İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Misyoner faaliyetinden büyük Ermenistan hayali

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya iзeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkзılık, ayrımcılık ya da nefret suзu iзerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan цnce bu uyarıları gцz цnьne alarak, iзeriği ve/veya kaynağı gьvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Sabri Balaman

Avrupa devletleri açısından, Türkiye her zaman Asya’nın anahtarı olarak değerlendirilmiştir. Asırlar boyu bu anlayış devam etmiş, Haçlı Seferleri, Şark Meselesi ve benzeri problemler ve gelişmeler hep bu yaklaşım ve anlayış tarzının temel nedenlerinden birisini teşkil etmiştir. Batı tarih boyunca medeniyet kodlarını bulabilmek için Asya’nın kapılarını hep aşındırmış, haçlı hayallerini gerçekleştirmek için bütün umutlarını diri tutmuşlardır.

Amerikan okullarında okuyup tahsil gören ve buradan mezun olan Ermeni gençleri neticede gayet fanatik birer Türk düşmanı haline gelmişler,  komitacılık ve çetecilik faaliyetlerine ağırlıklı olarak yer vermişlerdir. Ermeni olaylarını hazırlayan nedenlerin başında kronolojik sıra bakımından Protestan misyonerlerinin çalışmalarına öncelikle işaret etmek gerekir. Zira Anadolu’da İngiliz ve Amerikan misyonerleri tarafından açılan Protestan kolej ve kiliselerinin Ermeniler üzerinde büyük derecede etkisinin olduğu göz ardı edilemeyecek bir durum olarak tespit edilmiştir.

Lübnan, Anadolu, İstanbul ve benzeri yerlerde eğitim ve öğretim faaliyetini başlatan misyonerler, okullarında yürütülen mezhep propagandasının etkileriyle de birçok Ermeni Protestan mezhebini tercih etmeye başlamıştır. Protestan misyonerlerinin bu yöndeki çalışmaları Ermeni meselesini ortaya çıkaran nedenlerden ilki olmasa da, temel sebeplerinden birisini teşkil ettiği muhakkaktır. Misyonerlik faaliyetlerinin ve açılan okulların Ermeni olaylarına katkılarını tespit açısından, Batılıların Ermeni misyonerlik faaliyetlerine inanmış olmalarıdır.

Genel olarak bakıldığı zaman yabancı okulların uluslaşma sürecine giremeyen ya da geç girmiş olan bölgelerde kurulmuş oldukları görülür. Yabancı misyonlar uluslaşmanın çok hareketli olduğu ve Avrupa kültürünün etkilerine açık bulunan, Balkanlar’da fazla başarılı olamamışlardır. Misyonerlerin faaliyetleri daha ziyade yukarıda belirtilen hususlara ilaveten, Osmanlı yönetiminin eğitim ve sosyal konularda yeterince hakim olmadığı bölgelerde, Protestan aklı zafiyet ve boşluklardan yararlanmıştır ve Ermenilerin hayallerini süslemişlerdir.

Bir kısım Avrupa devletlerinin, Osmanlı Devleti üzerindeki, siyasi, ticari ve dini imtiyazlar, elde etme arayışında olması, Protestan aklı ve yönetimi, Ermenilere el atmaları ve onları kendi emellerine ulaşma yolunda buldukları destek, ortaya çıkan her fırsatta tahrik ve teşvike tabi bulunmaları, Türk ve Ermeni ihtilafının fiili çatışmasına dönüşmüştür. Tarih içerisinde sözde Ermeni Meselesi şekil ve rengine bürünerek bugün de bu ikili çatışmanın, belki sıcak manada değilse de siyasi ve akademik manada, mevcudiyetini sürdürmesine yol açmıştır.

Siyasi propaganda aklı olan ABD ve İngiliz aklı, dönemin casusluk faaliyetlerinde bulunan bazı okulların, Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmaması adına Amerikan vatandaşlarını küçültücü ve küçümseyici bir takım hal ve davranışta bulunulmaktan kaçınılması istenilmiştir. Anadolu Kolejinde yapılan aramalar ve bulunan eşyalar neticesinde okul müdürü ve öğretmenlerin olayların bizzat içinde yer aldığının anlaşılmasına rağmen, yukarıdaki nedenlerden ötürü, bunlardan hiçbirine dokunulmamış, okulda kimliği belirlenen sadece 4 Ermeni misyoner casusunun tutuklanması söz konusu olmuştur.

Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminde misyonerler ve bunların zararlı faaliyetlerine karşı izlenen politika ve alınan tedbirlere bakıldığı zaman bu dönemin de belli bir kısmı için çok ciddi ve caydırıcı tedbirlerin alındığından ve uygulandığından bahsetmek pek mümkün gözükmemektedir. Türk kanunlarına uymaları, zararlı faaliyetlerde bulunmamaları halinde mevcudiyetlerini sürdürebilecekleri kabul edildiği halde yabancı okullar yine gizli ve menfi davranışlarına, asgari düzeyde de olsa, devam etmekten çekinmemişlerdir. Yabancı ve misyoner okullarının olumsuz faaliyetleri üzerine İstanbul Maarif Müdürlüğü’nce açılan tahkikat ve yapılan incelemeler neticesinde bu okulların zararlı faaliyetlerinin mevcudiyeti tespit ve tevsik görüldüğü rapor edilmiştir.

Ancak eldeki delillere ve gerçeklere rağmen, ne okul ne de misyonerler hakkında bir işlem yapılmamıştır. Olumsuz faaliyetlerde bulunan şahıslar hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi 1920’li yıllarda henüz kurulma ve var olma mücadelesi veren, Türkiye Cumhuriyeti idaresi ve idarecileri de yabancı okullara yönelik çok ciddi ve caydırıcı bir politika izleyememişlerdir. Yabancı okulların kapatılmaları durumunda bunun ilgili devletler tarafından nasıl karşılanacağı ve yankılarının ne olacağı konusunda ciddi bir endişe duyulmuştur. Zira yabancı okullar konusu Osmanlı Devletini yahut Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirdiği gibi en az onun kadar, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bir kısım Avrupa devletlerini de ilgilendiren harici bir mesele olmuştur. 15 Temmuz miladi bir tarih olarak yazılsa da, içimizdeki bazı unsurların halen Protestan aklına hizmet etme yarışından vazgeçtikleri söylenemez. Vesselam.

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sabri-balaman/misyoner-faaliyetinden-buyuk-ermenistan-hayali-41053.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın