Van’da, Türkler ve Ermeniler yıllarca barış içinde yaşadılar. Ermeniler, genellikle kent merkezinde yaşamaktaydı Osmanlı döneminde.
ADİL HACIÖMEROĞLU
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Türkler ise daha çok köylerde tarım ve hayvancılıkla geçinmekteydiler. Bundan da anlaşılıyor ki Ermenilerin ekonomik koşulları Türklere göre daha iyiydi. Müslümanların çok azı, esnaf ve zanaatkârdı. Osmanlı, ülkesi sınırları içinde yaşayan farklı inanca ve değişik etnik kökene sahip kişiler arasında ayrımcılık yapmazdı. Ermeniler, Osmanlı bürokrasisi içinde önemli bir yer tutmaktaydı. Ülkenin her türlü olanağından yararlanan Ermeniler erinç içindeydi. Ermeni ve Türklerin yanı sıra Van’da Yahudiler de yaşardı. Bu topluluk üyeleri, daha çok ticaretle uğraşırdı.
Osmanlı topraklarını paylaşmayı kafasına koymuş emperyalist ülkeler, din ve etnik köken farklılıklarından yararlanmaya başladı. Tıpkı Balkanlarda olduğu gibi kışkırtmalara başladı Avrupa’nın sömürgeci ülkeleri. İran’la Türkiye’yi coğrafi olarak birbirinden koparmak ve Batı Asya’nın varsıl hammadde kaynaklarına el koymaktı amaçları. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki siyasal etkinlikleri, Ermenilerin 2-3 Haziran 1896’da isyan etmelerine neden oldu. Böylece bin yılı aşkın bir süredir kardeşçe yaşayan iki toplum karşı karşıya geldi. Osmanlı Devleti, bu ayaklanmayı bastırdı. Ne yazık ki elebaşları gerekli cezalara çarptırılmadı. Bu durumdan yüreklenen bazı Ermeniler, gizli örgütler kurarak örgütlendiler. Bu örgütleri de büyük devletler destekledi.
Emperyalistlerin desteğiyle kurulan Ermeni örgütleri, kent halkına baskı uygulamaya başladı. Bu durum, Ermenilerin büyük çoğunluğunu kaygılandırdı. Bu nedenle bu örgütlere karşı tepki gösterdiler. Örgüt militanları, önce Ermenileri öldürmeye başladı. Amaç, halkın tepkisini yok etmekti. Burada bir benzerlik ilgi çekmekte. PKK da örgütlenip eylemlere başladığında öncelikle Kürt kökenli yurttaşlarımızı katletmeye başladı. Demek ki emperyalistlerin örgütlediği ve kullandığı terör örgütlerinin savaşım yöntemleri aynı.
ÖNCE SİVİL İTAATSİZLİK
Ermeni örgütleri, bir yandan halkı baskı altında tutarken diğer yandan da günümüzde “sivil itaatsizlik” dediğimiz yöntemleri uygulamaya soktu. Bunların en başında da vergi ödenmeyi engellemekti. Asayiş iyice bozulmuştu. Devletin gücü duyumsanamıyordu halk tarafından. İnsanların can ve mal güvenlikleri tehlikedeydi. Güvenliği sağlamak ve etnik kışkırtmaların önünü kesmek gerekmekteydi. Bu nedenle Ali Paşa önce vekaleten, başarılı olunca da asaleten Van’a vali olarak atandı.
Ali Paşa’dan önce valilik görevinde bulunanlar, etnik terörün ve bunun yol açtığı tehlikenin farkında değillerdi. İşte, Ali Paşa böylesine zor koşullarda göreve başladı. Ali Paşa, kısa sürede kanun kaçaklarını yakalattı. Ermenilerin yıllardır ödemedikleri vergileri yoluna koydu. Memur ve emeklilerin aylardır ödenmeyen aylıklarını ödedi. Van’da devlete çeki düzen verdi.
