemi tarama çalışmalarından aşikar olduğu üzere, Yahudiler Türkiye’de en çok hedeflenen azınlık gruplardan biri. Ancak yakın bir zamana kadar, küçük bir toplum olmamız ve siyasi/toplumsal alanda diğer azınlık grupları kadar aktif olmayışımızından dolayı, Yahudilere karşı nefretin daha “soyut” kaldığı kanaatindeydim. Şüphesiz, Yahudilere karşı, özellikle medyada ve siyasal arenada, bir nefret vardı. Ancak görünürlüğü oldukça az olan bir Yahudi olarak antisemitizmin gündelik hayatımda nasıl tekabül ettiğine karşı pek bir örneğim yoktu. Görünür olduğumuz çevrelerde ise model azınlık olarak anılıyorduk gibi geliyordu. 

Yahudilerden nefret ediliyordu, ama böyle düşünen Türklerin çoğu Yahudi birini tanımıyordu. Üsküdar Amerikan’da yaşanan olay, beni kişisel olarak etkilemese de bu görüşümü sarstı. Bizzat Yahudi bireyleri tanıyanlar da gayet açık ve görünür antisemit hareketler sergileyebiliyor, antisemitizmi İstanbul’da Yahudilerin gündelik hayatına sokabiliyor.

Karma Alanda Sosyalleşme

Benim için Türkiye’de Yahudi olmak sorusu her zaman Yahudilik etrafında şekillenen bir soruydu. Küçüklükten beri, Türkiye Yahudi toplumunun muhafazakar ve ezberci tutumu beni toplumdan uzaklaştırmış, Yahudiliği tekrar tanımlamama araç olmuştu. Zamanla, dinin veya Siyonizmin ötesinde bir Yahudiliğin varlığını keşfetmiş, Yahudiliği kültürel bir kimlik veya değerler üzerinden benimsemiştim.

Yahudiliğe karşı tutumumun kendi hayatımda Yahudi ve Yahudi olmayan çevreler ile ilişkim üzerinden de değerlendirebilir. Kimlik sadece din veya etnik kökenden ibaret değil: cinsiyet, cinsel yönelim, sınıf ve eğitim, hatta dünya görüşü de kimliği, ve doğal olarak toplumda rolümüzü belirliyor. Sosyal hayatları çocukluk döneminden beri adada, dolayısıyla Yahudi bir çevre etrafında şekillenmiş annemlere kıyasla, ben daha “karma” bir ortamda büyüdüm. Çocukken adada uzun süre kalmak istemezdim, çünkü benim arkadaşlarım yılın büyük bir bölümünü beraber geçirdiğim okul arkadaşlarımdı. Adada geçirdiğim zamanda da, genellikle en yakınlarım bu iki kümenin kesiştiği diğer insanlardı. Yahudilik benim için aile demekti, ancak kesinlikle bir üst kimlik olamazdı. Bu yüzden de her zaman milliyetçi tavırlardan rahatsız olmuş, bunu aktif olarak reddetmiştim.

Irkçılığa Karşı Eğitim Ne Kadar Etkili?

Üsküdar Amerikan kadar tarihi olmasa da, benzer  prestije sahip özel bir liseden mezunum. Okul deneyimimin, benim dünya görüşümde çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Özellikle İngilizce ve Sosyal Bilimler bölümü, benim birçok meselede ufkumu açmış, beni bu alanlarda çalışmaya teşvik etmişti. Üsküdar Amerikan olayı ifşa edildiğinde, birçok Twitter kullanıcısının yorumu okulun müfredatının ırkçılık karşıtlığı üzerine eğildiği, ve dolayısıyla yaşananların oldukça şaşırtıcı olduğu yönündeydi. Başka yorumlar da Üsküdar Amerikan’ın birçok Yahudi öğrenci ve mezunu olduğundan bahsediyordu. Benzer bir şekilde, okuduğum okulun da antisemitizm konusunda iyi bir eğitim verdiğini düşünüyorum. Ortaokulda Anne Frank’in Günlüğünü okuduğumuzu ve antisemitizmi uzunca işlediğimizi hatırlıyorum. Türkiye genelinden farklı olarak benim sınıfımın neredeyse %10’u gayrimüslim, %5’inden fazla ise Yahudiydi. 

Buna rağmen, benzer bir olayın kolayca mezun olduğum okulda da yaşayanabileceğinin bilincindeyim. 

Neden mi? Irkçılığın küçük yaştan beri aşılandığı, normalleştirdiği bir toplumda, ne kadar çok “öteki” arkadaşınız olursa olsun, okulda önünüze ne tarz müfredat sunulursa sunulsun nefret hepimizde kodlanmış. Daha geçtiğimiz günlerde Amedspor-Bursaspor maçında açılan o dehşet verici posterlere tanık olduk. 12 yıldır aynı sıraları paylaştığım, en yakınım dediğim, adalı Yahudi arkadaşlarıma tercih ettiğim bir sürü Türk-Müslüman arkadaşım var, hepsi de bebek yaşından beri azınlıklarla arkadaşlık etti. Ancak ben aile arasında ne konuşulduğunu, hangi televizyon kanallarını izlediklerini, ve sosyal medyada hangi hesapları takip ettiklerini bilemiyorum. Tarih konusunda farkındalık önemli (ki çoğu okulda bu da eksik) ancak tarihi öğrenmek kadar bildiklerimizi de unutmak, sorgulamak, üstünde aktif olarak düşünüp, sık sık reddetmek gerek. 

Üsküdar Amerikan’ın sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklama oldukça eleştirildi. Yaşananları üstü kapalı bir biçimde açıklaması ve sorumlusu olduğu öğrenci adına özür dilememesi beni de son derece öfkelendirdi. Öğrenciye nasıl bir yaptırım uygulanacağı konusunda Ulus Musevi lisesindeki öğretmen ve öğrencilerin görüşü muhakkak alınmalı diye düşünüyorum. 

Ayrıca bu noktada Üsküdar Amerikan’ın kendi azınlık öğrencilerine karşı büyük bir sorumluluğu var. Onların okulda güvenli hissetmeleri adına, öğrencilerini aktif olarak toplum tarafından aşılanmış değerleri sorgulayacak, öğrendiklerini unutturacak bir ortam sağlamaları gerekiyor. Bunun belki de ilk adımı, yaşananları yanlış hareket yerine bir nefret suçu olarak betimlemek.  

Özel okulda Yahudi olmak, daha doğrusu iyi eğitim veren bir okula gitmek, bize zaman zaman yanıltıcı bir güvenlik duygusu veriyor. Ancak nefretin ve ikiyüzlülüğün dini ve dili olmadığı kadar eğitim seviyesi de yok. İyi eğitim, doğrusunu öğretmek kadar, varsayılan doğruları da sorgulatabilmektir.

https://www.avlaremoz.com/2023/03/16/ozel-okulda-yahudi-olmak-eran-sabaner/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=ozel-okulda-yahudi-olmak-eran-sabaner

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın