Cumhuriyet dönemi Türkiye siyasetinde gayrimüslim azınlıklara dair olumsuz ton içeren konuşmaların önemli bir kısmının hedefi Ermenilerdi. Bu süreci ASALA terörü, soykırım tartışmaları, Dink cinayeti gibi yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı birçok dinamik şekillendirdi.
Bu makalenin dayandığı iki araştırma 1946 ve 1980 yılları arasında meclis çatısı altında siyasi parti sözcülerinin Ermeni kelimesi geçen tüm konuşmalarını analiz ediyor (Nefes, 2021a, 2021b). Çalışmalarda elde edilen bulgular Ermeniler hakkındaki olumsuz siyasi algı hakkında iki önemli noktaya işaret etmekte: (1) güvenlik tehditleri ile ilgili tartışmalarda siyasi partilerin Ermeniler hakkında olumsuz ifadeleri oransal olarak artmakta; (2) bu konuşmalarda milletvekilleri Ermenileri genellikle düşman bir dış grup olarak yaftalamakta. Bu yazı kısa bir teorik çerçeve çizdikten sonra makalenin dayandığı kullanılan metoda değiniyor ve ardından toplanan veriler değerlendiriliyor.
Teorik çerçeve ve metot
Azınlıklara dair olumsuz algı ve önyargıyı açıklayan önemli sosyolojik perspektiflerden biri sosyal konum teorisi (group position theory). Bu perspektife göre çoğunluğu oluşturan grup üyeleri çeşitli ayrıcalıkları kendilerine hak olarak görüyor ve diğer topluluklardan tehdit algıladıklarında ayrımcı bir dile yöneliyor. Yani, ayrımcılığın temel nedeni insanların sosyal konumlarını koruma istekleri (Blumer 1958). Sosyal konum teorisini baz alan araştırmalar azınlıkların üye sayılarının ve görünürlüklerinin artması ve kötüleşen ekonomik koşulların azınlık düşmanlığını arttıracak koşullar olarak tanımlıyor. Sosyal konum teorisi Türkiye’de güncel mülteci karşıtı dili bu faktörlere dayanarak açıklayabilir. Diğer yandan, sosyal konum teorisi tarihsel ve kültürel faktörlerin altını çiziyor. Örneğin, Quillian (1996) Amerika Birleşik Devletleri’nde 1950 ve 1960’lardaki insan hakları hareketinin Amerika’da Afrika kökenli Amerikalıların nasıl algılandığı üzerinde etkileri olduğunu iddia ediyor.
Sosyal konum teorisinin Türkiye’de Ermeni algısını açıklayabilmesi için tehdit algılarını göz önüne almak gerekir. Türkiye’de tarihsel tehdit olarak bilinen önemli bir kavram Sevr Sendromu: dış mihrakların Türkiye Cumhuriyeti’nin altını oymak için çeşitli komplolar kurduğu iddiası (Göcek 2011). Sendrom Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde yapmış olduğu savaşların ve toprak kayıplarının yarattığı bir travmanın dışavurumu. Dolayısıyla, bu yazıya dayanak olan iki araştırmada (Nefes, 2021a, 2021b) Sevr sendromunun Ermeni algısı üzerine etkilerine dikkat edildi.
İki çalışma aynı metodu meclisin farklı dönemlerini anlamak için takip etti. Yöntem temel olarak ben ve bir araştırma asistanının bu dönemlerde meclis tutanaklarında Ermeni kelimesinin geçtiği bütün konuşmalardan bir veri seti hazırlamasına dayanmakta. Üç genel kategori çerçevesinde bütün konuşmaları sınıflandırdık: (a) Konuşmacının Ermeni kelimesini olumsuz kullanıp kullanmadığı; (b) Milletvekilinin siyasi partisi; (c) Konuşmanın hangi konuda yapıldığı, özellikle, tehdit algısı ile alakalı olup olmadığı. Ardından, iki araştırmacı meclisteki siyasi parti konuşmalarını bu kategorilere göre ayrı ayrı kodlayıp ve karşılaştırdı. Bütün değişkenlerde %80 oranı üzerinde aynı kodlamayı yaptığımız için araştırmanın bulgularını görece nesnel olarak değerlendirdik. Bugüne kadar konu üzerine yapılan çalışmalar bir araştırmacının öznel görüşlerinin analizlerine dayandı. Bu yazıya konu olan çalışmalar metodolojik olarak iki araştırmacının üzerine anlaştığı analizlere dayanan ilk örnekler olarak bu konudaki akademik birikime katkıda bulunuyor.
1946-1960 Yılları Arasında Meclis Konuşmalarında Ermeni Algısı
27 Mayıs askeri darbesiyle sona eren bu dönem çok partili dönemin başlangıç yıllarına denk geliyor. Dolayısıyla, modern Türkiye’de meclis çatısı altında Ermeni algısını rakip siyasi partilerin konuşmalarında ilk kez gözlemleyebildiğimiz bir dönem. Ayrıca, gayrimüslim toplulukları ilgilendiren 6-7 Eylül 1955 Pogromu gibi önemli olayları ve de siyasi İslamın Türk milliyetçiliği üzerindeki artan etkisini bu dönemde gözlemliyoruz.
Ermeni kelimesi mecliste milletvekilleri tarafından güvenlik tehditleri, eğitim, kültür, güncel siyasi olaylar, sağlık sistemi, suç ve adalet sistemi üzerine yapılan toplam 55 konuşmada geçmekte. Konuşmalardan 21 tanesinde milletvekilleri Ermeniler hakkında olumsuz görüşler ifade ediyor. Tablo 1’de görülebileceği üzere olumsuz algı ulusal güvenlikle ilgili siyasi konuşmalarda daha çok ortaya çıkıyor. Milletvekilleri Kurtuluş Savaşı, 19. Yüzyılda Ermeni olayları ve de o dönemde algılanan komünizm tehlikesi ile alakalı konuşurken Ermenileri düşman olarak tasvir ediyor. Örneğin, CHP Milletvekili Kasım Ener Milli Mücadele yıllarında Adana’ya dair şunu ifade ediyor: “1920 de Fransız işgalinde Adana’da Ermenilerle Fransızlar teşriki mesai yaparak büyük zulümler ve korkular tevlit ederlerken o zaman Türkiye’de Atatürk bizim cephede de Sinan Paşa ismi kulaklarımızda dolaşıyordu.” Ulusal güvenlik konusundaki 13 tartışmadan 12’sinde Ermeni algısının olumsuz olması bu konunun olumsuz algıyla olan niceliksel ilişkisini ortaya koyuyor.
Tartışma konusu | Olumsuz algı içeren konuşma sayısı | Toplam konuşma sayısı |
Ulusal Güvenlik | 12 | 13 |
Kültür | 4 | 8 |
Adalet | 3 | 4 |
Sağlık | 1 | 2 |
Güncel Siyaset | 1 | 15 |
Eğitim | 0 | 7 |
Ekonomi | 0 | 6 |
Toplam | 21 | 55 |
Tablo 1. Ermeniler hakkında olumsuz algının tartışma konularına dağılımı (1946-1960)
Özetle, bulgular güvenlik tehditlerine dair parlamento konuşmalarının Ermenilerin olumsuz algısı ile ilişkisine işaret ediyor. Birincisi, milletvekilleri Ermeni toplumunu sadece güvenlikle ilgili tartışmalarda düşman olarak tanımlıyor. Diğer konularda topluluğun bireysel üyelerini bazen övüyor bazen kınıyorlar. İkincisi, Kurtuluş Savaşı sırasında Ermenilerle uzun süreli bir mücadele yaşayan Seyhan yöresinden milletvekilleri bu döneme atıfta bulunarak Ermenilerin düşman olduğunu ifade ediyor. Son olarak, siyasi parti üyeliği Ermenilerin algısında herhangi bir değişiklik yaratmıyor. Bu da algılanan güvenlik tehditlerinin siyasi parti üyeliğinden daha önemli bir faktör olduğunun altını çiziyor.
