Kaynak: Voria
Yunancadan çeviri: Melike Karaosmanoğlu
Ladino/ Judeo-Espanyol Selanik şehrinin dillerinden birisidir. Orada doğmamış olabilir ama 16. yüzyıldan 1941 Nazi işgaline kadar geçen sürede saldığı köklerle şehrin çehresinde yaşıyordu. Peki nasıl oluyor da Yunanistan’da çoğunluğu Selanik’te olmak üzere 80.000’den fazla kişinin konuştuğu bir dil bugün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı? Anadilini kentte son konuşan ve öğretenlerden biri olan Ceki Benmayor’un gazeteci Panos Çikalas’la yaptığı söyleşiyi siz Avlaremoz okuyucuları için yayımlıyoruz.
Ladino’nun Selanik’e Kök Salması, Nazi Felaketine Uğraması ve Yeniden Canlandırılması
“Ladino, temeli İspanyolca olan, içerisinde bol miktarda Türkçe az sayılmayacak derecede Yunanca ve İtalyanca barındıran, dini terimlerle bağlantılı olarak da İbranice’yle birleşen bir dildir. İspanyolca denir ama biz Selanikli Yahudilerin konuştuğu şekilde İspanyolcadır.” diye başlamıştı anlatmaya 75 yaşındaki hayat dolu enerjisiyle Ceki Benmayor. Selanik’in merkezinde olan evinde gerçekleştiriyorduk sohbetimizi. Doğma büyüme bu şehirliydi. Diokitirio semtinde doğmuştu. Gözünü açar açmaz da Ladino’yu işitmişti, şehirle tanışması anadiliyle başlamıştı.
“Aile kökleri Selanikli olan Yahudilerin evinde bu dil konuşuluyordu. Ama örneğin ebeveylerden biri Larissalı ya da Yanyalı Yahudilerden ise o kişi Ladino’yu anlamıyordu.” diye vurguluyor Ceki Benmayor.
“Yeri gelmişken yaygın bir yanlış anlamayı düzeltmek gerek. Konuştuğumuz dil olan Ladino’nun modern İbraniceyle ilgisi yoktur. Judeo-Espanyol konuşan ailem İbranice bilmiyordu. İbraniceyle Ladino’yu aynı dil zannedenler ya da bizim İbranice konuştuğumuzu zannedenler yanılıyor.
Ladino İspanya’da 13 ila 14. yüzyıllarda, özellikle dini nedenlerle, konuşulmaya başlanan bir dildir. Çünkü o zamanlar Yahudiler okuma yazması olmayan insanlara Eski Ahit’te yazılanları anlatmak istemişlerdi. Böylelikle kutsal yazıları İspanyolca’ya çevirmeye çalıştılar ama Ladino doğmuş oldu.
Peki diyeceksiniz ki nasıl oldu da bu dil Selanik’te konuşulmaya başlandı ve şehre kök saldı? Bu soruların cevabı 1492 yılında Yahudilerin İspanya’dan sürgün edilmesiyle ilgilidir. Sürgün edilenlerin büyük çoğunluğu Avrupa’nın ve Akdeniz’in çeşitli yerlerinde yeni hayatlar kurdu. Fas, Türkiye, Selanik, Rodos, yani Doğu Akdeniz’den Kuzey Afrika’ya kadar olan bölgelerde Sefaradlar yaşamaya başladı ve yanlarında getirdikleri dillerini -Ladino İspanyolca’nın Kastilya dialekti olarak geçer- korudular. Böylelikle onlarca insan Selanik’e yerleşti ve genellikle yaptıkları gibi sinagog’un çevresinde yaşamlarını kurdular. Zaman geçtikçe, Selanikli Yahudiler dil için ortak bir zemin bulma arayışına geçtiler. Şehirde Alman Yahudileri ve İtalyan Yahudileri olmasına rağmen çoğunluğun konuştuğu dil Ladino’ydu.”
Benmayor’un belirttiği gibi dil özellikle 18. yüzyılda Yunanistan’ın Osmanlı idaresi altında olduğu dönemde üstünlüğünü sağlar. “Türkler Yahudilere ya da Hıristiyanlara ibadet konusunda kısıtlama getirmemişti. O dönemde sorunlar daha çok ekonomiyle ve hırsızlıkla alakalıydı.”diye de ekliyor Ceki Bey.
