İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Antik İsrail kutsal takviminin bir yükümlülüğü: Oruç

“Yaptığım çalışmalarla geçmişe ilişkin gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorum ama benim yanıtlayamadığım, karanlıkta kalmış birçok soru var”

Umut Ataseven 

Antik dünyanın çeşitli coğrafyalarında meydana gelmiş örf, adet, kültür ve gelenekler, kimi zaman doğrudan kimi zaman ise dolaylı yollardan farklı coğrafyalara iltica etmişlerdir.

Nitekim tanrıyı bir bütün haline getirme çabaları adına dinler dediğimiz çeşitli dogmatikler bizleri antik dünyanın çeşitli limanlarına sürüklemektedirler.

Her toplumun tanrısı kendi içinde bir değer bulurken, onların bu davranışları diğer toplumların tanrılarıyla çatışmaya girmesine neden olmaktadır.

Hiçbir toplum yoktur ki, tanrının kisvesi altında yaşamını sürdürmemiş olsun ve yine hiçbir toplum yoktur ki, tanrıya vadettiği çeşitli ibadetlerle onu hoşnut etmemiş olsun.

Yeri geldiğinde kimi zaman kutsal gördüğü ekmeğini, kimi zaman krallarını ve kimi zaman da kendi bedenini tanrıya kurban etmekten çekinmemiştir.

Onun bu girişiminin tanrıya olan bir şükran yahut bir bedel mi olduğu konusu bir yana dursun, onun bu girişimi aslında tanrıya vadedilen rüşvetten öteye gitmemektedir. 
 

1.jpg

Görsel: Patheos

Tarihin her döneminde tanrı-insan ilişkisi ayrı bir önem taşırken, meydana getirilen her türlü inancın meşruiyeti tanrıyla anılır ve bu durum ayrı coğrafyalarda binlerce tanrının varlığından bizleri haberdar etmektedir.

Arındırılmış bir beden, zihin yahut ruhun, tanrının önünde ne anlam ifade ettiği hususu çok kez bizleri çeşitli düşüncelere sevk ederken hiç şüphesiz bu düşünceler tanrının bize vadettiklerinden ziyade bizim ona vadettiğimiz ibadetleri açıklar.

Antik devirlerde bir günah unsuru olarak tanrıyı tenkit etmek, çok kez çeşitli yaptırımlara maruz kalırken özelinde bedeni arındırmak adına yahut cezalandırmak maksadıyla bedeni açlıkla sınamak belki de en ilkel yöntemlerden biri olarak görülmekteydi…

Çok kez bir cinsel birliktelikten sonra, çok kez sevdiklerinin ölüm yıl dönümlerinde, çok kez de tanrıyı hoşnut etmek adına oruçlar tutuldu… 
 

2.jpg

Görsel: Wikipedia

Bir dini gelenek halini alan oruç ibadeti, geç dönem Yahudilikte, erken dönem Hristiyanlıkta ve bunlarla birlikte diğerlerinde olduğu gibi devam eden İslamiyet’te hala nefes almaktadır.

Antik İsrail halkı oruç ibadetinde oldukça öne çıkarken, onarlı bu ibadete sevk eden keskin düşünce ‘sürgünden çıkış’ yahut ‘vadedilen topraklara geri dönüş’ olarak görülebilir.

Antik Yahudi halkı oruç olarak yerine getirdikleri bu ibadetinde bedeni tamamen yemeklerden arındırmış olarak karşımıza çıkarlar…

Tam bir gün yahut günün bir bölümünde tutulan bu oruç, güneş doğmadan başlar, güneş batışına kadar devam ederken Kutsal Kitap bu durumu ilahi bir teşvik olarak niteler.


Antik İsrail’de oruç, gönüllü bir pişmanlık eylemi veya kutsal takvimin bir yükümlülüğü olabilir.

Kutsal Kitap’ta oruç, hem bedeni hem de ruhen bir arınmadan bahsederken tüm dinlerde bu görüş ortak bir bildiri gibidir ve öyle de kabul görür.

İşlediği günahından arınmak, tanrının nefretini kazanmamak ve nitekim bir günah çıkarma eylemi olarak bizi sabote eder.

Toplumsal bir kazanımı elde etmek adına orucun yerine getirilmesi teşvik edilirken tanrıyı tüm gücüyle harekete geçirmek ve onu merhamete zorlamak, ruhsal bir kazanım olarak görülmekteydi.

