Suyun gücüne ve zamanın hızına direnen, ziyaretçilerini atmosferiyle büyüleyen bir şehir Halfeti… Şanlıurfa ve Gaziantep arasında, bir yandan etkileyici ve köklü bir yandan hüzünlü bir hikâyenin başkahramanı sanki… Suyun bir yanı Gaziantep diğer yanı Şanlıurfa…
Genelde Gaziantep’i gezmeye gelenlerin aklına gelen Halfeti aslında Şanlıurfa ‘ya bağlı bir yerleşim. Yeni Halfeti Fırat Nehri’nden hayli yukarıda ve mimarisi ile sıradan bir şehir görüntüsü arz ediyor. Sular altında kalan ve günümüzde turistlerin uğrak noktası, günmüzün Citta Slow yavaş şehri eski Halfeti ise M.Ö. 855 yılında Asur Kralı III. Salmanassar tarafından zapt edildiği zaman “Şitamrat” adını taşıyordu.
SÜREKLİ İSİM DEĞİŞTİRDİ
Yunanlılar bunu değiştirerek “Urima” adını vermişler. Süryaniler ise ilçe için “Kal’a Rhomeyta” ve “Hesna d’Romaye” adlarını kullanmışlar. Arapların eline geçtikten sonra “Kal’at-ül Rum” adını almış. Bununla da kalmamış, birçok isim değişikliğine uğramış Halfeti XI. yüzyılda Bizanslıların eline geçince de bu kez “Romaion Koyla” adını almıştır. 1290 yılında Memluk Sultanı Eşref tarafından fethedilen ilçeye “Kal’at-ül Müslimin” adı verilirken.
SİMGESİ ‘SİYAH GÜL’
Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara egemenliğine geçen ilçe, günümüzde de kullanılan “Urumgala” ve “Rumkale” adlarını almış. Günümüzde ilçenin büyük bir kısmı Birecik Barajı’nın göl suları altında kalmış durumda. Güneydoğu Anadolu turlarında turistlerin olmazsa olmazı Halfeti’de su kenarında yüzer restoranlarında yemek yemek, kentin simgesi “siyah gül” ile tanışmak, teknelerle, Aziz Nerses Kilisesi’nin, Barsavma Manastırı’nı Rumkale’yi, melhur minaresiyle Savaşan köyüne gitmektir… Burada yaşanan keyifli saatler bölge gezinize her zaman renk katar.
RUMKALE
RUMKALE, Birecik Ovası’nın ve Halfeti’nin kuzeyinde, Fırat Nehri’nin kıyı kesiminin doğusunda, Şanlıurfa yoluna bakan bir tepe üzerindedir ve Birecik’i kuzeyinden ve kuzeydoğusundan sınırlar. XX. yüzyılın başlarında bir kaza halinde idi ve kazanın merkezi de Halfeti kasabası idi. Rumkale, Asurlular döneminde Şitamrat ismiyle tanınmış. Daha sonra Urima adını almış ve XII. yüzyılda Ermeni Piskoposluğu’nun merkezi haline gelmiştir. 1292 yılında Memluklu Sultanı Melik el-Eşref tarafından ele geçirilmiştir. 1516 yılında Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı egemenliğine giren Rumkale, Halep Eyaletine bağlanmıştır. 1737 yılında eyalet haline getirilerek, derebeyleri ve yerel yöneticiler tarafından idare edilir. XX. yüzyılın başlarında kazanın nüfusunu Kürtler ve Türkler, köylerin nüfusunu ise Ermeniler ve Yezidiler oluşturmaktaydı. Rumkale’de bugün gezilip görülebilecek eserler şunlardır: Kale harabeleri, Aziz Nerses Kilisesi harabeleri ve Barşavma Manastırı harabeleri. Günümüzde Rumkale’nin hemen karşısındaki kayalık tepede, turistler için Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bir seyir terası inşaa etmiştir.
