İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı’nın son günlerinin ardından: Madalyonun Arka Yüzü

Tarihçi Cemil Koçak’ın kitabı ‘Madalyonun Arka Yüzü’ Timaş Yayınları tarafından yayımlandı. Koçak kitapta, CHP’nin tek başına iktidar olduğu dönemi detaylarıyla konu alıyor.

Güney Öztürk

Tarihçi Cemil Koçak, son yıllarda kaleme aldığı yazılarını geçtiğimiz günlerde kitap olarak yayımladı. Koçak, Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Madalyonun Arka Yüzü’ isimli kitapta, Osmanlı Devleti’nin son birkaç senesinden başlayarak 1950 yılına kadar uzanan CHP’nin tek başına iktidar olduğu dönemi konu alıyor. Yaklaşık otuz sene önce, 1990 yılında yazdığı ‘Türkiye’de Milli Şef Dönemi’ (1938-1945) isimli Afet İnan Tarih Araştırmaları Ödülü alan çalışmasıyla tanınan Koçak, bu kez aynı dönemi biraz daha geniş tutup detaylarıyla açıklamaya çalışıyor.

Koçak, “Bugün içinde yaşadığımız toplumu anlamak, analiz etmek ve günün meseleleri hakkında derinlemesine bir fikir sahibi olabilmek için, muhakkak geçmişin bize intikal ettirdiği bu tarihsel sürecin bütün boyutlarını bilmek zorundayız” derken, bu bilgi ekseninde tarihe konumlandığı yerken bakıyor. Tek parti dönemi çalışmalarının, resmi tarih olarak sunulmasını ve bu dönemde yapılan ya da yapıldığı söylenen üretimlerin etkilerini, dönemin siyaset anlayışını masaya yatıran Koçak, baktığı yerden sözü edilen dönemi günahıyla sevabıyla açıklamaya girişiyor.

Madalyonun Arka Yüzü, Cemil Koçak, 408 syf., Timaş Yayınları, 2021.

Koçak kitapta pek çok konuyu tartışıyor. Bunlardan biri de Kayseri Uçak Fabrikası meselesi… 1925 yılında Alman Junkers firmasıyla Türk Hava Kurumu tarafından bir anlaşma imzaladığını ve yarı yarıya bir sermaye ortaklığıyla Kayseri’de bir uçak fabrikası kurulduğunu söyleyen Koçak, bu fabrika her ne kadar uçak üretimi için kurulsa da “1926 yılı sonunda tamir yapabilecek durumda olacak ve 1927 yılında da uçak fabrikasına başlanacaktı” diye belirtiyor. Koçak, Junkers’in kısa süre sonra iflas ettiğini iddia eder. 1928 yılında anlaşmanın feshedildiğini ve Junkers’in ülkeden çıktığını söyleyen Koçak, Türk Hava Kurumu’nun kurduğu şirketi tasfiye ederek, fabrikayı Milli Savunma Bakanlığı’na devrettiğini dile getirir. Aynı fabrika 1932 yılında Tayyare Fabrikası adını alır. 1950 yılına değin çeşitli ülkelerin şirketleriyle kısa süreli ortaklıklar ve üretimler devam eder. Amerikalı, Alman, Polonyalı ve İngiliz firmalarla yapılan dönemsel ortaklıklarla uçak üretimi yapılan bu dönemlerden sonra, 1950 yılında fabrika, bugün de kullanıldığı şekliyle hava ikmal merkezine dönüştürülür.

Koçak, bu sürecin internette bir başarı öyküsü olarak anlatıldığını söyler ve bundan rahatsızlık duyduğunu dile getirir. “Yok efendim, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan yardımı gelince kapanmış, oysa o zamana kadar meğerse Kayseri’de üretilen uçaklar her bir yere satılıyormuş…” diyen Koçak, uçak üretilmesi hasebiyle kurulan bu fabrikanın montaj sanayi olduğunu iddia eder. Kayseri’de yaşanan durumun, “tam bir başarısızlık ve kötü proje modeli olarak tarihe” geçtiğini söyleyen Koçak, internette dolaştığını dile getirdiği “yabancıların dahil olmasıyla bu üretimin baltalandığı” iddiasını bertaraf etmeye girişir. “…acaba yabancılar nasıl uçak sanayini iğdiş edebiliyorlar da, mesela o sırada şeker, tekstil sanayine falan güçleri yetmiyor?” diyerek karşı bir argüman yaratmaya girişen Koçak, bu meseleye dair TTK’nın yayımladığı ‘Türk-Alman İlişkileri’ (1923-1939) isimli çalışmasında bu konuya dair daha geniş bilgi sunduğunu dile getirir.

Koçak, sadece Kayseri Uçak Fabrikası’na değil, dönemin diğer meselelerine dair de yazılar yazar. Peçe ve Çarşaf meselesini, Halkevleri hadisesini, İstiklal Mahkemeleri’ni, dönemin demokrasi anlayışını, “Vatandaş Türkçe Konuş!” kampanyasını, azınlıkların durumunu yorumlayan Koçak, edebiyat ve sanat üretimine dair de fikirler öne sürer. Koçak, yaklaşımını liberal bir noktadan yaparken, yapılması gerekenin “yakın tarihimizin bugünü anlamlandıran bir şekilde yeniden yazılmasından” geçtiğini söyler.


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.