1960-1980 Yılları Arasında Meclis Konuşmalarında Ermeni Algısı
İkinci Cumhuriyet olarak da anılan bu dönemde Türkiye üç askeri darbe ve iki başarısız darbe denemesi yaşandı (Zürcher 2004). 27 Mayıs 1960 darbesinden bir yıl sonra yeni anayasa yayımlandı ve iki meclisli bir parlamento oluştu. Bu dönemde Ermeni algısını şekillendiren olaylar arasında soykırım tartışmasının uluslararası alanda ilk kez Uruguay’in 1965 yılındaki tanımasıyla birlikte daha görünür hale gelmesi ve ASALA’nın Türk diplomatları ve ailelerini hedef alan terör saldırıları sayılabilir. İlaveten, Kıbrıs’ta Rumlar ve Türkler arasındaki çatışma 1974 askeri müdahalesi ile sonuçlandı ve bunun gayrimüslim vatandaşların algısında olumsuz etkileri oldu. Bu minvalde, yurtiçinde sol ve sağ gruplar arasındaki çatışma ortamı artıyor.
Mecliste 1960-1980 arasında yapılan konuşmalarda Ermeni kelimesinin geçtiği 164 konuşma bulduk. Tablo 2’de görülebileceği üzere bu konuşmaların %70’inde (116 konuşma) milletvekilleri olumsuz yorumlar yapıyor. Olumsuz betimlemeler içeren konuşmaların çoğu güvenlik ve dış ilişkilerle ilgili olup, bunu ekonomi, kültür ve siyasetle ilgili tartışmalar izlemekte. Örneğin, CHP milletvekili Memduh Eksi şöyle uyarıyor: “Yurt dışında, Ermeni örgütleriyle Rumların Ulusumuz aleyhine yaptıkları haksız ve alçakça propagandaları dost düsman herkes bilmektedir. Bu sakîm propagandalara tarihî olaylar ve ulusça gerçekleştirdiğimiz son Kıbrıs Barış Harekâti neden olarak gösterilmekte.”
Adalet Partisi milletvekili Yusuf Ziya Ayrım ise bir toprak talebinden bahsediyor: “40 yıl esaretten sonra, omuz omuza vererek, Müslüman kardeşler olarak Kars’ta ay yıldızlı bayrağı dalgalandırdık; fakat bazı tohumların tekrar yeşermeye yüz tuttuğunu müşahede etmiş bulunuyoruz. Bu tohumlara büyük maddi imkânlar sağlayan bazı kuruluşlar, güzel yurdumuza parçalamak gayreti içerisindedirler, hatta Ermeniler toprak isteğinde bulunmuşlardır.” Ulusal güvenlik konusundaki hitaplarda Ermenilerin olumsuz algısına bir başka örnek ise MSP milletvekili Korkut Özal’ın konuşmasında mevcut: “Bugün asırlarca bir arada yaşamış, içtikleri su ayrı gitmemiş, birbirleriyle kan bakımından entegre olmuş sosyal bir Türk toplumunu darmadağın edecek birtakım etkiler var. Bu toplum asırlarca entegral yaşamış, Ermeniler bile asırlarca burada bir ürünmüs, onlar dahi sulh içinde yaşamış…”
Tartışma konusu | Olumsuz algı içeren konuşma sayısı | Toplam konuşma sayısı |
Ulusal Güvenlik | 65 | 70 |
Dış İlişkiler | 40 | 50 |
Ekonomi | 4 | 12 |
Kültür | 4 | 12 |
Eğitim | 0 | 10 |
Güncel Siyaset | 3 | 9 |
Sağlık | 0 | 1 |
Toplam | 116 | 164 |
Tablo 2. Ermeniler hakkında olumsuz algının tartışma konularına dağılımı (1960-1980)
Bu çalışma 1960 ve 1980 arası algılanan güvenlik ve diplomatik tehditler ile Ermenilerin meclis konuşmalarında olumsuz olarak resmedilmesiyle arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. Sevr Sendromu, ASALA, komünizm gibi resmi statükoya yönelik tehditler Ermeniler hakkındaki olumsuz görüşlere verimli bir zemin sağlamakta. Bulgular sosyal konum teorisinin ayrımcılığa dair temel argümanı olan insanların sosyal konumlarını ve siyasal statükoyu koruma isteklerini destekliyor.