HER YAPININ EFSANESİ VAR
Bereketli topraklarıyla da anılan Halfeti’de dolaşırken her yapının bir efsanesi olduğunu duyar insan. Burada en yaygın efsane ‘Nergis çiçeği efsanesi’… Bir zamanlar Rumkale Beyi’nin Nergis adında bir oğlu varmış. Rum Kalesi’ndeki sekiz metrelik kuyuda kendini sürekli kendini seyreden Nergis, her kendi yansımasına bakışında görüntüsünü daha çok beğenir olmuş. Günlerden bir gün yine kendini seyretmek için suya eğildiğinde Fırat’ın soğuk sularında kaybolmuş. Nergis’in tam kaybolduğu noktada ise kimselerin o güne kadar görmediği güzellikte bir çiçek açmış… Adı da nergis olmuş. Nergis çiçeğine dair bir efsane de İzmir Karaburun’da var, ama Halfeti’de bu çiçeği sahipleniyor.
KARAGÜL
NERGİS çiçeği efsanesi kadar güçlü, bugün adını dünyaya duyuran bir başka çiçek efsanesi ise ‘karagül’. Sadece Halfeti’de yetişen “karagül” şeytanın gülü olarak tarihte bahsediliyor. Şeytanın gülü olduğu için hiç kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bu gül, bir gün bir kıza madalyon şeklinde görünmüş. Madalyonu gerçek sahibine götürmek için güle dokunmuş. Şeytanın gülüne dokunan kız, halk tarafından cadı olarak ilan edilmiş ve çarmıha gerilmiş.
SADECE BURADA YETİŞİYOR
Şeytanın bile kurtaramadığı kız gül uğruna canından olmuş. Herkes için aşkı simgeleyen kırmızı gül dünyanın her köşesinde yetişebileceğini söyleyen şeytan, hayatını kaybeden kızın anısına “karagül” ün sadece bu topraklarda yetişeceğini, kızın masumiyeti ardından acı bir iz olarak kalacağını belirtmiş. Karagül efsanesi ne kadar doğrudur bilinmez ama bu gül çeşidinin sadece Halfeti’de yetiştiği bir gerçek. Ayrıca Nergis’ten ziyade karagülün ön plana çıkması daha anlamlı… Bölgenin iklimi sayesinde sadece bu topraklarda hayat bulan karagül, ziyaretçileri büyülüyor. Karagül’ü alıp kendi şehirlerine , evlerine götürüp orada yetiştirmek isteyenleri ise hayal kırıklığı bekliyor, çünkü karagül sadece Halfeti ikliminde yetişiyor.
FIRAT NEHRİ
FIRAT Nehri Türkiye’de yer alan jeopolitik öneme sahip olan nehirlerden biri olarak biliniyor. Tarihte önemli uygarlıklara ev sahipliği yapan Mezopotamya bölgesinin oluşmasında katkısı olan bir nehir olan Fırat, adeta Halfeti ile bütünleşmiş… Fırat Nehri, Karasu ve Tuzla çayının birleşmesi sonucu oluşmuş bir nehir olmakla birlikte Dicle Nehri ile birleşerek Mezopotamya bölgesinin oluşmasını sağlamıştır. Orta doğu için önemli bir kaynak olan Fırat Nehri Güneybatı Asya’nın en uzun ırmağı olarak bilinir.
DİCLE’YLE BİRLEŞİR
Fırat Nehri, Erzincan’dan başlayarak Tunceli, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ Ve Gaziantep’ten geçer ve sonra Türkiye’nin sınırlarından çıkarak Suriye, Irak üzerinden geçer ve Basra Körfezi’nde Dicle Nehri ile birleşir. Fırat Nehri’nin Basra Körfezi’nde döküldüğü noktaya Şattülarap adı verilmektedir.
5 BARAJ VAR
Fırat Nehri 2 bin 800 kilometre uzunluktadır ve Türkiye’nin en geniş havzasına sahip akarsudur. Yıl içinde yaklaşık 30 milyar m³ su taşıdığı bilinir ve nehir üzerinde çok sayıda baraj bulunmaktadır. Bu barajlar: Keban Barajı, Karakaya Barajı, Atatürk Barajı, Birecik Barajı ve Karkamış Barajı’dır.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ugur-celikkol/halfetinin-buyusu-42040443
İlk yorum yapan siz olun