Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
Fetih Öncesi Ayasofya Ne Haldeydi?
1402’de İstanbul’a gelen İspanyol elçisi Ruy Gonzáles de Clavijo, Ayasofya’yı harap ve bakımsız bir halde görmüştür.
Yalnızca; Evliya Çelebi Seyahatnâme’sinin bir yazmasındaki bilgiye göre, İstanbul’un fethinden birkaç yıl önceki bir depremde, zarar gören Ayasofya’nın kuzey tarafını tamir etmek üzere; Ali Neccâr adındaki Türk mimarı Edirne’den İstanbul’a gönderilmiştir. Gerekli takviyeyi yapan mimar Edirne’ye dönüşünde müstakbel minarenin kaidesini de hazırladığını açıklamıştır.
***
اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُب۪ينًاۙ
Fetih Suresi1.ayet: Muhakkak sana apaçık bir fetih verdik.
لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ . فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
رَوَاهُ الْإِمَامُ أَحْمَد بِنْ حَنْبَل فِي مُسْنَدِهِ
“Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” (İmâm Ahmed b. Hanbel Müsned)
Fetihten Sonra Ne Oldu?
53 günlük zorlu kuşatma ve savaştan sonra İstanbul fethedilince 2. Mehmed/Fatih yeniçeri ve vezirleriyle birlikte Topkapı’dan şehre girdi.
Muzaffer Fatih, zafer alayı ile Millet Cadesi/Aksaray/Ordu Caddesi/Divanyolu Caddeleri’nden geçip Ayasofya’nın önüne gelince atından indi ve yerden aldığı bir avuç toprağı başından aşağı serpti.
Bu davranışıyla zafer sarhoşluğu ve gururdan Allah’a sığındığını gösteriyordu.
Ayasofya’ya adımını atınca korku ve heyecanla bekleşen Bizanslar ağlayarak yerlere kapadı.
Fatih susmalarını söyledikten sonra karşısındaki papaza, “Ayağa kalk. Ben Sultan Mehmed sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” dedi.
Ardından halkın emniyet içerisinde evlerine götürülmelerini emretti.
Fatih, Ayasofya içerisinde bir müddet sessizce bekledi ve kutsal kilisenin camiye tahvilini emretti.
Bu karar dünyada geçerli bir fetih hakkı idi. Fethedilen müslüman ülkenin en büyük camisi de kiliseye çevriliyordu. Endülüs’te olduğu gibi.
Fatih, daha sonra kilisenin camiye dönüştürülmesini emretti. Ulemadan birisi ezan okudu. Fatih, namaz kıldıktan sonra bu zaferi için dua edip Allah’a şükretti.
Üç gün sonra ilk Cuma namazını, hocası Akşemseddin kıldırdı.
Osmanlı tarihi boyunca sayısız vakıf, çarşı, hamam, arazi ve akar Ayasofya’ın imar, bakım ve hayırları için işletilmeye devam etmiştir.
Ayasofya Camii’ne ilk türbe II. Selim için Mimar Sinan tarafından inşa edildi.
III. Murad zamanında ise cami kuzeyindeki iki minare, minber, kürsü ve müezzin mahfili yapıldı.
Ayasofya Camii’nin güneybatı köşesindeki tuğla 3. minare, II. Bayezid zamanınında, güneydoğu köşedeki 4. minare/ yivli minare ise Mimar Sinan’ın eseridir.
***
“Öteden beri Batılı sanat tarihçilerinin Osmanlı/Türk camilerinin Ayasofya’nın bir taklidi olduğu yolundaki iddiası ise zorlamalı bir peşin hükümdür.
İstanbul’da Beyazıd ve Süleymaniye Camileri’nde Ayasofya mimarisini hatırlatan bir yapı düzeni olmakla beraber, esaslarda Ayasofya’dan oldukça farklı bir mimari oluşturulmuştur.
-Ayasofya’nın bazilika esasından gelen planında görülen sütun dizileri bu camilerde yoktur.
-Ayasofya’da yan mekânların kapalılığına karşılık bu 2 caminin yan mekânları, orta ana mekanı tamamlayan yardımcı mekanlardır.
-Ayasofya Roma İmparatorluk mimarisi ile Hıristiyan mistisizminin birleşmesiyle meydana gelmiş ve Bizans sanatının başlangıcında vücud bulmuştur.
Halbuki Osmanlı mimarisi, enine uzanan, maksûre/mahfil kısmı kubbe ile örtülü ulucami tipini hızla geliştirerek, Edirne Üç Şerefeli Cami’de en geniş derecede bir mekân örtüsü olacak kadar büyütmüş, yardımcı yan mekânlara yeni biçimler vererek Ayasofya’yı aşmıştır.
-Önce üç yarım kubbeli Üsküdar Mihrimah Camii, sonra dört yarım kubbeli merkezî mekânlı camilere Şehzade, Sultan Ahmed ve Yeni Vâlide Camileri’nde ulaşıldı.