Sonuç yerine
Bu makalenin dayandığı çalışmalar tehdit algısı ve Ermenilere karşı olumsuz görüş bildirme arasında güçlü bir ilişki olduğunu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok partili hayata geçiş sonrasındaki iki dönemini inceleyerek tartışıyor. Araştırmanın sonucu tehdit algısı ile gayrimüslim azınlık üzerine olumsuz yaklaşımlar arasındaki ilişkinin eşit vatandaşlığın gereği olarak kırılması gerekliliğine işaret ediyor. Türkiye’de azınlıkları iç veya dış tehditlerin olası bir işbirlikçisi olarak değil toplumun eşit bir parçası olarak görecek ve ayrımcı olmayan bir bakış gerekli.
Popüler bir komedi dizisinde Rober Hatemo hakkında yapılan saka ve sonuçları buna ilginç bir örnek. 2015 yılında dönemin popüler bir dizisi olan Kardeş Payı’nın bir bölümünde, karakterlerden biri etkilemeye çalıştığı kadına komedi unsuru olarak her zaman yabancı müzik dinlemekle övünüp en sevdiği yabancı sanatçının Rober Hatemo olduğunu söylemişti. Hatemo bu şakaya dedesinin kimlik kartlarını paylaşarak bir yabancı olmadığı ispatlamaya çalışarak tepki göstermişti. Bu güçlü tepkinin varlığı eşit vatandaşlığın eksikliğine işaret eden bir vaka olarak not edilebilir, zira Hatemo Türkiye’de gayrimüslim azınlık üyesi olmasaydı muhtemelen bu şakaya sadece gülüp geçerdi.
Referanslar
Blumer, H. (1958) ‘Race prejudice as a sense of group position’, The Pacific Sociological Review, vol. 1, no. 1, pp. 3–7.
Göçek, M. (2011) The Transformation of Turkey: Redefining State and Society from the Ottoman Empire to the Modern Era, London: I. B. Tauris.
Nefes, T. S. (2021a) The relationship between perceived security threats and negative descriptions of Armenians in Turkish politics (1946–1960). Nationalities Papers, 1-15.
Nefes, T. S. (2021b) Explaining negative descriptions of Armenians in Turkish Parliamentary Speeches (1960-1980) via group position theory. Quality & Quantity
Quillian, L. (1996) ‘Group threat and regional change in attitudes toward African-Americans’, American Journal of Sociology, vol. 102, no. 3, pp. 816–860.
Zürcher, E. (2004) Turkey: A Modern History. New York: I.B. Tauris.
Bu yazı İngilizce dergilerde yayınlanmış iki araştırmanın bulgu ve metotlarını özetlemekte. Makalenin dayandığı araştırmaları okumak veya referans vermek isteyenler şu linklerden çalışmalara ücretsiz ulaşabilir: shorturl.at/jDFX5 shorturl.at/qvAPU
Türkay Salim Nefes – Ramon y Cajal Araştırma Görevlisi, Consejo Superior de Investigaciones Científicas (CSIC)Araştırma Görevlisi, Oxford Internet Institute, Oxford Üniversitesi
https://www.avlaremoz.com/2021/11/03/1946-1980-yillari-arasinda-turkiye-siyasetinde-ermeni-algisi/
İlk yorum yapan siz olun