Mahmut Hamsici – Ege Tatlıcı
“Sayın yolcularımız İstanbul-Erivan uçuşumuza hoş geldiniz!”
Türkiye ile Ermenistan arasında, son dönemde yeniden başlayan doğrudan uçuşlardan birindeyiz.
Bu gece uçağında koltuklar tamamen dolu. Türk yolcu olarak ise sadece biz varız.
Uçağımız havalanıyor ve iki saatten daha kısa bir süre sonra Erivan’a varıyoruz. Yurtdışına değil de ülkenin bir ucuna uçmuş gibiyiz.
24 Nisan anmasına gelenlere Türkiye sorusu
Ertesi sabah otelimizin penceresinden bütün ihtişamıyla Ağrı Dağı gözüküyor.
Tarih, 24 Nisan.
Şehirde anma hareketliliği var.
Ermeniler her yıl bu tarihte, gün boyunca, 1915 olaylarında hayatını kaybedenleri anıyor.
Şehrin tepelik bir noktasında, içinde sönmeyen bir ateş yanan Tsitsernakaberd (Kırlangıç Yuvası) Soykırım Anıtı bulunuyor.
Gözümüzün önünden, anıta doğru bir insan seli akıyor.
Ellerde çiçekler, ziyaretçiler kilometrelerce yürüyüp anıta varıyor, buradaki mozoleye çiçek bırakıp yine kalabalıklar halinde tepeden inip şehre karışıyor.
Anma bölgesinde ziyaretçilere, Ankara ve Erivan arasındaki son normalleşme sürecini soruyoruz.
Karşılaştığımız bazı kişiler Türkçe bildiklerini söylüyor.
Aile üyelerinin 1915’ten önce Anadolu’da yaşadıklarını, Türkçeyi onlardan öğrendiklerini anlatıyorlar.
Konuştuklarımızın hepsi de Türkiye’nin 1915’i soykırım olarak tanımasını istiyor.
Aralarından bazıları bunun normalleşmenin ön şartı olması gerektiğini savunurken bazıları ise ilişkilerin ön şartlar olmadan bir noktada başlaması gerektiği kanısında.
Setrak Acemyan normalleşmeyi olumlu karşıladığını, geçmişte ne yaşanmış olursa olsun artık başka bir çağda olunduğunu, ilişkilerin başlaması ve tüm sorunların bu iletişim içinde tartışılması gerektiğini savunuyor.
Gülerek, “Gelecekte Türk ve Ermeni halkları birarada olalım. Hoşgeldiniz! Milletimize hoşgeldiniz!” diyor Acemyan.
Azerbaycan gündemi
Lübnan’da yaşadığını, sürekli Ermenistan’a gittiğini ve Hınçak Partisi yöneticisi olduğunu söyleyen Alex Köşkeryan ise bizimle Türkçe konuşuyor.
Aile köklerinin Adana Gavurdağ ve Hatay Dörtyol’dan olduğunu söyleyen Köşkeryan, iki devlet arasındaki normalleşmenin gerekli olduğunu ancak halklar arasında da bir barışma ihtiyacı bulunduğunu, bunun da adalet üzerinden kurulması gerektiğini ve 1915’in de bu açıdan önemli olduğunu söylüyor.
Nunel Pardesenyan normalleşmeye karşı görüş bildirenlerden. Buna 1915 olayları kadar Azerbaycan’la savaşı gerekçe gösteriyor:
“Belki bir gün iki ülke arasında normalleşme olacak ama kökenleri Artsakh’a (Ermenilerin Artsakh dedikleri bölgeye Azeriler Dağlık Karabağ diyor) dayanan bir Ermeni olarak, beni ve atalarımı öldürmeye çalışan bir milletle düzgün bir ilişki kuramam. Hükümet kabul etse dahi yüreğim buna karşı duracak.”
Susanna Stephanyan ise normalleşmenin olması gerektiğini ancak Türk yetkililerin genelde Azerbaycan konusuyla ilgili ön şartlar koştuğunu bunun da süreci tıkadığını savunuyor.
Sokaklarda protestolar, ‘Türksüz Ermenistan’ sloganı
Üzerinden bir buçuk yıldan fazla süre geçmesine karşın, 2020’deki 2. Dağlık Karabağ savaşının Ermenistan’daki etkisi hâlâ güçlü bir şekilde sürüyor.
Dört bir yanda bayraklar, duvalarda ölen askerlerle ilgili resimler göz çarpıyor. Farklı noktalarda, savaşta ölen askerlerin defnedildiği mezarlar var.
Ülkede sokaklar bugünlerde hareketli.
Muhalifler, 44 gün süren savaşı bitiren anlaşma sürecinde büyük tavizler verdiğini söyledikleri Başbakan Nikol Paşinyan’ın istifasını istiyor.