-Edirne Selimiye Camii’nde ise ideal merkezî mekânlı cami planı ortaya çıkmış, tüm bu gelişmeler birkaç yüzyılda gerçekleşmiştir.” (TDV İslam Ansiklopedisi/Ayasofya: Prof.Dr.Semavi Eyice)
***
İstanbul’un İşgalinde Ayasofya
13 Kasım 1918’de İstanbul’un ilk işgalinde İngiliz ve Fransız askerleri Ayasofya önüne geldiklerinde binbaşı Tevfik Bey 200 kişilik bir taburla karşılarına dikildi.
Tevfik Bey; Ayasofya’ya zorla girmeye kalkarlarsa makinelilerle ateş edeceklerini ve caminin her tarafına yerleştirdikleri patlayıcıları infilak ettireceklerini söyleyince İstanbul Hükümeti ile müzakere ederek teslim aldılar ve Ayasofya minarelerine makinalı tüfekler yerleştirdiler.
***
“Ayasofya’nın statüsü Paris Konferansı’nın gündem maddelerinden birisi olmuştur.
Konu ile ilgili 31 Aralık 1919 tarihli bir İngiliz belgesinde, İstanbul’daki bütün camilerin Müslüman mekânlar olarak devam etmesi, ancak Ayasofya’nın uluslararası bir antik anıt olarak bütün dini ibadetlere kapalı, uluslararası bir statüye kavuşturulması öngörülmektedir.
1920 tarihli “The Future of Constantinople-İstanbul’un Geleceği” başlıklı başka bir İngiliz belgesinde ise; Paris Konferansı’nda Ayasofya hakkında herhangi bir karara varılamadığı belirtilerek, 920 yıl Hıristiyanlara ait bir kilise olan ve bu amaçla inşa edilen Ayasofya’nın, 470 yıl Müslümanların elinde kaldı diye bir cami olarak Müslümanlara bırakılmasının kabul edilemeyeceği vurgulanmaktadır.
İngiltere Hindistan Sömürgeler Valisi Edwin Samuel Montagu, bu iddiaya dayanarak Ayasofya’nın hiçbir dini veya mezhepsel bir kullanım olmadan YALNIZCA DİNİ BİR ANITA dönüştürülmesini tavsiye ediyordu.
Ve tavsiyesi yerine getirildi!
Fatih’in Vakfiyesi’nde ise tam tersi vardı:
“…Ayasofya’yı camiye tahvil eden bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin.
Onların, haşir gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.” (Fatih Sultan Mehmed Han/1 Haziran 1453 Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiye Tercümesi)
Cumhuriyetin Başında Ayasofya!
Ayasofya 24 Kasım 1934 tarihli Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu Kararı ile cami olmaktan çıkarılıp (481 yıllık cami) Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlandı.
Bu arada sebepsiz olarak medrese yıktırıldığı gibi içeride bulunan ve camiye ait olan çeşitli eşya ile halılar ve levhalar da kaldırıldı.
Bunlardan büyük levhalar daha sonra tekrar yerlerine asıldı. (1951)
481 yıl cami olarak hizmet eden ibadethanenin demirbaş ve gözde eserlerinin dağıtılmış olması gerçekten üzücüdür.
Nihayet İlk Namaz!
Ayasofya müze yapıldıktan sonra ilk defa 8 Ağustos 1980’de güneydeki hünkâr mahfili ibadete açıldı. (2.MC Hükümeti)
12 Eyül İhtilali ile, 14 Eylül 1980’de tamir-bakım gerekçesiyle tekrar namaza kapatılan hünkâr mahfili 10 Şubat 1991’de (Anap Hükümeti) yeniden ibadete açıldı ve Ayasofya kısmen de olsa cami olarak hizmet vermeye başladı.
2000’li yıllarda Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi için hukukî girişimler başlatıldı.
DAVACI: Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği
VEKİLİ : Av. Selami Karaman
DAVALI : Cumhurbaşkanlığı (Başbakanlık) / ANKARA
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri Zeynep Gökçe Zengin
DAVANIN KONUSU : Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması amacıyla Başbakanlığa yapılan 31/08/2016 tarihli başvurunun Başbakanlığın bağlı kuruluşu olan Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğünce reddine yönelik; 19/10/2016 tarih ve 27882 sayılı işlemin dayanağı olan Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine ilişkin, 24/11/1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.
Davacı tarafından, Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesine ilişkin 24/11/1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının üzerindeki Atatürk imzasının kriminoloji laboratuvarında incelettirilmesi istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, T.C. Başvekalet Kararlar Müdürlüğünce 14/11/1934 tarih ve 94041 sayılı Tezkere uyarınca İcra Vekilleri Heyetince kararnamenin hazırlandığı ve onaya sunulduğu, Cumhurbaşkanınca Kararnamenin imzalandığı, Müzenin 01/02/1935 tarihinde faaliyete geçtiği göz önüne alındığında CUMHURBAŞKANININ (M.Kemal Atatürk’ün) iradesinin, oluşmadığından söz edilemeyeceğinden iddianın incelenmesi istemi yerinde görülmemiştir.
