İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BEYOĞLU ÜÇ HORAN ERMENİ KİLİSESİ VAKFI YÖNETİM KURULU SEÇİMİ ÖNCESİNDE DEĞERLENDİRMELER (1)

Türkiye Ermeni toplumunun seçim maratonu bu hafta sonunda tamamlanıyor. Yaklaşık 15 yıllık bir aradan sonra, gayrimüslim azınlık topluluklarının cemaat vakıfları seçim yönetmeliğinin yayımlanmasını izleyen süreçte birbiri ardına seçimler yapıldı. Peşpeşe düzenlenen oylamalar haftalar boyunca sürdü. İşte bu uzun soluklu sürecin son aşaması bu haftasonunda. 25 Aralık 2022 Pazar günü Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu için seçim yapılacak. Bu kuşkusuz hem en tartışmalı hem de sonucu en fazla ilgiyle beklenen seçim. Beyoğlu Vakfı seçimi Ermeni cemaatinin yaşamında bir dönüm noktası olabilir.

Beyoğlu Üç Horan Vakfı seçiminin yaratmış olduğu ilgiyi salt mevcut seçim ortamındaki gelişmelerle ya da konjonktürle açıklayabilmek veya anlayabilmek mümkün değil. Sonuçta yarım yüzyıldan bu yana kemikleşmiş olan bir yapının değişme olasılığı ilk kez bu kadar fazla. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, bu somut durum aslında, bölgesel seçim sistemini öngören yeni yönetmelik sayesinde oluşmuş durumda. Evet, yönetmelik çok tartışılıyor ve eleştiriliyor. Evet, yönetmelikte il geneline açık seçim sistemi de öngörülmüş olsa Beyoğlu için fırsat yaratacaktı. Ama öte yandan da kabul etmek gerekiyor ki yönetmelik en azından Beyoğlu için köklü bir değişikliğin önünü kapatmadı. Belki ilk bakışta bu fırsat penceresi çok azla yetinmek olarak da görülebilir, ancak on yıllardan beri bu nokta için bazı ‘uhrevi’ güçlerin, ‘görünmez’ ellerin nasıl devreye girdiği anımsanacak olursa, yine de Beyoğlu Vakfı için gerçek bir seçim düzenleme olasılığının doğmuş olmasını azımsamamak gerekir.

Beyoğlu Vakfı’nda on yıllardan bu yana kemikleşmiş bir yapı var. Bu noktanın tarihsel arka planı, Türkiye Ermenileri’nin Cumhuriyet dönemindeki serüveninin iyi anlaşılabilmesi açısından da son derece önemli. 1950’li yıllardan bu yana bu cemaatin içerisinde Beyoğlu hep büyük nüfuz mücadelelerine, iktidar çekişmelerine sahne olmuş. Bugün, aradan altmış ya da yetmiş yıl geçtikten sonra geriye bakıldığında çok net olarak herkesin gözünün önünde duran bir gerçek var: Rekabet Beyoğlu’nda büyük bir yozlaşma ve kısırlığa neden olmuş. Bugün herkes biliyor ki bu yozlaşma ve kısırlığın nedeni aslında rekabet değil. Belki ironik, belki trajikomik ama rekabet Beyoğlu Vakfı’nda bir dinamizm etkeni olmaktan hayli uzak kalmış. Nedeni de son derece basit: Sağlıksız rekabet. İlkesellikten uzak, fikri zeminden yoksun rekabetlerin sonucunda Beyoğlu Vakfı’nda bir kısır döngü oluşmuş. Hatta o derece ki bu sarmal çoğu zaman Türkiye Ermeni toplumunun kurumsal ağını, genel yapısını da içerisine almış (ya da alabilmiş). Yazısız kurallar o kadar silinmiş, toplumsal mekanizmalar o denli işletilememiş ki Beyoğlu Vakfı için yapılan müdahalelerin, istisnalarla oluşturulan içtihatların uzun vadede Türkiye Ermeni toplumu açısından hak kayıplarına yol açtığını söylemek kesinlikle abartı olmaz.

Beyoğlu Vakfı’nın cemaat gerçekleri bakımından oldukça ciddi varlıklar tasarruf ettiği bir gerçek. Aynı zamanda bünyesinde çok önemli ve büyük bütçeli kurumlar barındırdığı da bir gerçek. Gerçi aynı ölçekte ve çeşitlilikte kurumları bünyesinde barındıran ve de Beyoğlu gibi kaynaklara sahip olmayan başka bir çok vakıf da var ama konuyu dağıtmadan şunu not etmekte yarar var: Beyoğlu neredeyse hiçbir zaman, bünyesindeki kurumları barındırmak için cemaatten yardım istemiş bir vakıf değil. Bu özellik ilk bakışta olumlu ve takdir edilecek bir durumu ima etse de, on yılların akışında zemin kazanmış ve de denetimsizlikle harmanlanmış köhnelik ortamında toplum açısından götürüsü getirisinden fazla sayılabilecek bir hale bürünmüş durumda.

Konuyu tabii ki kapsamlı ve tüm boyutlarıyla değerlendirmek gerekiyor ancak Beyoğlu Vakfı’nı bugünkü noktaya getiren en önemli etkenlerden bir tanesi demografik yapı. Ermeni toplumu on yıllardan bu yana Beyoğlu Vakfı seçimlerinin hep dar kapsamda tutulma çabalarına tanıklık etmiş durumda. Seçim rekabetleri, dar çevre çekişmeleri ortamında seçim sistemleriyle günü kurtarmak, kısa vadeli sonuçlar almak için oynayanlar belki de o an itibarıyla zemin hazırladıkları tahribatın farkında değildi. Ancak yıllar geçip de, bu vakfın çevresinde cemaat üyeleri artık neredeyse yaşamama raddesine gelince, sorunlar gittikçe kangrenleşti. Vakfın çevresindeki ikamet o kadar azaldı ki yapılan seçimler adeta anlamını yitirdi. Göstermelik oylamalar olarak algılanmaya başlandı. Vakfın çevresindeki insan malzemesi daraldı, potansiyel sınırlandı. Sonuçta o potansiyel, bu denli büyük varlıklar tasarruf eden Beyoğlu Vakfı Yönetim Kurulu için kamu vicdanında aklanabilecek sağlam bir toplumsal zemin olarak algılanabilecek çıtanın çok altında kaldı.

Sözün kısası bir çok eski kuşak temsilcisinin kullandığı tabirle, Beyoğlu Vakfı Türkiye Ermeni toplumunun içerisinde bir ‘dükalık’ haline geldi. Şimdi bu ‘dükalık’ hafta sonunda kader maçlarından birisini oynayacak. Bakalım ne olacak, herkes sonucu merakla beklemekte…

ARA KOÇUNYAN

http://www.jamanak.com/content/%D6%85%D6%80%D5%A1%D5%AF%D5%A1%D6%80%D5%A3%D5%AB-%D5%B6%D5%AB%D6%82%D5%A9%D5%A5%D6%80%D5%A8/19-12-2022-beyo%C4%9Flu-%C3%BC%C3%A7-horan-ermeni-kilisesi-vakfi-y%C3%B6netim-kurulu-se%C3%A7imi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın