***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
|
ükrü Gülmüş
Bir ara, Mardin-Dirik’ten aldığım bir haberle; bir hikaye yazdım. Haber şuydu: ’Xocam, Abdullah Öcalan’ın annesi Üveyş’in kız kardeşi Sitî adında bir kadın varmış. Bu kadın Derik’te Haci Mahmud adında bir adam tarafından el konulmuş. Haci Mahmud Sitê’yi kardeşine almış. Kadının bir çocuğu olmuş ve kocasından ayrılmış. Tek başına oğlunu büyüten Sitê’nin bu oğlu medreseye gider. Okur. Müftü olur ve şu anda Kızıltepe’de müftü. ‘ Sitê ölmeden önce ‘’Ermeni olduğunu ve Abdullah Öcalan’ın annesinin ablası olduğunu ama bunu asla kimseye söyleme’’ diye tembihlediğini bildirdiler. Ben de bunun üzerine; 1915 yılında Adana’dan bir Ermeni kafilesi yola çıkardım. Ve Sitê’nin kurgu halinde hikayesini yazdım ve Nasname’de yayınladım. Bana Kızıltepe’den Sitê’nin Müftüden olma torunu yanıt verdi. ‘’Sitê adında bir Ermeni ninem var. Müftü olan benim babamdır. Ama bizim Üveyş’ler ve doğal olarak Öcalan ile akrabalığımız yoktur’’ dedi. Kabul ettim. Teşekkürümü sundum. Olay bana göre kapandı. Ama gel gelelim ki benim SİTÊ HİKAYEM tuttu. Bunu dönemin Emniyet Amiri Bülent Orakoğlu, İhanet Çemberi kitabına olduğu gibi almış. Neden? Çünkü buradan hareketle; ’İşte bakın Abdullah Öcalan ERMENİ’dir’ söyleminin altını doldurmak için. Hem de bunu kim söylüyor ve iddia ediyor. Şükrü Gülmüş! Şükrü Gülmüş kim? PKK ve Abdullah Öcalan’ın Kürdistan kadrolarından biri. Şimdi böyle olur mu? Hem de koskoca eski de olsa Bülent Orakoğlu’na yakışır mı? Demek ‘Öküz altında buzağı aramak’’ olursa, oluyor. Ama ben bunlara rağmen yazarım. Benim için Abdullah Öcalan ne olursa olsun. Bakın ben kendimi yazdım. Ninem Eminkê’yi Hasankeyf Arab’ı biliyordum. Meğerse Hasankeyf Arapların hepsi Süryaniymiş. Ben ne yapayım. O benim Ninem. İster Fransız çıksın! Ninem Süryani. Dedemle evlenir. Dinini ve milliyetini değiştirir. Neden? Çünkü can korkusu. İnsan canından olmamak için Allah’ını bile değiştirir. ASLOLAN YAŞAMAKTIR. Ama anam kelimenin gerçek anlamıyla KÜRD. Tek kelime ne Süryanice Ne Türkçe, ne Arapça bilirdi. Ve öylece öldü. Ben anamın oğluyum. Kürdüm. Kürdistanlıyım. Aslolan bu!. X Şimdi yine size bir hikaye yazacağım. Adı da GİRÊSİRALILAR!.. Ben Girêsira’yı bilirim. Gittim. Gördüm. Oradan iki arkadaşım vardı. Biri İhsan ŞENER, İhsan kimdir? Şevket Şener İhsan benim çocukluk ve çıraklık arkadaşım. Ben Süryani Radyocu Aziz Kılıç’ın yanında çalışırken; İhsan Şener Terzi Alaattin’in yanında çalışırdı. O terzi ben radyocu çırağıydık. Dükkanlarımız yan yanaydı. Sonra İhsan’ın bir küçüğü Mehmet Cahit ŞENER ve Faruk ALTUN’u tanıdım. Şener yaş olarak benden küçüktü. Abisi İhsan yaşıtımdı. Batman’daki ilk devrimci faaliyet ve çalışmalarda Muhsin Mazlum Doğan bizde kalıyordu. Ben köye gidince Mazlum’u Mehmet Şah Gündüz’lere teslim ettim. Mazlum oradan da Şenerlerle irtibat kurar ve Mehmet Cahit’i yanına çırak gibi alır. Peki ŞENERLER KİMDİR? Ben İhsan’la beraber babası Şevket Amca’yı da tanırdım. Şevket amca Batman DDY’larında işçiydi. Her iş çıkışı İhsan’a uğrardı. Şevket amca zayıf, mülayim ve esmeri yüzünde hep tebessüm vardı. Sanırım Şevket kendisi gibi aynı köyden Saliha ile evlenir. Ve bu evlilikten; 4 Erkek, 5 kız dünyaya gelir. Bunları numaralandıracak olursam: 1-İhsan (İsveç’te öldü) 2-Behiye (İsveç’te halen yaşıyor.) 3-Zekiye (İsveç’te öldü.) 4-Mehmet Cahid Şener (Öcalan tarafından katledildi.) 5-Mevlüde (Türkiye, Siirt’te halen yaşıyor.) 6-Çiçek Sağ. Hala yaşıyor. 7-Mehmet Şerif. Sağ halen İsveç’te yaşıyor. 8-Fatoş öldü. 9-Emin yaşıyor. Anne Saliha ŞENERLERİ VAR EDEN –ŞEVKET ile SALİHA- YIKAN DAĞITAN : MEHMET CAHİD ŞENER’DİR. Şener’lerde, bize de çoğu yoksul Kürd ailelerinde ilk okuyan, ilk ateşi çalandır. Ateşi çalıyoruz ama önce kendi evimizi yakıyoruz. Şenerlerde bizde de olduğu gibi ilk okuyan Mehmet Cahid’tir. O benden sonraki dönemde Batman Ortaokulu’ndan Mersin Parasız Yatılı Öğretmen Okulu’nu okumaya hak kazandı. Biz onlardan önce Kırşehir’e giderken Şener Mersin’e gitti. Ve doğal olarak sol, devrimci kanada düştük. Okul yılları boyunca da Mehmed Cahid aktif bir öğrenci, hem okulunda hem sol yelpaze içinde. Sanırım Mersin Öğretmen Okulundan ya kovuldu ya da bitiremedi. Daha sonra Siirt Eğitim Enstitüsünde okudu. Ben onu 1976’lardan sonra tanıdım. Bizim –Mazlum Doğan’ın- yapmış olduğu Eğitim Çalışmasındaki ikinci gruptadır. Bana göre birinci grup, yada bizimle olan ilk grubu: Ben, Mazlum, Habip, Nesim, Hikmet ve birkaç çalışmaya katılan amcamın oğlu Şemsettin vardı. Hikmet ve Şemsettin’i daimi saymasak; Habip, Nesim (Kılıç) kardeşler ile ben temel kadro statüsündeydik. Mazlum; her birimiz birer eğitim semineri hazırlayıp, dernekte verelim, dediğinde: ‘’Ben ne hazırlar ne de eğitim çalışması yaparım. Siz verin ben başka işlerle yeterince uğraşıyorum’’ dedim. Sevmiyordum teorik şeyleri. Benimkisi örgütlenme ve hareketle beraber şiddeti örgütlemekti temel görevim. BİZİM BİR VAKA-I HAYRİYEMİZ VAR Ama bunu bugüne kadar ne ben ne kimse konuştu. Gerekten kelimenin tam anlamıyla ‘’Bir Vaka-i Hayri’ye’’ Birkaç insanın hayatının yönünü değiştiren, yakan ve mal olan bir olay. 1978’in haziran aylarında kadar ben Ömerli-Merzika (Güzelağaç) köyünde öğretmendim. Mazlum ve Şener yanıma geldiler. Bir gece kaldılar. Onlarla en uzun kalışımdı. Mazlum’a ‘’Vaka-ı hayriye’’mizi sordum. Bana sadece; ‘’Şu ana kadar senin adın geçmedi ve galiba sana yansımayacak.’’ ‘’Peki kuzu kuzu bekleyecek miyim?’’ dediğimde. Mazlum: ‘’Mecburen’’ dedi. Kim bilir belki bir gün bu ‘’Olay-ı Hayriye’’nin de HİKAYESİ’ni yazarım. Şimdilik kalsın ve ben size Mehmet Cahit ŞENER’i anlatmaya devam edeyim. Çünkü baş kahraman o. FİS TOPLANTISI’NA GÖNDERİLENLER Eğer PKK denen Parti Öcalan koç başlığında şekillendirilip Kürdistan’a hain bir hançer olarak sokulmadıysa; şu tartışmanın devam etmesi gerekirdi. Madem biz örgütlenme biçimi olarak VİETNAM DEVRİMİ ve VİP model alıyorduksa; Neden parti’den önce bir GENÇLİK ÖRGÜTÜ kurmadık ve bunu denemedik de direk parti kurduk ve bu partinin başına bir ebdet İMAM-I AZAM geçti? 1976’dan 1978’lere kadarki süreç bir anlamda; Gruplaşmadan Partileşmeye geçiş evresi olarak ele alınıyor. Ancak Kuzey Kürdistan’ın daha birçok il ve kasabasında Bölge, yerel ve diğer kurumlar yok. En basiti tüzük yok. Kurumlaşma sıfır. Sadece yukardan atamayla parti mi olur. Sonra YUKARIDAKİLER KİM? Sanırım ilk kez Batman’da parti teşkilatı kuruluyor. Ve olgunlaşma da bunu gerektiriyor. Batman Bölge Sekreterliğine tayin edilen kişi: Mehmet Cahid ŞENER. Kimin tarafından; Muhsin-Keko (Mazlum Doğan) tarafından. Mazlum Doğa tek seçici kişi. En azından biz Batman için öyle biliyoruz. Ama yok. Mazlum Doğan aynı zamanda 27 Kasım 1978’de Lice-Fis’te yapılacak toplantıdan da haberdar. Ve Batman’dan iki delegeyle gidiyor. Biri Mehmet Cahid Şener. Diğeri Ferzende Tağaç. Burada duralım ve kanal değiştirelim. ….. Kasım 2021 |

Yorumlar kapatıldı.