Arslan TEKİN
Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in şehadetinin 103. yıldönümü. 10 Nisan 1919 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı’nda asılmıştı.
Kemal Bey, 14 Ekim 1922 tarihinde, Mustafa Kemal’in teklifiyle İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararıyla “millî şehit” kabul edildi.
Kemal Bey iki defa yargılandı. “Boğazlıyan’daki görevi sırasında tehcire tâbi tutulan ahalinin mallarının yağmalanıp gayrimenkullerinin talan edilmesine müsaade verdiği ve olaylar sırasında tedbirsiz davrandığı”iddiasıyla Yozgat’ta mahkemeye çıkarıldı. Mahkeme beraat kararı verdi.
Konya’ya tayin edilen Kemal Bey, 1918 sonunda tutuklandı. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktean sonra, galip İtilaf devletleri çok insanı tutuklatırdılar. Kemal Bey de içlerindedir.
Kemal Bey, savunmasında “Ben aldığım emri yerine getirdim. Sürgün edilenlere insanî şekilde davrandım. Vicdan azabı duymuyorum. Kimsenin ölümü için emir vermedim.” Dese de hüküm peşindi. İdam edildi. (Kemal Bey meselesine döneceğim.)
Arada hatırlatırım. Şevket Süreyya Aydemir Kafkas Cephesi’nde askerdi. Suyu Arayan Adam‘da anlatır. Karşılaştığı manzara dehşetengiz:
“Ermeni ordusuna Taşnak komitecileri hâkimdi. Bu komitenin büyük hırsı, sadece bir imha ve intikam savaşından ibaretti. Çılgın hesaplaşmanın bir türlü sonu gelmiyordu. Erzurum yolu üstündeki Cinis köyü karşısında Evreni köyünde, kadın, erkek, çocuk bütün köylüler öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar, kasap dükkanlarındaki etler gibi, duvarlara, çivilere, çengellere asılmıştı. Fakat bunları yapanların hırsları bununla da sönmemişti. Köyde ne kadar hayvan ele geçmişse, mandalar, sığırlar, davarlar, kümes hayvanları, hatta köpekler öldürülmüş, parçalanmıştı.” (s. 129)
Ş. S. Aydemir, ilk gençlik yıllarında Turancıydı. Sonra Turancılıktan komünistliğe geçiş yaptı.
İlk komünist partisi kurucularının birçoğu Turancıdır. Mustafa Suphi, Ethem Nejat liderleriydi. Ethem Nejat Türk Yurdu dergisinde de yazardı. M. Suphi‘nin imzasını görmedim. O, erken zamanda İttihatçılarla arayı açmıştı.
Mustafa Suphi deyince komünistlerimizin içleri titrer. Türkiye’ye, M. Kemal‘in izniyle girdi girmedi tartışması hâlâ devam eder. Bilindiği gibi, M. Suphi 14 arkadaşıyla Karadeniz’de boğdurulmuştur. Kesin olan şu ki M. Kemal‘in tavrı Bolşeviklerle işbirliğine “evet”, çünkü şartlar bunu gerektiriyordu, komünizme “hayır”dı.
M. Suphi‘yi öne çıkarışımda maksadım başka.
M. Suphi Bakü’ye geçmiş, komünist partisini teşkilatlandırmakla meşgul.
Bu arada Azerbaycan Milli Ordusu’nun Gence Alayı, 26 Mayıs 1920 tarihinde, Gence’de, Bolşevik Ordusu’na isyan başlatıyor. Bolşevik Rus Ordusu’na büyük kayıplar verdiriyor. Sonra Gence’de bulunan Ermeniler ayaklanarak Azerbaycan isyancılarını arkadan vuruyor. Bolşevik kuvvetleri, Ermenilerin desteğiyle Gence’yi alıyor. Bolşevikler çoğu kadın ve çocuk binlerce kişiyi öldürüyorlar, 1500’den fazla kadına tecavüz ediyor.
Mustafa Suphi, burada devreye giriyor. Tabiî Bolşeviklerin isteğiyle. Bolşeviklerin derdi halkı kazanmak. M. Suphi Gence’de araştırmalara başlıyor. Hususiyete Bolşevik güçleri içindeki Ermeni askerlerin Müslüman halkı öldürdüğünü ve tecavüzlerde bulunduğunu tespit ettiği raporunu gönderiyor. Bu rapor üzerine Nahçivan yönüne hareket eden 11. Kızıl Ordu’nun 52. Fırkası’ndaki Ermeni askerler bu fırkadan çıkarılarak Ermeni mıntıkalarına gönderiliyorlar. Mustafa Suphi‘nin sayesinde Nahçivan Türkleri, Bolşevikler katliama giriştiler mi bilmiyoruz, Ermenicilerin katliamından kurtuluyorlar.
Komünistlerimiz, Türk düşmanı “Hepimiz Ermeni’yiz” grubuna sakın kanmasınlar. Yoksa Mustafa Suphi‘ye ihanet etmiş olurlar!
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mustafa-suphi-nasil-korudu-529871h.htm
İlk yorum yapan siz olun