İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Prens Adaları: İstanbul’a yakın İstanbul’dan uzak

Tarih boyunca sürgünden inzivaya farklı amaçlarla kullanılan Adalar, günümüzde İstanbul’un kalabalığından ve gürültüsünden kaçanların uğrak yeri

Nükhet Everi

İstanbul’un en güzel ilçesi Adalar, nam-ı diğer Prens Adaları, Marmara Denizi’nin Asya kıyısı yakınında, Bizans Dönemi’nde başkent Konstantinopolis’in ve günümüzde İstanbul’un deniz kenarı mahalleleridir. Adalar ilçesindeki her ada bir mahalledir. İstanbul’un bir ilçesini oluşturan bu takımada, aslında dokuz adadan oluşur. KınalıadaBurgazadaHeybeliadaBüyükada vapur ve teknelerin uğradığı ve üzerlerinde yerleşim olan en büyük adalardır. Antik Dönem’de Demonisia (Halkın Adaları) diye anılan bu adalar, Bizans Dönemi’nde bazı adalarda inşa edilen ve imparatorların, imparatoriçelerin, patriklerin sürgün edildiği manastırlar nedeniyle Papadonisia (Keşişlerin Manastırı) olarak bilinirdi. 569 senesinde İmparator II. Justin, adaların en büyüğü olan Megale’de (Büyükada) bir saray ve manastır inşa ettirip buraya yerleşmiş. O yüzden bu ada, Prinkipo (Prensin adası) diye anılır. Sonraları tüm adalara Prinkiponisos (Prenslerin Adaları) denilmeye başlanmış. İstilalarla tahrip edilen adalar, Osmanlı Dönemi’nde korunaklı durumdadır. 18. yüzyılda kürekli büyük kayıklar, 19. yüzyılda Şirket-i Hayriye’nin buharlı gemileri seferlere başlar. Osmanlı Dönemi’ne kadar Kınalıada’da Ermeniler, diğer üç adada da Rum balıkçı ve denizciler nüfusun çoğunluğunu oluştururdu. Osmanlı Dönemi’nde önde gelen Türk ve Musevi aileler, diplomat ve iş adamları adalara yerleşmiş.

Sürgün yeri Kınalıada

Dört adanın en küçüğü Kınalıada, şehre en yakın olanıdır ve Proti (Birinci) diye bilinir. Türkçe adını, adadaki kumtaşı uçurumların renginden alır. Sürgüne gönderilen Bizans imparator ve imparatoriçesine ev sahipliği yapan Kınalıada’da, Adalarda kurulan ilk ve tek Ermeni Gregoryen Kilisesi Surp Krikor Lusavoriç ve Rum Ortodoks Kilisesi ile Metamorfoz Manastırı dışında modern üslupta inşa edilen Kınalıada Camii vardır. İskelenin yanında dikkatinizi çekecek olan Sirakyan ikiz evleri gibi, iskelenin sağ tarafındaki cadde ve ara sokaklarda Osmanlı Dönemi’nden kalan pek çok güzel köşk görebilirsiniz.

Prens Adaları: İstanbul’a yakın İstanbul’dan uzak

Sait Faik’in Burgazada’sı

İlk çağlarda Panormos, Bizans Dönemi’nde Antigoni adını alan Burgazada en büyük üçüncü adadır. Adanın tepesinde bir kule bulunduğu ve “Burgaz” isminin kule anlamına gelen “pyrgos”tan türediği düşünülür. Türk hikâyeciliğinin usta isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın adada bulunan evi bugün müzedir. Bir cami, birkaç kilise ve manastır yapısı, iskelenin sağındaki yol ve ara sokaklarda çok güzel köşkler vardır.

Prens Adaları: İstanbul’a yakın İstanbul’dan uzak

Heybeliada’da bir tur

İkinci en büyük ada olan Heybeliada da Antik Çağlardaki bakır maden işletmeleri nedeniyle Halki (bakır) diye anılır. “Heybeli” ismi ise adanın dört tepesinin arasındaki vadilerin aldığı şekilden geliyor. İskelenin yanında 1773’te Mekteb-i Bahriye adıyla kurulan Deniz Lisesi, Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Refah Şehitleri Caddesi’nde çeşitli tarihi köşkler, günümüzde İnönü Evi Müzesi olan Mavromatis Köşkü, Ümit Tepesi’ndeki Ruhban Okulu, Ruhban Okulu’nun içinde yer alan Aya Triada Manastırı, adanın arka tarafında bulunan ve Terk-i Dünya Manastırı diye bilinen Aziz Spiridon Manastırı mutlaka görülmesi gereken yerlerdir.

Terk-i Dünya Manastırı

Terk-i Dünya Manastırı, Çam Limanı’nın bir ucunda, 19. yüzyılda Arsenios adında bir keşiş tarafından Korfulu Aziz Spiridon adına yapılıyor. Aynı yüzyılın sonunda bir depremde harap olan manastır yeniden inşa ediliyor. Manastırın bahçesinde, girişte bir mezar göreceksiniz, 1905’te ölen Arsenios’un mezarıdır o. Marmara Denizi’ne bakan, Büyükada ve Çam Limanı manzarasıyla sessizliğin ve huzurun hâkim olduğu bu nokta belki de Heybeliada’nın en güzel yeridir. Manastırın minicik ve muhteşem güzellikteki ahşap kilisesine mutlaka bir göz atın.

Adı gibi büyük

Büyükada (Prinkipo) adaların en büyüğü ve hakikaten de en güzelidir. Genelde ziyaret amaçlı gelenlerin ağırlıklı olarak gezdikleri ada Büyükada’dır. Büyükada, adalar içinde nüfus bakımından en yoğun olanıdır ve Adalar ilçesinin resmi kurumları burada yer alır. Büyükada’nın kuzey bölümü yapılarla doludur. Aynı zamanda tarihi yapılar açısından da çok zengindir. Vapur terminalinin dikkat çekici sekizgen Heybeliada Ruhban Okulu yolcu salonu Mimar Mihran Azaryan’ın eseridir ve 1915 yılında tamamlanmıştır. Büyükada’da vapurdan indiğinizde karşınıza çıkan meydandaki saat Cumhuriyet’le yaşıttır.

Önemli yapılar Adanın en güzel yapılarına birkaç örnek vermek gerekirse;

-20. yüzyılın başında yapılmış olan, sahibinin ülkeden ayrılması nedeniyle hazineye devredilen, İstanbul’un işgali sırasında “Büyük Emperyal Oteli” olarak kullanılan ve Cumhuriyet’in ilanından sonra Hükümet Konağı olan bina.

-Rusya’dan sürülen ve 1929-1933 yılları arasında Büyükada’da yaşayan Troçki’nin evi.

-Mimar Vallaury’nin eseri olan, 1898- 1899 yıllarında otel olarak inşa edilen, 1902 yılında Rum Yetimhanesi olarak kullanılmaya başlanan, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük çok katlı monoblok ahşap binası.

-19. yüzyılda II. Abdülhamid’in emriyle inşa edilen Hamidiye Camii.

-Atatürk’ün yönergesiyle toplumsal gelişmeye katkıda bulunması amacıyla kurulmuş olan Anadolu Kulübü. 

-Eklektik üslubun en güzel örneklerinden biri olan Con Paşa Köşkü ya da John Avrimidis Köşkü.

-Elbette 18. yüzyılda, Büyükada’nın 202 metre ile en yüksek tepesi olan Yüce Tepe’de yapılan Aya Yorgi Kilisesi… Burası, manzarası ve her yıl Aya Yorgi günü olan 23 Nisan’da dilek dilemek için gelenlerle dolup taşan bir manastır kilisesidir.

BÖLGEDEKİ DİĞER ADALAR

Sivriada (Oxia): Taş ocağı olarak kullanılmış olan bu adada Bizans Dönemi’nde bir manastır olduğunu biliyoruz.

Yassıada (Plati): Burası da kendi manastırına sahip önemli bir adaydı. 19. yüzyılda İngiliz Büyükelçisi adayı satın alıyor, daha sonra da Mısır Hıdiv’i İsmail Paşa’ya satıyor. Bundan sonra ada terk ediliyor. Büyükelçinin harap olmuş şatosu, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından aralarında Başbakan Adnan Menderes’in de bulunduğu Demokrat Partililerin yargılandığı davaların görülmesi amacıyla düzenlenen binaların arasında kayboldu. Bugün Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak isimlendirilen adada müzeler, tarihi ve tescilli yapılar, restoranlar, kütüphane ve açık hava sanat eserleri ziyaret edilebiliyor.

Kaşık Adası (Pita): Adalar içindeki en küçük ada olan Kaşıkadası üzerinde manastır yapılmamış tek adadır. Günümüzde özel mülktür.

Sedef Adası (Antirovithos): Haziran ve eylül ayları arasında adaya ulaşım vardır. Ada sakinleri ve misafirleri dışında adaya gelenlerin villaların bulunduğu bölgeye girmesi yasaktır. Fakat iskele üzerindeki lokanta ve kıyı boyunca uzanan plaj ziyaretçilere açıktır.

Tavşana Adası (Neandros): Kaşıkadası’ndan sonra bölgedeki en küçük ikinci adadır ve İstanbul’a da en uzak olanıdır. Bu adada imparator, imparatoriçe ve veliaht prenslerin sürgün edildiği, günümüzde kalıntılarının ziyaret edilebileceği bir manastır bulunurdu. Adanın sarp kayalıkları ve büyük bir deniz mağarası vardır.

Vordonos Adası (Vordonosi): Kınalıada ve Anadolu sahili arasında zaman zaman adaların bir parçası gibi gösterilen ufacık bir adadır. Bizans Dönemi’nde burada bir manastır inşa edilmiştir. Manastır kalıntıları ve deniz feneri görülebilir.

https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/prens-adalari-istanbula-yakin-istanbuldan-uzak-6722702

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın