Mine G. Kırıkkanat
Yahudilik, kadın kafasına yaşadığımız çağdan 4 bin yıl önce taktı ve “Evlendikten öteye ya saçını kazıyıp görüneceksin ya da örtüneceksin” dedi.
Ancak…
Başını baskıladığı kadını ezdirmemek için de Yahudi dininden sayılmanın koşulunu annenin yani kadının Yahudi olmasına bağladı.
Hıristiyanlık, kadın kafasını örtmeye yönelik aynı kuralı 2 bin yıl önce benimsedi.
Anadan kan bağıyla edinilen Yahudilik yayılmacı bir din olmadığından özellikle Batı toplumlarında kadının yerini en yaygın anlamda imana dayalı Hıristiyanlık belirledi.
Ancak…
Hıristiyanlık, Tanrı’nın oğlu kabul ettiği İsa’nın annesi Meryem’i de en yüksek düzeyde kutsayarak tektanrılı üç benzer din arasında kadını en fazla yücelten din oldu… Denilse de uygulamada bu yüceltmenin pek yararı görülmedi. Ama İncil’de Aziz Paulus’un Efeslilere verdiği vaazında, hiç olmazsa kadına şiddet yoktu ve: “Ey kadınlar, kocalarınıza Tanrı’ya itaat eder gibi itaat edin. Erkekler, karılarınızı İsa’nın kiliseyi sevdiği gibi sevin” yazıyordu.
CEFALI KADINLIK
Peki kadınlar pek mi sevildi genelinde Hıristiyan, özelinde Katolik tarihinde?
Ne gezer…
Kendisini dine adayan kadınlara aynı Paulus, aynı İncil’de,“Mütevazı ve mutaassıp giyinsinler. Saçlarını örmesinler, altın, mücevher takmasınlar, gösterişli elbiselerden kaçınsınlar” diyor ve ekliyordu: “Din kadınları kendilerini hayır işlerine adamalı ve itaat görevlerini sessizce ifa etmelidirler.”
Rahibe ekolleri böyle kuruldu ve manastır hayatı bu emirlere dayandı.
Bazı rahibelik kurumlarına Hıristiyanlığın saç ikrahı yetmedi, üstüne Yahudi cila da çekildi. Mumya gibi bantlanan başların üstüne çarşaf örtülüyor, buna rağmen altındaki kafanın saçları da kazınıyordu!
Başka bir deyişle iman tarihinde kimi rahibeler, din kadınlığı fıtratını, Yahudiliğin “Ya kazıt ya örtün” kuralını Katolik öğretide hem kafalarını kazıtıp hem de örterek, yani iki kat diyet ödeyerek üstlendiler.
Yıllarca hatta ömür boyu konuşmayarak “sessizlik orucu”tutanlar oldu.
CEZALI KADINLIK
Zaten hepsi bakire ya da nedamet getirmişti; erkek eli tutmamaya yeminli, tamamı Hz. İsa’ya, yani cismi olmayan Tanrı oğluna önce nişanlı, sonra zevceydiler. Yemek orucunu, sessizlik orucunu kazayla bozanlar, aklından günah fikirler geçirenler, kendi kendilerini cezalandırmakla yükümlüydüler.
Bu cezalar bazen sabahtan akşama dua, aylar hatta yıllar boyunca kuru ekmek ve suya talim, bazen de kendini çivili kırbaçla dövmek biçiminde uygulanıyordu.
Rahibelerin kendilerini cezalandırmak üzerine kurulu yaşamları, hastalara bakmak, sakatlara yardım ve yetimleri eğitmeye adalıydı.
İki bin küsur yılda aklını Tanrı’ya ve dine takarak kaçıran yüz binlerce rahibe gelip geçti dünyadan.
Binlercesi en büyük günahı işledi ve intihar etti.
Rahibe ya da mümine, yine de engizisyon ateşlerine atılmaktan kurtulamadı kadınlar!
KADIN SAÇI, KİLİSENİN KÖKÜNÜ KAZIDI
Ortaçağda, manastıra girmeden ve kilise tarafından görevlendirilmeden rahibe yaşamı süren, kendisini hayır işlerine adayan sivil kadınlara ve onlara destek veren erkek rahiplere “Beguine Ekolü” denildi. Ama 1139 Latran Konsili’nde, erkek rahiplerle birlikte çalışmaları yasaklandı. 1233 Mayence Konsili’nde, Engizisyon Başrahibi Conrad de Marbourgtarafından yüzlercesi yakılarak ölüme mahkûm edildi ve “sahte dindarlık” suçundan yakıldı.
Peki günümüze ne kaldı bu rahibelerden?
Şöyle söyleyeyim: Soyu tükenen rahibeler hakkında anlatılan fıkraların, erotik ve pornografik fantezi yazılar ile çevrilen filmlerin sayısı, dünyadaki rahibe nüfusundan fazla!
Ve kafasını saç teli görünmemecesine örten rahibelerin kilisesi olan Katolik Kilisesi, giderek büyüyen din kadını açığını, Siyahi Afrika’dan ve Asya’dan ithal ettiği yeni rahibelere rağmen kapatamıyor.
Almanya’nın ünlü Faşing karnavalları için seksi ve komik rahibe kılıkları internet üzerinden satılıyor ve pek revaçta.
OYSA TÜRKİYE’DE…
Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de olmayan başörtüsü sorununu çözeceğim diye kendi kalesine gol atarken başörtüsü karşıtlığı İran’da molla rejimini sallıyor!
Devrilmesi, hep birlikte göreceğimiz kadar yakın…
Çünkü kadın olsun, erkek olsun, insan başı dünya gibi yuvarlaktır.
Önce dönmez sanılır, döner diyen yakılır, eninde sonunda döndüğü anlaşılır.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/ortmek-mi-ogrenmek-mi-2002234
İlk yorum yapan siz olun