Ali Paşa’nın aldığı önlem ve uygulamalarıyla halkın desteğini alıp saygısını kazandı. Ancak Ermeni-Türk çatışması çıkarmak isteyen batılı büyük güçler, bu uygulamalardan memnun olmadı. Ayrılıkçı Ermeni militanları Vali Paşa’dan nefret etmekteydi.
Van’da yeniden devletin egemen olmasını sağlayan Ali Paşa’nın görevden alınması için Avrupalı emperyalist ülkeler, Osmanlı Devleti’ne baskı yapılmaktaydı. Bu baskılara dayanamayan hükümet, Vali Paşa’yı görevden aldı (20 Ekim 1908). Van halkı İstanbul’a telgraflar çeker, valilerini geri ister. Baskılara dayanamayan Padişah II. Abdülhamit, yeni bir valinin atanacağını söyleyerek halkı yatıştırır.
Vali Paşa, kentten ayrılmadan önce halkla vedalaşır. Birçok kişinin gözyaşlarını tutamadığı görülür o günün tanıklarınca.
Ali Paşa, İstanbul’a dönmek için yola çıktı çıkmasına da teröristlerin kendine karşı bir saldırıda bulunacağından emindi. Van’dan Erzurum’a, oradan Revan’a, Revan’dan Tiflis yoluyla Batum’a geçer. Buradan da vapurla İstanbul’a gidecektir. Yol boyunca Ermenilerin protesto gösterileriyle karşılanır. Batum’da iskeleden vapura binerken Alev Başyan tarafından silahla vurulur (1908). Oracıkta can verir. Cenazesi, İstanbul’a götürülmek üzere vapura bindirilir. Vapur, on beş günde Sinop’a varır. Ceset kokmaya başlamıştır. Bunun üzerine Ali Paşa’nın cesedi, Sinop’ta karaya çıkarılır. Seyit Bilal Camisinin bahçesine gömülür.
ALİ PAŞA’YA YAKILAN TÜRKÜ
Van halkı Paşalarını unutmaz. İyilikleri, başarıları dilden dile dolaşıp durur. Sonunda Ali Paşa Ağıdını yakar halk. Bu türkü, günümüze dek söylenip gelir.
“Arpa ektim biçemedim/Bir düş gördüm seçemedim/Alışmıştım soğuk suya/Issı sular içemedim.
Allı gelin, pullu gelin/Bir su ver içeyim gelin/Bu güzellik sende varken/Beşi birlik takam gelin
Ali Paşa geyer kürkü/ Yarı sansar yarı tilki/Ali Paşa burdan gitti/Yığılsın (yıkılsın) Van’ın mülküÜç atım var biri binek/Arkadaşlar kalkın gidek/Ali Paşa’yı vurdular/Yavrusuna haber verek
Karavanaya vurdular/Yüzbaşılar darıldılar/Darılmayın yüzbaşılar/Ali Paşa’yı vurdular.”
Van Valisi Ali Paşa’nın adı günümüzde de yaşamakta. Nerede mi? Halkın gönlünde… Yalnızca ağıtta mı yaşıyor Ali Paşa? Değil… Van’ın en büyük ve merkezi mahallelerinden birine adını vermiş. Sokak, okul, cami adı olmuş. Kim bilir kaç çocuğa ad olarak konmuş? Onu vuran emperyalizmin tetikçileri ne olmuş acaba? Adlarını anımsayan var mı?
Çıkmış birileri siyaset adına orta yere… Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını dile getirmekte. Hem de TBMM’de… Ali Paşa Ağıdını dinlersen sana gerçeği anlatır Van halkı. Bundan başka onlarca ağıt var bu konuda halkın duygularını dile getiren. Uzaklara gitmeyin, yan yollara sapmayın, büyük güçlere alet olmayın, gezin Anadolu’yu binlerce gerçek önünüze çıkar. Ne utanacak yüzünüz kalır ne de konuşacak diliniz.
https://www.aydinlik.com.tr/haber/sehit-van-valisi-ali-pasa-314129
İlk yorum yapan siz olun