İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Güvensiz müttefiklik!

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya iзeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkзılık, ayrımcılık ya da nefret suзu iзerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan цnce bu uyarıları gцz цnьne alarak, iзeriği ve/veya kaynağı gьvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA

Bu hafta yazı yazmak gerçekten zor. Pazarte­si sabahı öyle bir felaketle gözlerimizi açtık ki kelimelerle ifade edilemez. Türkiye tari­hinin belki de en büyük felaketiyle karşı karşıya­yız. Kaybettiğimiz insanlarımıza rahmet, yaralıla­ra acil şifalar ve ülkemize başsağlığı diliyorum.

Üyesi bulunduğum Avrasya Stratejik Araştırma­lar Platformu (ASAD) siyaset üstü bir anlayışla parti başkanlarını ya da yetkili kişilerini ağırlıyor. Bu hafta da CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçtaroğlu’nu ağırladık. Kendisine 6’lı Masa Mutabakat Metni’nde­ki “ABD ile ilişkileri eşitler arası bir anlayışla kurum­sal temele oturtacak, müttefiklik ilişkisini karşılıklı güvene dayanacak şekilde ilerleteceğiz” cümlesine istinaden “Nasıl?” sorusunu sordum.

Kılıçdaroğlu, güvensizliğin temelinde iktidarın ABD’de başka, Türkiye’de başka konuşmasını gös­terdi. Dışişleri Bakanlığı’nın vasıflarını yitirdiğini, kurumsallığın bir tarafa atıldığına vurgu yaptı. Tür­kiye’nin haklarını güven ve kurumsallık üzerinden savunacağız ifadesinde bulundu.

İki ülke arasındaki ilişkide güven gerçekten yalnız­ca Türk dış politika yapıcılarının icraatlarına, tavır­larına ve söylemlerine bağlı mı? Tabii ki değil.

Yakın zamanda Türkiye-ABD arasında güven kay­bına yol açacak birçok olay oldu. Papaz Brunson ola­yı, Halk Bank davası, sözde Ermeni soykırımın tanın­ması, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta Türkiye karşıtı tu­tum, Yunanistan’a verilen büyük askeri destek, S-400 krizi ve CAATSA yaptırımları, F-35 projesinden Tür­kiye’nin dışlanması, FETÖ terör örgütü lideri ve üye­lerinin ABD’de koruma altında tutulması ve son ola­rak İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin F-16 satışına bağlama girişimleri.

* * *

Şimdi tüm bunları unutun… Bu güvensizliğin en önemli nedeni, ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek­tir. Neden mi? Yukardaki sorunların hiçbiri Türki­ye’nin geleceğinde Suriye ve Irak kadar güvenlik en­dişesi yaratmamaktadır. Biden yönetimi, Suriye’deki siyasi geçişle ilgili çalışmalarda etkinliğini ve saha­daki ağırlığını Rusya lehine yitirdiğini, bunun ter­sine çevrilmesi gerektiğine inanıyor. Bu amaçla Bi­den’ın Başkan Yardımcısı olduğu Obama döneminin Türkiye’yi dışlayan ve ABD’yi Suriye’de bir terörist gruba mahkûm eden politikaları devam ettirilirken, ABD’nin sahadaki askeri varlığı da PKK uzantısına bağlanıyor. İşin ilginç yanı, ABD bu politikaları izler­ken terörist örgüte verdiği desteği İŞİD ile mücade­le gibi kabul edilmesi zor bir nedene bağlıyor. Amaç İŞİD mi? Bir PKK devletçiği kurmak mı?

Dikkat ederseniz, tüm bunlar Türkiye’nin aldığı dış politik kararların ABD menfaatlerine aykırı olmasın­dan kaynaklanıyor. Bunun tersine bir tutum alalım! Ne mi olur?

Rusya’dan aldığımız S-400’leri depoya kaldıralım, Yunanistan’ın söylemi gibi yalnızca tatbikatlarda kullanacağımızı beyan edelim F-35 krizi çözülür mü? Bence evet…

Kıbrıs’ta iki devletli çözümden vazgeçtiğimizi, Li­bya ile olan anlaşmanızı geri çektiğimizi, Doğu eşit paylaşım politikalarınızdan geri adım attığımızı açıklayalım.

* * *

Sözde Ermeni soykırımını tanıyalım. Ermenilerin tüm taleplerini kabul edelim.

PKK uzantısı PYD/YPG’yi muhatap alalım ve bu terörist yapıya Suriye’de devlet kurma alanı açalım, Suriye’de oluşturduğumuz güvenlik bölgelerinden çekilelim.

ABD’nin FETÖ terör örgütünden nasıl bir çıkarı ol­duğu sorusundan vazgeçelim. Örgütün lideri ve ele­manlarının tüm lüks yaşamlarıyla ABD’de ikamet et­tiği gerçeğini göz ardı edelim.

Kafkasya’da Azerbaycan’a olan desteğimizi azalta­lım. Siyasi ve askeri desteği keselim. Ermenistan’ın tezlerine evet diyelim.

İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye karşıtı her terör örgütü üyesine kucak açmasını, ülkelerinde her tür­lü faaliyeti göstermesini ve bu iki ülkenin sürekli hala gelmiş Türkiye suçlamalarını görmezden gelelim. Bu iki ülkenin NATO üyeliklerini onaylayalım.

Tüm bunları yaparsak, ABD ve AB ile olan ilişkile­rimiz bir anda karşı tarafın güvenini kazanır mı? Ben­ce evet…

Bu konularda Türkiye’nin haksız olduğunu düşü­nen var mı? Bence yok… Uluslararası ilişkilerde gü­ven ve saygı karşılıklılık ilkesine bağlıdır. Batı, kar­şılıklılık ilkesine yalnızca kendi tarafından bak­maktadır. Bu bakış Türkiye için ne zaman farklılaşır derseniz; Türkiye güçlü olduğu zaman ve/veya Tür­kiye’ye ihtiyaçları olduğu zaman!

https://www.dunya.com/kose-yazisi/guvensiz-muttefiklik/685409

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın