Güven Bayar
Meri Komorosano ile konuştuğumda yapıda bulunan duvar resimlerini ve ressam İ. Zografos ile ilgili bir bilgisi olup olmadığını sordum ve şaşırtan cevap Meri Hanım’dan geldi: “İ. Zografos dediğiniz kişi ressam Vasilis İgumenis”
Uzun süredir üzerinde araştırma yaptığım “Resimli Apartmanlar projesi” Cumhuriyet dönemindeki mimari ve estetik ilişkiyi kamusal yapıların dışında, içinde yaşadığımız, sade ve mimari olarak sıradan görülebilen apartmanların giriş hollerindeki duvar resimleri üzerinden ele almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde sarayları ve köşkleri süsleyen duvar resimleri, 20. yüzyıl başlarında apartmanların giriş duvarlarında karşılıklı olarak yer alan resimlerle sürdürülmüştür. Özellikle Ekim Devrimi sonrası Beyaz Ruslar’ın İstanbul’a gelişiyle birlikte ilk örneklerini gördüğümüz bu resimlerin modernleşmenin başladığı Beyoğlu ve Şişli’den Fatih ilçesine, Beşiktaş’tan Sarıyer’e kadar tüm İstanbul’a yayıldığı gözlenir. Cumhuriyet döneminin ünlü ressamlarından Naci Kalmukoğlu, Ercümend Kalmık, Hamit Görele ve İbrahim Safi gibi önemli ressamların yanı sıra bir çok Türk, Ermeni, Rum, Musevi, İtalyan, Boşnak ressamların bu alanda çalıştıklarını görmekteyiz. Bu çalışma benim bugüne kadar kayıt altına alabildiğim 230 kadar duvar resminden oluşmakta ve 30’a yakın eğitimli veya naif ressamın çalışmasını gözler önüne sermektedir. Resimlerin yapılış tarihleri, türleri ve sanat tarihi açısından değerleri hakkında yorumların yer aldığı projede yazılı kaynakların yanı sıra birebir görüşülen kişilerin sözlü açıklamalarına da yer veriyorum.
Bugün, 19 Mayıs 2021’de Cihangir Caddesi, Platin Apartmanı’nda görüp kayıt altına aldığım İ. Zografos‘un (Zagrafos Rumca “ressam” anlamına geliyor aynı zamanda) 1952 tarihli duvar resmi imzasının yolculuğunu paylaşmak istiyorum. Apartman duvar resimlerinde gördüğüm ressam imzaları ile ilgili akademik çalışma yapılmadığı için bu isimlerin hikâyelerini sözlü tarih olarak ya apartmanda yaşayan o döneme tanık olan kişilerden, gazete arşivlerinden ya da müzayede satışlarında “imzalı tablo” olarak satılan tabloların izini sürerek erişebiliyorum. Agos gazetesinde, 30.03.2022 tarihinde yayımlanan “Tabela Ressamları Mardiros-Haygaz Haytayan Kardeşler” yazısının araştırma sürecinde Cevdet Mehmet Kösemen‘in “Kaybolan Şehir” (The Disappearing City: Hand Painted Signs and Architectural Details from Istanbul) adlı çalışmasında İ. Zografos’un 1954 tarihli Galata Rum Okulu’nda çekilmiş duvar resmi fotoğrafıyla karşılaştığımda konuyla ilgili Mehmet Bey’le konuştuk. Ressam hakkında bilgisi olmadığını, Galata Rum Okulu sanat merkezine dönüşürken fotoğraflarını çektiğini söyledi. Konuyla ilgili araştırmamı Galata Rum Okulu’na kaydırdığımda Mimar Pınar Erkan‘ın 2008 tarihli doktora tezi olan “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Galata-Şişli Güzergahındaki Gayrimüslim Cemaat Okulları” çalışmasında kuzey kanadı üçüncü kat holünde çekilmiş olan fotoğrafta karşılıklı iki duvarda gördüğüm duvar resimlerinin İ. Zografos tarafından yapıldığını biliyordum artık. Pınar Hanım’la iletişime geçip araştırmam konusunda bilgi verdikten sonra o dönem doktora tezi için başka fotoğraflar da çekip çekmediğini sorduğumda şöyle söyledi: “Resimleri hatırlıyorum. Hatta doğrudan resimleri çekmek isteyip fotoğraf makinemin objektifi yetmediği için tamamını çekemediğimi hatırlıyorum. Anasınıfının materyalleri duruyordu henüz. Karneler vs. yığılıydı. Çok hüzünlendiğimi hatırlıyorum.” Pınar Hanım birkaç gün sonra elinde olan fotoğrafları paylaştı benimle.
1853’te Galatalı Rumlar’ın kendi emekleriyle temelini atıp tam 30 yıl sonra, 1883’te hizmete açabildiği okul 1985’te öğrencisizlikten hizmete ara veriyor. 1989’da vakfın gelir kaynağı olan dördü altında, üçü Tophane’de 7 dükkanla birlikte Hazine tarafından el konulan yapı 1996’da yeniden açıldıysa da kira gelirinden mahrum olduğu için 2007 yılında tümüyle kapanmıştı. 2012 yılında Galata Rum İlköğretim Vakfı’na geri verilen yapı 2015 yılında da resmen eğitime kapatıldı. 1. İstanbul Tasarım Bienali, Galata Rum Okulu’nun ilk kültür sanat ilk etkinliği diyebiliriz. 2012 yılından itibaren Galata Rum Okulu, İKSV’nin düzenlediği bienallerin dışında farklı kurum, organizasyon ve sanatçılarla birçok ortaklık kurarak çeşitli sergilere, performanslara ve konuşma serilerine ev sahipliği yapıyor. Bu sergilere ve bienallere katılan biri olarak yapıda bulunan duvar resimlerini hiç görmedim. Konuyla ilgili bilgi almak için Meri Komorosano ile konuştuğumda yapıda bulunan duvar resimlerini ve ressam İ. Zografos ile ilgili bir bilgisi olup olmadığını sordum ve şaşırtan cevap Meri Hanım’dan geldi: “İ. Zografos dediğiniz kişi ressam Vasilis İgumenis. 1978 yılında Beyoğlu’nda bir sergisi vardı, gidememiştim ama kendisiyle tanışmıştım. Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi sokağında atölyesi vardı. 1990’larda Atina’ya gitti, 2006’da Atina’da vefat etti.” Galata Rum Okulu’nda bulunan duvar resimlerinin koruma amaçlı üstünün kapatıldığını şu an gerçekleşen restorasyon çalışması sonrası görünür hâle geleceğini ekledi.
Vasilis İgumenidis (Βασίλης Ηγουμενίδης ), İstanbul’daki atölyesinde
Meri Hanım’ın aktarmış olduğu bilgiler ışığında araştırma İ. Zografos’dan Vasilis İgumenidis’e evrildi bir anda internet araştırmasında Vasilis Bey ile ilgili bilgi bulunmuyor. Genel Yayın Yönetmenliği’ni yazar Mayda Saris‘in yürüttüğü Paros Dergisi için yeni yılın ilk sayısında resimli İstanbul apartmanları hakkında bir söyleşi yapmıştık. Derginin kapağına taşıdığı duvar resmi Fatih, At Pazarı, Mıhçılar Caddesi üzerinde bulunan Osman Nuri Eralp‘in evinin duvarına yaptırdığı duvar resmi idi. Söyleşide kullandığımız fotoğraflar arasında Vasilis İgumenidis Platin Apartmanı’nda yapmış olduğu duvar resimleri de vardı.
Mayda Hanım’ın 2010 yılında Bir Zamanlar Yayıncılık’tan çıkan “İstanbullu Rum Ressamlar” kitabı Bizans’tan başlayarak Osmanlı ve Türk kültürüne önemli katkılarda bulunan ve yüzyıllar boyu İstanbul’un sanatsal gelişiminde etkin rol oynayan iki yüze yakın İstanbullu Rum ressamın biyografileri ve eserlerinden 520 örneği kapsayan bir çalışma. Vasilis İgumenidis’e ait, ulaşabildiğim, kapsamlı bilginin olduğu tek kaynak.
“Ressam ve dekoratör olan Vasilis İgumenidis (İGUM) (1917-2006) İstanbul’da doğmuştur. Saint Michel Fransız Okulu’ndan mezun olan İgumenidis daha sonra L. Teschner ve P. Farina‘nın yanında iç mimari alanında eğitim almıştır. 1944-1947 yılları arasında Paris’e giderek resim alanında kendini geliştiren İgumenidis’in ağırlıklı olarak tuval ve karton üzerine gerçekleştirdiği yağlıboya, suluboya, guvaş ve pastel çalışmaları sosyal içerikli olup peyzaj, portre, natürmort ve dini konulan içermektedir. Pek çok eski eser, bina ve anıtı restore eden sanatçı, ahşap oymacılıkla da uğraşmıştır. Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları’nda Igumendis’in tasarladığı ahşap mobilyalar yer almaktadır. Heykel çalışmaları da yapan ressamın yapıtlar, İstanbul’dan başka Arjantin, Venedik, Yunanistan, İspanya, İsrail, Kanada, Paris ve New York’taki özel koleksiyonlarda yer almaktadır. 1975 yılında İstanbul’da çıkan bir yangında sanatçının 220’ye yakın eseri yok olmuştur.
Vasilis İgumenidis empresyonist tuvalleriyle, 1950, 1965’te İstanbul, 1953’te İzmir, 1972’de Mikonos, 1968, 1983, 1986’da İstanbul ve 1987’de Yunanistan’da karma sergilere katılmıştır. Kadıköy Metropolithanesi Kilisesi, Fenerbahçe ve Tel Aviv’de binalar, İstanbul’da başta Tokatlıyan olmak üzere pek çok otelin, Baylan, Ekspres, Haylayf, Philips, Rozet gibi dönemin ünlü restoran ve pastanelerinin, ünlü Galatasaray Hamamı’nın ve Alkazar Sineması’nın dekorasyonlarnı gerçekleştirmiştir. Çalışmalarında Rönesans, 14. ve 15. Louis, Empire ve modern sanatın karekteristiklerini uygulamıştır. Ses Tiyatrosu’nun (1958) dekorasyonunu yapan ressam, takvim çalışmaları da gerçekleştirmiştir. İstanbul, Ankara, İzmir ve Tel Aviv’de cam süslemeciliği örnekleri betimlemiştir. Atina’da yaşamını yitiren sanatçı, T. Muzenidi ile birlikte dernek ve okul tiyatrolarına sahne dekorlar hazırlamıştır.”
İstanbullu Rum ressam Vasilis İgumenidis gibi diğer ressamların hikâyeleri de yazılacağı günü bekliyor. Türkiye’nin içinden geçtiği bu zorlu süreç, İstanbul’da verdiğimiz yaşam mücadelesi bizi bu konulara karşı daha duyarsız ve dikkatsiz hâle getiriyor. Açlık sınırı nerede başlıyor, nerede bitiyor tartışmalarının yapıldığı bir ülkede bu çok normal. Şartlar ne olursa olsun etrafımızda gördüğümüz, geçmiş zamandan bugüne gelebilmiş bir iz, her şeyden sıyrılıp başka bir hayatın, zamanın izini sürmek, yaşadığımız zamanın boğucu atmosferinden kurtulup nefes almamıza imkan sağlayabilir.
İlk yorum yapan siz olun