Savaşta Azerbaycan’a verdiği destek nedeniyle Türkiye’ye de tepki var.
Birçok kişinin Bayraktar adını bildiğini görüyoruz.
Erivan sokaklarındaki gösterilerde yer yer ırkçılığa varan milliyetçi sloganlar atılıyor, milliyetçi marşlar çalınıyor.
Türk lafının geçtiği bir sloganı duyunca birlikte çalıştığımız Ermeni gazeteci arkadaşımıza ne dediklerini soruyoruz: “Türksüz Ermenistan” diye bağırıyorlar diyor. Bunu söylerken Paşinyan’a seslendiklerini söylüyor.
Hem ülke içinde hem de diasporada Paşinyan’a “Türk” diyen gruplar bulunuyor. Hatta onu başında fesle gösteren afişler bulunuyor.
Gösterilerin önderleri arasında yer alan milletvekili Artur Vanetsyan ile, protestoların merkezi Özgürlük Meydanı’nda görüşüyoruz.
Türkiye ile normalleşmeye karşı olmadıklarını ama Paşinyan’ın, Ermeni tarafının kaygı ve taleplerini Türkiye’ye yansıtmadığını, Türkiye’nin ön şartları olduğunu savunuyor Vanetsayan. Sürecin tek taraflı olmaması gerektiğini söylüyor.
Gümrü, Kars’a nasıl bakıyor?
Günümüzdeki Ermenistan devleti, Sovyet Sosyalist Cuhuriyetler Birliği 1991’de dağılırken kurulmuş, Türkiye bu ülkeyi ilk tanıyan devletlerden biri olmuştu.
Ankara, 1. Dağlık Karabağ savaşı üzerine 1993’te Ermenistan ile sınırlarını kapatıp doğrudan ticareti durdurmuştu.
2008’deki, İsviçre arabuluculuğundaki normalleşme süreci ise epey ilerlemesine rağmen çökmüştü.
Şimdiki süreçte de biri karayolu biri demiryolu olmak üzere sınır kapılarının açılıp açılmayacağı merak ediliyor.
Sınırda yer alan, Erivan’dan sonra Ermenistan’ın en önemli kenti olan Gümrü şehrine gidiyoruz.
Burası 1920’deki Türk-Ermeni savaşını bitiren Gümrü antlaşmasının da imzalandığı yer.
Kent, Kars’ın Akyaka ilçesinin hemen karşısında yer alıyor.
Burası ile Türkiye arasında, şu anda kapalı olan Akyaka Demiryolu Sınır Kapısı bulunuyor.
Sınırların açılması durumunda bundan ilk etkilenecek yerlerden biri de burası.
Tarihi taş binalarıyla göze çarpan bu kentte görüşmek istediğimiz birçok kişi konuşmak istemiyor.
Konuşanlar arasında ise farklı görüşler var.
Kimileri iki komşu ülke arasında, sorunlar ne olursa olsun sınırların açık olması gerektiğini, ekonomik ilişkilerin bulunması gerektiğini savunuyor.
Bazıları ise sınırların açılması konusunda heyecanlı değil.
Normalleşme taraftarı olan turist rehberi Hovhannes Frangulyan, “Bence insanlara sorulduğu zaman birçoğu ‘Sınırın açılmasına karşı çıkıyoruz’ der ama sınır açıldığı zaman kimse karşı çıkmaz ve herkes yeni hayata ve yeni gerçeklere uyum sağlar” diyor.
Bir beyaz eşya dükkanında görüştüğümüz Arpine Kirakosyan dedesinin Muşlu olduğunu, Türkiye’nin 1915 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmemesi durumunda normalleşmeyi desteklemeyeceğini savunuyor.
Sınırların açılması konusuyla ilgiliyse Kirakosyan, “Bence sınırın açılması sıradan vatandaşı etkilemeyecek. Bazı işadamları için iyi olabilir ama örneğin beni etkilemeyecek” diyor.
Hediyelik eşya dükkanı bulunan Khachatryan Hrach ise “Şahsi görüşüm, ekonomimizin sınırların açılmasıyla zarar göreceği yönünde. Bugün, bence büyük bir ekonomisi olan ülkeye sınırlarımızı açmaya hazır değiliz” diye konuşuyor.
Erivan’da konuştuğumuz araştırmacı Georgi Mirzabekyan da bazı iş çevrelerinde, normalleşmeyle Ermeni pazarının Türk şirketlerle rekabet edemeyeceği ve zarar göreceği kaygısının yaygın olduğunu söylüyor.
Erivan’daki AVM’de Türk markaları
Her ne kadar Türkiye ile Ermenistan arasında doğrudan ticaret olmasa da Erivan sokaklarında Türk markalarıyla karşılaşmak mümkün.