[Ayasofya müze yapıldıktan sonra; bu kararı Atatürk’e yakıştıramayanlar karardaki imzanın onun imzası olmadığını, sahte olduğunu ileri sürdüler. Diğer taraftan Ayasofya’nın cami olması için hukuki süreç başlatan vakıf da Atatürk engelini aşmak için imzasının sahte olduğunu iddia ediyordu.]
Sonuçta mahkeme:
“Cumhurbaşkanınca Kararnamenin imzalandığı, Müzenin 01/02/1935 tarihinde faaliyete geçtiği göz önüne alındığında Cumhurbaşkanının iradesinin oluşmadığından söz edilemeyeceğinden iddianın incelenmesi istemi yerinde görülmemiştir.” diyerek bu trajikomik kördüğümü çözmüştür.
1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle 2005 yılında Danıştay 10. Dairesi’nde açılan ve üç yıl süren dava 31 Mart 2008’de esas yönünden reddedildi ve yapılan temyiz başvurusu üzerine aynı karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından 10 Aralık 2012’de onandı.
Söz konusu karara ilişkin olarak 2013 yılında yapılan karar düzeltme istemi de 6 Nisan 2015’de reddedildi.
2016 yılında Danıştay 10. Dairesi’nde yeniden açılan dava 2 Temmuz 2020’de sonuçlandı ve bu kez Danıştay tarihî bir karar vererek; 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti böylece Ayasofya’nın müzeden tekrar camiye çevrilmesinin yolu açıldı.
Bunun hemen ardından 10 Temmuz 2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılması kararlaştırıldı.
Böylece Ayasofya müzeye dönüştürülmesinden 86 yıl sonra, 24 Temmuz 2020 tarihinde kılınan cuma namazıyla ve Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi adıyla yeniden ibadete açıldı.
**
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya Câmii’nin aslına rücu etmesi vesileyle; Bediüzzaman Said Nursi’nin 92 yaşındaki öğrencisi Mehmet Fırıncı’yı arayarak ‘Hayırlı Mübarek Olsun’ temennilerini iletti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Dualarınız, gayretleriniz Rabb’im de elhamdülillah ‘Nusret’ini gönderdi’ ve bugünlere geldik” dedi.
Merhum Mehmet Fırıncı ise, ”Doğrusu ilk defa Sungur Abi’nin vefaatından sonra bizi davet etmiştiniz, orada söylemiştiniz, ‘bir zemin hazırlanması lazım’ diye ve hakikaten hazırlandı ve geldi elhamdülillah” dedi. (https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/cumhurbaskani-erdogan-said-nursinin-ogrencisi-mehmet-firinciyi-arayarak-ayasofya-camiinin-acilisinin-hayirli-olmasi-temennilerini-iletti-2206692)
Karar Sayısı: 2729
CUMHURBAŞKANI KARARI:
İstanbul İli, Fatih İlçesinde bulunan Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmesi hakkındaki 24/11/1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 2/7/2020 tarihli ve E:2016/16015, K:2020/2595 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden, Ayasofya Camiinin yönetiminin 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 35 inci maddesi gereğince Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek ibadete açılmasına karar verilmiştir.
Recep Tayyip ERDOĞAN | CUMHURBAŞKANI
İstanbul Ahirzamanda 2. kez Savaşsız Fethedilecek Mi?
Ebu Hureyre (ra) şöyle dedi:
Nebi (sav) buyurdu ki:
“Bir tarafı denizde ve bir tarafı da karada olan bir şehir (İstanbul) duydunuz mu?”
Sahabeler:
−Evet, ya Rasulallah! dediler. Nebi (sav) de şöyle buyurdu:
−“İsmailoğullarından yetmiş 70 bin kişi o beldede savaşmadıkça kıyamet kopmaz! Oraya geldikleri vakit kılıçla savaşmaz ve ok da atmazlar!
‘La İlahe İllallahu Vallahu Ekber’ derler, şehrin deniz tarafı düşer.
Sonra yine, ‘La İlahe İllallahu Vallahu Ekber’ derler ve şehrin diğer tarafı düşer.
Sonra üçüncü defa, ‘La İlahe İllallahu Vallahu Ekber’ derler ve onlar için bir gedik açılır. Onlar da şehre girerek ganimet elde ederler; ganimetleri taksim ederken birisi gelir:
−‘Deccal çıkmıştır,’ diye bağırır. Onlar da her şeyi bırakıp geri dönerler.” (Müslim 2920)
Kaynak: Ayasofya-2 – Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
İlk yorum yapan siz olun