Günümüze doğru yaklaşırsak ülkede 1900’lü yıllarda çoğu Selanik’te olmak üzere yaklaşık olarak 80.000 kişinin Ladino konuştuğunu söylüyor Benmayor. Tabii ki Selaniklilerin dışında Bulgaristan’da, Sarayevo’da, Edirne’de, İzmir’de, Rodos ve Kos adasında da aynı dili konuşan insanların olduğunun altını çizerek. Belirtmekte fayda var diyerek ekliyor: “Mesela Dedeağaç Yahudileri Edirneli Yahudilerin konuştuğu Ladino’dan çok etki almıştır.”
Yunanlılarla ilişkiler ve Ladino basılan 32 gazete
19. yüzyılın sonundan 1963 yılına kadar çeşitli zamanlarda Ladino olarak yayımlanmış yaklaşık 32 gazete vardı. Hatta bunlardan biri olan “Mesazero” isimli gazete son sayısını 9 Nisan 1941’de basmıştır. Ki bu da Nazilerin Yunanistan’ı işgalinden önce dilin ne kadar canlı olduğunu kanıtlıyor.
Ceki Hoca, Selanik’te yaşayan Yunanlıların Ladino ile temasını da 1912 yılından bir olayla açıklıyor. “Şimdi size doğruluğunu kanıtlayamasam da kesin olduğuna yüzde yüz inandığım bir hikâyeyi anlatayım. Şabat demek İbranicede cumartesi demektir. O yıllarda Vardar semtinde Yunanlılar ve Yahudiler birlikte çalışıyordu. Yunancada Cumartesi kelimesi Savvato demektir. Ve bu iç içelik neticesinde cumartesi kelimesine Yunanlılar da Sabba demeye başlamış. Yahudilerin Şabat demesinden esinle. Ayrıca Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu da güzel bir örnektir. Çoğunluğu Yahudilerden oluşan bu federasyon ile Yunanlılar ve Yahudiler birlikte mücadele etmiştir.
Ladino’yu köklerinden koparan Nazi işgali
İkinci Dünya Savaşında Selanik Yahudilerinin büyük çoğunluğu toplama kamplarına gönderildi. “Atina’da kaçıp kurtulmayı başaranlar olmuşken, saklanacak bir yer bulamayan Selaniklilerin çoğu öldü.” diye anlatıyor 75 yaşındaki Ceki Hoca. Nazi ölüm kamplarından kurtulup Selanik’e dönebilenlerin sayısı ise 1000-1200 civarındaydı. Anlaşılacağı üzere kamplarda katledilen Yahudilerle birlikte dilleri de katliama uğramış oldu. Bu Ladino konuşan topluluğun yaşadığı en ağır darbeydi. Yaşayanların bir kısmının Amerika’ya, Fransa’ya ya da başka ülkelere göçü de Selanik’te dilin konuşulmasını azalttı.
“1945’te kamplardan dönmeyi başarabilenler ilginç bir şey fark eder. Selanik Yahudilerinin tuttuğu tüm kayıtlar Ladino’dur. Sonra yapılan karma evliliklerle Ladino bilenler daha da azalmıştır. Bir de çok önemli bir gerçek var ki kamplardan dönmeyi başaranlar artık Ladino konuşmak istememektedir. O kötü günleri hafızalarından silmeye çalışırken Ladino’yu da unutmak istemişlerdir.”
Şimdilerde Aristoteles Üniversitesinde her yaştan öğrenciye ücretsiz kurslar vererek anadilini öğretiyor Ceki Benmayor. İnsanların derslere olan ilgisinden gayet memnun olduğunu belirten, belki de şehirde Raşi harflerini öğreten tek kişi olan Benmayor “Ladino keşfedilmesi gereken bir dil ve bu dile dair henüz keşfedilmemiş şeyler ortaya çıktıkça, öğrencilerin dili öğrenmesine yardımcı olacaktır” diyor ve ekliyor “Mesela Moskova’dan Selanik’e dönmesi gereken keşfedilmemiş arşivler var. Ben Raşi alfabesini çalışmaya devam ediyorum, Ladino’da ileri seviyeye gelen öğrencilerim de alfabeyi okuyabiliyor” diyen Ceki Benmayor sözlerini şöyle noktalıyor:
“Dili yaşatmaya çalışıyorum ve yaşayacağına da inanıyorum. Öğrencilerin çalışma azmi eşim Keli ile birlikte bizi çoğu zaman derinden etkiliyor.”
İlk yorum yapan siz olun