Antik İsrail’de oruç çok kez kefaret adına tutulur ve Yehova’nın merhameti dilenilirdi. 


Yehova’nın Uriya’nın karısının Davud’dan olma çocuğunu bir hastalık ilettine musallat etti ve Davud çocuğun iyileşmesi için Yehova adına oruç tutup kefaret ödediğinde onun bu oruç ibadeti tanrı tarafından kabul görmemiş olacak ki, çocuk öldü ve Davud oruç tutmayı bıraktı.

Ona neden bıraktığını sorduklarında ise “Çocuk öldü, ortalık bozuldu” diye verdiği yanıtıyla tanrı-insan ilişkisinin oruç üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir. 

Bunun üzerine Davud yerden kalktı. Yıkandı, güzel kokular sürünüp giysilerini değiştirdi. RAB’in Tapınağı’na gidip tapındı. Sonra evine döndü ve yemek istedi.

Önüne konan yemeği yedi. Hizmetkârları, ‘Neden böyle davranıyorsun?’ diye sordular, ‘Çocuk yaşarken oruç tuttun, ağladın; ama ölünce kalkıp yemek yemeye başladın.’

Davut şöyle yanıtladı: “Çocuk yaşarken oruç tutup ağladım. Çünkü ‘Kim bilir, RAB bana lütfeder de çocuk yaşar’ diye düşünüyordum ama çocuk öldü. Artık neden oruç tutayım? Onu geri getirebilir miyim ki? Ben onun yanına gideceğim, ama o bana geri dönmeyecek.

Samuel 2: 21-22-23


Orucun kökeni olarak hangi medeniyetini kapısını çalabileceğimizi bilemeyiz ancak ilahi dinler kisvesi altında Antik İsrail dönemini işaret eder ki, bu oldukça önemli bir husustur.

Evlenmeye hazırlanan Yahudi çiftlerin oruç tutmaları önceki günahlarından bir arınma olarak görülmekteydi.

Bu saflığın bir göstergesi olarak karşımıza çıkar ancak bu kefaretten başka bir şey değildir.

Ölülerin ardından yakılan yahrzeit’in uzun saatler boyunca ışından faydalanmak orucun bir parçası olurken kutsal Oruç günlerinden biri olan Yom Kippur’un da vazgeçilmez bir unsurudur. 
 

3.jpg

Görsel: Wikipedia

Tevrat’ın herhangi bir parçası yere düştüğünde ona saygı adına oruç tutulur ve tanrıdan af dilenilirken Yahudilikte yasal komünal oruçlar ilahi bağışlama arzusunu yansıtır.

Bunlardan en önemlisi ise Kutsal Kitap’ta adına rastladığımız Yom Kippur’dur. Kökeni Levililer 23’e dayanan Yahudiliğin en ünlü oruç günü Yom’dur.

Kiipur kefaret anlamına gelir ve o gün Yehova İsrail halkına öğüt verir:

Ruhunuzu arındırın der tanrı ve ekler benim için oruç tutun…
 

4.jpg

O gün tüm fiziksel zevkler reddedilir ve İsrail halkı bunu ruhun acısı olarak adlandırır. Yasaklar sadece yemek yemeyi değil, içmek, aynı zamanda banyo yapmak, yıkanmak ve mesh etmeyi de yasaklar.

Aslında bu düşünce o dönemin din adamları tarafından yorumlanmış oldukça geniş bir kısıtlamayı öngörmüşlerdir.

Deri kıyafetler bile giymek yasaklanırken bunun asıl nedeni olarak halkın şatafatlı görüntüsünden sıyrılmalarından ileri gelmektedir.  


Tsaar baalei hayyim adı altında kutsal kitabın bir emri olmasa bile Talmud’un bir emri gibi yer alan bu durum, hayvanlara gereksiz eziyet çektirme ve onlara ağır yükler yükleyerek acı çekmesini reddetmek için Yom Kippur’da hayvanların acısını azaltmak da orucun bir parçası gibi görülür. 

Devam edecek…

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

https://www.indyturk.com/node/489196/türki̇yeden-sesler/podcast-antik-i̇srail-kutsal-takviminin-bir-yükümlülüğü-oruç

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın