Nagehan Alçı
2004’te ABD’nin Irak’taki korkunç savaşı sürerken Erbil ve Süleymaniye’de, 2006’da İsrail Lübnan’ı vahşice bombalarken Beyrut’ta gazetecilik yaptım.
Tsunami güney Asya’yı vurup on binleri öldürdüğünde, cesetler sahillerde üst üste istiflendiğinde, açlık ve çaresizlikten yağmalar başladığında Sri Lanka’yı baştan aşağı dolaştım.
Ama hiçbir yerde Kiev’de şahit olduğum ölüm sessizliğini görmemiştim.
Bugün sizinle önceki gün Ukrayna’nın başkentinin tam kalbinde yaptığımız röportajı paylaşacağım. Bağımsız Ukrayna Kilisesi’nin Sözcüsü Başpiskopos Eustratios ile temasımız Rusya, Ukrayna’ya saldırdığı ilk günlerde başladı. Ukrayna Kilisesi’nin 2018’de Moskova’dan bağımsızlaşması Putin’i bugünkü savaşa sürükleyen en önemli etkenlerden biri. Bunu Batı’nın Rusya’ya bir meydan okuması olarak görüyor Putin.
Ben de işgalin başından itibaren Ukrayna’da kilit bir rol oynayan kilisenin perspektifini ve direnişini öğrenmek için Başpiskopos Eustratios ile bağlantı kurdum ve Kiev’e ulaştığımda kendisi ile röportaj yapmak için bir randevu istedim. Eustratios isteğimi geri çevirmedi ve Kiev’deki en önemli dini yapılardan biri kabul edilen St. Michael Altın Kubbeli Katedral’de randevu verdi.
Daha önce bu katedrali gezmiştim. Turistler, yerliler, çocuklar, şarkıcılarla dolu hayat dolu Mykhailivska Meydanı’na açılan görkemli bir yapı olarak aklımda kalmış.
Ancak bizim perşembe öğleden sonra en az 5 kontrol noktası ve bariyerleri yararak, çelik yelekler içinde ulaştığımız meydan benim gördüğüm değildi. Azrail kol geziyordu.
Katedral diğer her yer gibi kapılarını sımsıkı kapatmış. Girişte ağır silahlı askerler bekliyor ve içeriden sizi alacak birini görene kadar kapının önüne bile yaklaştırmıyorlar.
Başpiskoposu sokağın karşı tarafında beklerken kameraman arkadaşım Özgür Balaban ve rehberimiz Murat Kabilov ile birlikte sanırım hayatımızın en endişeli ve ürpertici 10 dakikasını geçirdik. Çelik yelekler kurşun gibi, buna havanın kurşun gibi ağırlığı ve soğukluğu ekleniyor, etrafta sadece silahlarla donatılmış birkaç asker var ve sanki her yerden üzerinize ateş edilecekmiş gibi hissediyorsunuz.
Bu bize çok uzun gelen bekleyişten sonra Başpiskopos göründü ve bizi kapatılan katedrale soktu. İçeri girer girmez ürperdim. Görkemli ve loş salonda capcanlı bir umutsuzluk fırtınası esiyordu ve bunu insanın saç telinden ayak ucuna kadar hissetmemesi imkansızdı.
Bu kasvetli ortamda karşılıklı oturduk. Ve Ukrayna Kilisesi’nin Sözcüsü dört bir taraf vurulurken Kiev’in kalbinde bize şunları söyledi:
“SANKİ İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NI ANLATAN BİR BELGESELİN İÇİNDEYİM”
– Bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Çok zor bir zaman. Kiev ateş altında. Burada büyük bir huzursuzluk hissediliyor. Sanki her an her şey olabilir. Neler oluyor Ukrayna’da?
Şu anda savaşın tam ortasındayız ve hiç kimse iki hafta öncesine kadar böyle korkunç bir yere geleceğimizi düşünemezdi. Hatırlayacak olursak iki hafta öncesine kadar farklı kaynaklardan farklı bilgiler geliyordu. Rus işgalinden bahsediliyordu ama hiç kimsenin aklına bu kadar insanlık dışı, barbarca bir savaş olacağı gelmezdi. Ben kendimi İkinci Dünya Savaşı’nın içindeki bir belgeselde yaşıyor gibi hissediyorum. Her gün farklı yerlerden korkunç haberler alıyorum. Son günlerde Mariupol’den gelen haberler mesela. Orada cehennem yaşanıyor. Her gün bombalar atılıyor, şehir kapatılmış durumda, insanların yemeği ve hatta suyu bile yok. Hayatta kalma ümitleri tükeniyor. Bu Avrupa’da 21. Yüzyılda nasıl olabilir? BM var, güvenlik teşkilatları var. Bu nasıl olabiliyor?
– Biz Romanya sınırından geliyoruz ve orada BM’nin izi dahi yoktu. Uluslararası organizasyonları göremedik orada. Bunun hayal kırıklığını yaşıyor musunuz?
Elbette yaşıyoruz ama şunu da anlıyoruz ki Rusya’nın üye olduğu hiçbir uluslararası organizasyon çalışmıyor. BM Güvenlik Konseyi’nin oturumlarını görüyorsunuz. Rusya temsilcisi barbar bir devletin yaptıklarını savunuyor. Barışçı bir komşunun üzerine bombalar atılmasını, barış içinde yaşayan insanların öldürülmesini meşrulaştırıyor. Bugün dünyanın üzerine oturduğu güvenlik yapısı toptan çöktü. Ukrayna barışın korunması için çok önemli bir görev haline geldi dünyada. Biz şu an dünyanın geleceği için savaşıyoruz. Eğer Rusya sözde bir zafer yaşarsa -ki ben buna asla inanmıyorum, Putin burada duracak mı? Buna asla inanmıyorum. Buradan Baltık ülkelerine gitmek isteyecek. O Ukrayna ile değil, ABD ile savaşıyor ve burası kaybedilirse kimse kendini güvende hissetmeyecek.
– Rusya giderek saldırıları artırıyor. Durum daha da kötüleşirse siz ne yapacaksınız? Burada kalmaya kararlı mısınız? Planınız ne?
Biz tanrıya inanan insanlarız. Bu savaşı iyi ve kötü arasında bir savaş olarak görüyoruz. Aydınlık ve karanlık arasında. Ukrayna halkı tanrının onlarla olduğuna inanıyor. Biz sonuna kadar burada kalacağız ve ülkemizi savunacağız. Birçok uzman Ukrayna’nın birkaç günde düşeceğini söylüyordu bakın ne oldu? İki haftayı geçti ve direniyoruz. Hiçbir büyük şehir ele geçirilemedi ve Kiev’e gelemiyorlar.
“BAĞIMSIZ KİLİSE UKRAYNALILARIN RUS MİLLETİNİN BİR PARÇASI OLMADIĞINI HATIRLATIYOR”
– Kilise boyutu çok önemli. 2018, Ukrayna Kilisesi için bir dönüm noktasıydı. Ukrayna Kilisesi İstanbul’da bağımsızlığını ilan etti ve İstanbul Ekümenik Patrikhanesi tarafından tamos belgesi alarak otosefal statüsü kazandı. Bu, Moskova’yı nasıl etkiledi?
Putin’in işgale başlamadan önceki konuşmasını hatırlıyor musunuz? O konuşmada Putin neo-emperyal hedeflerini anlattı. Sovyetler Birliği ve Rus imparatorluğunun karışımı bir tablo çizdi. Rus emperyal düşüncesi 3. Roma’yı kurmaktır. 3. Roma Hıristiyan dünyanın merkezidir. Putin bunu kurmak istiyor. Ama hakikatte Bizans, Hıristiyan medeniyeti ile Moskova arasında hiçbir ortak nokta yok. Putin bizim tarihimizi çalmak istiyor. Kilise çok özel bir bağ burada, kilise kilit bir önemde burada. Bağımsız Ukrayna kilisesi işte bu hedefi bozuyor ve Putin’in yaratmaya çalıştığı gerçekliği yok ediyor. Ukraynalılar farklı, bağımsız bir millet, Rus milletinin bir parçası değiller, bağımsız kilise işte bunu hatırlatıyor.
“PUTİN HİTLER’DEN FARKSIZ”
– Yani sizce Putin kilisenin Moskova’dan ayrılmasını kendine yönelik bir isyan, bir başkaldırı olarak mı algılıyor?
Evet sadece başkaldırı değil aynı zamanda bunu Ukrayna’yı tamamen kaybetmesine yol açacak bir kapı olarak görüyor. Putin, Ukrayna sorununu bir sonraki nesle bırakmak istemiyor, nihai olarak çözmeyi hedefliyor. Bu bize başka bir ‘nihai çözümü’ (final resolution), Yahudi sorununun ‘nihai çözümünü’ hatırlatıyor. Ukrayna’yı işgalini sözde ‘Nazilerden arındırma’ olarak tanımlıyor, halbuki aslında böyle diyerek kendine ayna tutuyor. Putin Hitler’den farksız. Gerçeği tersine çeviriyor. İyiyi kötü, kötüyü iyi gibi gösteriyor ve ben sonunun Hitler gibi olacağını düşünüyorum.
– Sizce 2018’de Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlığını kazanması Putin’i kışkırtıp Ukrayna’yı işgal etmesine teşvik etmekte bir rol oynadı mı?
Hayır her şeyden önce kilise 2018’de birdenbire bağımsızlığını ilan etmedi. Tamos belgesi uzun süreli bağımsızlık mücadelemizin son noktasıydı. Biz bunun için yüz yıldan fazla zamandır mücadele ediyoruz. Rus Çarlığı’nın sona erdiği 1917’den beri bunun için mücadele ediyoruz. Putin için Ukrayna milletinin varlığı, kendi kaderimizi tayin hakkı, bağımsız devletimiz bir meydan okuma. Bizim Ukraynalılar olarak varlığımız dahi Putin için mümkün değil. Kırım’ın ilhakı, Donbas’ın domine edilmesi yeterli değil, dünya burada yanlış yaptı. Bunlar onun için sadece Rus Çarlığı ve Sovyetler Birliği karışımı hedeflerine ulaşmak için birer adım. O bölünmüş dünyayı yeniden tesis etmek istiyor. Dünyada birkaç lider olsun ve dünyanın kaderini onlar tayin etsin kendi de bu birkaç kişiden biri olsun istiyor.
– Sizce Putin Ukrayna’da durdurulmazsa ne olur?
Ukrayna sadece savaş alanının bir sahnesi. O aslında bir süper güç olarak ABD’ye karşı bir savaş veriyor. Hitler’in hedefi neydi? Almanya Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmişti ve Hitler Almanya’nın yeniden kazanmasını istiyordu. Putin Soğuk Savaşı Gorbaçov gibi lider yüzünden Rusya’nın kaybettiğini düşünüyor. Kendisi ise bir dahi olarak, Rusya’nın büyük lideri olarak Soğuk Savaş’ın kazananı unvanı ile dönmeyi hedefliyor. Ama bunların hepsi onun sağlıksız zihninin ürünü.
“UKRAYNA DÜŞERSE DÜNYA GEÇMİŞE DÖNER”
– NATO ve uluslararası örgütlerden beklentileriniz neler?
Herkesin anlaması gereken şu: Eğer Putin Ukrayna’da başarılı olursa -ki buna asla inanmıyorum- artık kimse kendini güvende hissedemez. O nedenle herkes, özellikle komşu ülkeler bize yardım etmeli. Bunu sadece insanlık adına değil kendi gelecekleri için yapmalılar. Türkiye için de tehlike var. Geçmişe bakın, Rusya-Osmanlı arasındaki savaşlara bakın… Putin’in İstanbul’u almak istemeyeceğini kim garanti edebilir? Türkiye, AB ve diğer tüm ülkelerin Ukrayna’ya yardımları çok kıymetli çünkü bu bizim ortak geleceğimiz için. Burası geçmiş ve gelecek arasındaki çizgi. Eğer Putin başarırsa dünya geçmişe, iki dünya savaşı arası döneme dönecek, yıllar boyu sürecek belirsizlik başlayacak ama eğer biz ülkemizi savunup, egemenliğimizi koruyabilirsek bu Rusya’nın kendini değiştirmesini beraberinde getirecek ve bizi geleceğe taşıyacak.
ABD Başkanı Ronald Reagan Sovyetler Birliği için ‘Şeytan İmparatorluk’ demişti, şimdiki Rusya da öyle ve şeytan elimine edilmeli.
İlk yorum yapan siz olun