Bir AVM’de ve şehir merkezindeki sokaklarda LCW, Damat, Ramsey, Penti, Colins, Mavi Jeans gibi markalarla karşılaşıyoruz.
Bir cam eşya dükkanında karşımıza Paşabahçe, bir beyaz eşya dükkanında Beko ürünleri çıkıyor.
Gözlemlediğimiz kadarıyla bu markaların ürünlerine ilgi de az değil.
Ermenistan yönetimi sürece nasıl bakıyor?
Görüldüğü gibi Ermenistan’da normalleşme konusunda farklı fikirler, zorlu konular ve hassas dengeler var.
Peki Ermenistan yönetimi sürece nasıl bakıyor?
Sorularımızı yazılı olarak yanıtlayan Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vahan Hunanyan, Ermeni tarafının her zaman ön koşulsuz olarak normalleşmeyi savunduğunu vurguluyor:
“Bu yaklaşım Ermenistan hükümetinin 2021-2026 programında da yansıtılmıştır. İki ülke arasındaki bu sürecin, Türkiye tarafından 1990’larda tek taraflı olarak kapatılan sınırın açılması ve Ermenistan ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi sonucunu doğurmasını ümit ediyoruz.”
Peki süreçte pozitif bir gidişattan söz edilebilir mi?
Hunanyan bu soruya cevap verirken önce tarafların normalleşme yönündeki olumlu açıklamalarından, temsilcilerin atanmasından ve Ermeni Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın Mart ayında Antalya Diplomasi Forumu’na katılımından bahsediyor sonra da ekliyor:
“Bununla beraber, maalesef, şu ana kadar somut bir ilerleme sağlandığını söyleyemeyiz. Sürecin pozitif bir yöne doğru gidip gitmeyeceğini Türkiye’nin iradesi belirleyecektir zira Ermenistan hemen şimdi, gecikmeksizin, ön şartlar olmadan normalleşmek için hazır.”
Hunanyan, normalleşme sürecinin önündeki en büyük zorlukların ne olduğu yönündeki sorumuzu yanıtlarken hızlanma çağrısı yapıyor:
“İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini hedefleyen herhangi bir süreç zorluklardan muaf değil. Bununla birlikte, şuna inanıyoruz ki, deyim yerindeyse, istenirse mutlaka bir yol bulunur. Ermeni tarafı defalarca iradesini gösterdi ve bunun aynısını Türkiye’den bekliyoruz.
“Dünyadaki hızlı şekilde değişen durum karşısında, somut adımlar atarak süratle ilerlemek gerekiyor. Örneğin, ilk aşama olarak diplomatik pasaport sahipleri için kara sınırının açılmasını önerdik ancak Türkiye tarafı tereddüt ediyor. Bir sonraki adım olarak kara sınırı, sınır bölgesinde yaşayan insanlar için açılabilirdi. Bundan sonra da diğer küçük ama sağlam ve somut adımlar atılabilirdi. Yakında, bu konuda sonuçlara ulaşacağımızı umut ediyoruz.”
Normalleşme başarılı olabilir mi?
Siyasi analist Styopa Safaryan daha önce birçok kez çeşitli konferanslar için Türkiye’ye gelmiş bir isim.
Safaryan, 2009’daki sürecin çökmesinden hareketle mevcut yakınlaşma çabalarıyla ilgili görüşünü “Temkinli iyimserlik” olarak tarif ediyor.
Aradaki birçok meselenin çözülebileceğini, Ermeni tarafının en büyük beklentisinin ise Türkiye’nin Azerbaycan gündemini bu süreçten ayrı değerlendirmesi olduğunu savunuyor.
Azerbaycan savaşı sonrası böylesi bir normalleşmenin zorlu olacağını ancak Washington, Moskova ve Brüksel’in sürece destek verdiğini, bunun da bir artı olduğunu söylüyor.
Erivan ne kadar uzak, ne kadar yakın?
Dönüşte uçağımız yine tamamen dolu. Ve yine Türk yolcu olarak yine sadece biz varız.
Bu kez sabah uçağındayız. Ağrı Dağı karşımızda.
Uçağımız havalandıktan birkaç dakika sonra Aras Nehri’nin üzerinden Türkiye’ye geçiyoruz.
Yani Ermeni başkenti Türkiye’ye bu kadar yakın.
Ama coğrafi olarak ne kadar yakınsa siyasi olarak da bir o kadar uzak.
Peki bu son normalleşme süreci, siyasi alandaki bu mesafeyi kısaltacak mı?
Bunu tahmin etmek güç.
Ancak belli ki bu süreç hiç de kolay olmayacak.
İlk yorum yapan siz olun